Demir aldık madem,

Sefaleti de gömdük düne…

Bilip bilmeden açılmayı özler oysa benlik

Hem de delicesine anlaşılamayan bir yürek;

Meramı yitik hem

Fazla söze ne hacet?

 

 

Zehrini sağaltmaksa düşkün kimliklerin ya da sakınca bilip de sevmeye devam etmekse her şeye rağmen.

 

Gözlerde kan varsa ve yürekte de İlahi bir aşk sonra da karmakla bendini şiirin, kandırılmaksa bir gece vakti her şeyi yok sayıp.

 

Erip ereceğim yine de yitip gitmelerin tadına da alışkın.

 

Gözlerde saklı aşk: Ne yürekteki terennüm ne de benlikteki özlem bir de dirlik misali yazdığım her satıra koyarken başımı ve tüm imgeler deli gibi kıskanırken beni senden.

 

Tecerrüt hatta nifak ve soldan sağa sıraladığım onca acı üstelik açısız eğikliğine nazire ettiğim gök kubbe.

 

Üzerime yağan, sicim misali belki de asılmayı arz ettiğim ama asmakla anmak arasında sayısız gel-git.

 

Denmediklerine kanıyorum madem evrenin hele ki çatık kaşlarımı mühürlerken siyah gözleri kâinatın, tıpkı geceyi aydınlık kılan dolunaya rest çeken kırpık bir yıldız tadında yine şairini andığım bunca şiir ve şiirini andığım bunca yalın sevda.

 

Ve yanlı iken her hikâye.

 

Ve ölümlü iken her şiir; yine gece dokurken hüznü ve ben dokunmaya dahi kıyamazken kayıp şarkıların kanadına konan bunca acıyı mihrap belleyip.

 

Tevekkül yüklüyüm madem… aslında rotamdan ayrı düştüm epeydir hani o yazmakla mükellef kılındığım masalların reşit kahramanlarına dokunulmazlık ilan etmişken Tanrı.

 

Somut her şeyi kaybettim.

 

Soyut gölgeleri hepten sen bildim.

 

Senlik bir dönemeç ama benlik bir ayrılık ne de olsa muzdarip olduğum huysuzluğum ve demlendiğim her duyguda, beni bana yakın kılan ve derken dönüp baktığımda gördüğüm o ki; bir arpa boyu yol alamamışım bu aşkta.

 

Sevi dilinde bir nizam olsa keşke.

 

Ren geyiklerinin boynuzuna assam yalnızlığımı.

 

Sonra da ölümüne kaybolsam lakin saklı tuttuğum tüm sitemleri bir bir bahşetsem aşk meleğine…

 

O bile bunca sevgiyi sığdıramazken heybesine hele ki benlik bir mücadeleden çıkıp da ömürlük bir hikâyeye yol versem yine hayatın girizgâhında köhne bir lahit kadar da boş belki de boşluklarını ömrün hoşlukla doldurup tüm duygularımı da hibe ettiğim o dokunulmazlığı kalemin ve mermer başlıklı yataklara düşen ölümcül kuramları da lav etsem yine dokunulmazlığında evrenin, şerh düştüğüm her hükmü zülüm belleyen.

 

Kıyılarda ölmektense enginliğe rücu eden aslında aykırı bir yürekte mağlup bir düş bile evrilirken ve hicap ettiğim yine yalnızlığımın bir dökümü olması adına hele ki sapkın benliklere olan mesafemde ben bir beyit tadında şakımaya âşık üstelik bunca mensur hikâyeyi yoktan var eden İlahi güftelere sığınmak kadar da bonkör bir aşk masalında, en usturuplu yoksunluğuma melekler dahi kıyamazken.

 

 

 

 

( Demir Aldık Madem... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 15.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.