Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 30.01.2018
Okunma Sayısı : 1247
Yorum Sayısı : 0

ALLAH’IN KOYDUĞU CEZALAR,

         Namuslu vatandaşları korumak, ülkede devlete karşı saygı ve güveni sağlamak için Allah’ın Kur’an’da koymuş olduğu cezaları uygulamak lazım. İnsanı yaratan Allah nefslerinin ne zalim olduğunu ve nasıl bir suç makinesine dönüşebileceğini bilmiyor mu? Namussuz ve zalimler Allah’ın koymuş olduğu cezaları gericilik diye uygulamaya koydurmuyorlar. Halbuki insanların koyduğu ceza yasaları bırakın suçu önlemeyi, aksine suçun büyük bir hızla yayılmasına sebep olmaktadır. Bütün kutsal kitaplarda Allah toplumun huzuru ve mutluluğu için suça karşı ağır cezalar koymuştur. Haksızlığa uğrayan kişinin affetmesi hariç. Allah’ın koyduğu cezaları uygulamadan kaldırırsanız suçu teşvik etmiş olursunuz. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerdir

         HISIZLARIN ELİNİ KESMEDEN HIRSIZLIĞI VE DOLANDIRICILIĞI ÖNLEYEMEZSİNİZ..!

5/MÂİDE-38: Ves sâriku ves sârikatu faktaû eydiyehumâ cezâen bimâ kesebâ nekâlen minallâh(minallâhi) vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).                                                                            Ve, hırsızlık yapan erkek ve kadının yaptıklarına karşılık olmak üzere, Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Ve Allah Azîz'dir, Hakîm‘dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

          Hırsızlık yapanların cezası ellerinin kesilmesidir. Osmanlı'da hırsızlık suçlarından el kesme cezasının diyetle çözümlendiğini biliyoruz. Hırsızlık suçunda davalı, bütünüyle Allah hakkı (kamu hukuku) sayılan hırsızlıktan ve bir kul hakkı (özel hukuk) olan malın bedelinin, sahibine ödettirilmesinden sorumluydu. Zaman aşımı, davalıya hırsızlıktan dolayı el kesme cezasının verilmesine engel olurdu. Ancak bu durum malın tazmini için hukuk davasının açılmasını etkilemezdi.

         İNSANLARI HAKSIZ YERE ÖLDÜRENLERİ İDAM ETMEDEN ZALİMLERİN ZULMÜNÜ, TERÖRÜ VE KATLİ ÖNLEYEMEZSİNİZ…!

2/BAKARA-178: Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil ma’rûfi ve edâun ileyhi bi ihsân(ihsânin), zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmeh(rahmetun), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm(elîmun).                                                                     Ey âmenû olanlar! Katl (öldürülme) konusunda kısas üzerinize yazıldı (size farz kılındı). Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi (kısas olunur), fakat kim, onun (öldürülenin) kardeşi tarafından bir şey ile (bir diyet karşılığı) affolunursa (bağışlanırsa), o taktirde gereken, örfe tâbî olunması ve ona (affedene), (diyetin) ihsanla ödenmesidir. İşte bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa (saldırıya kalkarsa) o zaman onun için elîm bir azap vardır.

          Allah insanlar üzerine kısas yazarak bu konuda onlara imkân vermiştir. Kısas uygulamak, intikam almak yetkisi kardeşe verilmiştir. Eğer öldüren kişi affedilirse onun da severek bir diyet ödemesi gerekir.

          Allahütealâ dostluk ister. Bir katil, aileleri yıllarca kan davasına sürükleyebilir, ailelerin arasına kin girebilir. Allahütealâ buna meydan vermek istemez, bunu engellemek ister.

          Kim de anlaşmayı bozarsa bu sefer Allahütealâ tarafından verilecek bir azap vardır.

 

5/MÂİDE-45: Ve ketebnâ aleyhim fîhâ ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel uzune bil uzuni ves sinne bis sinni vel curûha kısâs(kısâsun) fe men tesaddeka bihî fe huve keffâretun leh(lehu) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).                                                                                                                                     Onun içinde (Tevrat'ta) onlara, cana can ile, göze göz ile, buruna burun ile, kulağa kulak ile, dişe diş ile ve yaralamalara karşı kısas olduğunu yazıp farz kıldık. Kim onu bağışlar da (kısas hakkından vazgeçerse) artık o kendisi için (günahlarına) kefâret olur. Ve kim, Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar zalimlerdir.

          Allahütealâ nasıl bütün peygamberlere aynı hedef emirleri vermişse, bu hedefleri gerçekleştirmek için gerekli vasıta emirlerin de ayni olduğunu görüyoruz. Kur'an’ı Kerim'deki kısas emrini Allahütealâ bütün din mensuplarına vermiştir. Âyette yahudilerden bahsediyor. Allahütealâ ve Hz. Musa'ya, kısas emrini yahudiler arasında tatbik etmesini emrediyor. Çünkü kısas emrini üzerlerine farz kılmıştır. Allahütealâ âyette: "Kim bunu bağışlar da (kısas hakkından vazgeçerse) o kendisi için (günahlarına) kefaret olur.' buyuruyor.

         Ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in bu uygulaması açısından, diyor ki: "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, onlar zalimlerdir.' Bundan evvelki ayet-i kerimede aynı kişilerin kâfirler olduğunu söylüyordu. Burada da yaptıkları adaletsiz davranışlarla hem kendilerine hem de başkalarına zulmeden zalimler olduğunu anlıyoruz. Kişi başkasını haksız yere öldürürse hem öldürme sebebiyle ona zulmetmiş hem de Allahütealâ'nın haram kıldığı bu davranışı sebebiyle kendi nefsine de zulmetmiştir.

 

Allah razı olsun…

Burhan AKSU

( Allahın Koyduğu Cezalar başlıklı yazı mihrimah tarafından 30.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.