Hayta yalnızlığın dört duvar girizgâhı;
Soldan döndünüz mü,
Em muteber sevgili
Yine yüreğin baş tacı
O bilinmezlik ise
Pervasız benliğin dünde kalan naaşı.
Bir kelamda saklı madem dirayet
Ve mademki Kerem’in içli dünyasında
Ardından rahmet okuduğum
O sükûnet.
Pervazında irkildiğim
Muhalif bir düş.
Kalkışa geçen gönlün sarkacında
Ani bir ivme adına
Ansızın seyreden hulasa düşüş:
Yine makberin karası,
Yine hazanın o bayat tadı
Rahmetin uzamında
Gölgelerden alıp payımı
Teyellediğim iç sesim
Terzi misali;
Sevip sevip kendimi sevemediğim.
Hâşâ, yüreğim:
En kekremsi sıfatı nasıl ki
İsmimin başına ekledim:
Bir dokun bin sev
Belki de bin doku bir de
Elleyemediğim benlik
El yordamı
Arayışımın sunumunda
Görünmez varlığın ihlâsına sığındığım
En derinde saklı onca söyleyemediğim.
Kibirli bir şiir olmaktansa
Kinden arınmış masum bir fetva.
Kinayeden ırak sihrinde
Asaletin de korumacı gücünde
Sondan başa kanıksanan
Aslında başı bile olmayan sair hikâye.
Demlendik demleneli
Dertlensek bile neye mi yetti?
Dengimizde en kutsal sancı;
Yine var oluşun yoklukla imtihanı.
Hem de en heybetlisinden bir ölüm:
Sessizliğin piri nice zulüm
Yine dönemeci şiirde saklı,
Bendinde dinginliğin hulasa tınısı
Hem de tırmalarcasına yüreği.