ŞEYTAN İNSANLAR İÇİN SADECE BİR
İMTİHANDIR
Sevgili kardeşlerim, Allahütealâ’nın
yarattığı mahlûkatının içerisinde en üst noktada yaratılan insandır. İnsanı
üstün kılan şey, Allah’ın kendisine üfürdüğü ruhtur. Allah’ın üfürdüğü ruh
sebebiyle sadece insan 3 vücuttan müteşekkildir. Allah’ın üfürdüğü ruh
sebebiyle gökler ve yerler, kısacası kâinat insan için yaratılmıştır. Ve yine
Allahütealâ’nın üfürdüğü ruh sebebiyle Allah, yarattığı mahlûkatın içerisinde
en çok insanı sevmektedir. Allahütealâ’nın üfürdüğü ruh sebebiyle meleklerin ve
cinlerin, Allah’ın emriyle kendisine secde ettiği yegâne varlık insandır. İşte
bu sevdiği varlık olan insan için Allah’ın bir tek dileği vardır; ahiret ve
dünya saadeti.
Ruhundan üfürdüğü zaman meleklere ve
cinlere “O’na secde edin!” diyor. Hepsi secde ediyorlar ama cin taifesinden
şeytan secde etmiyor. Allahütealâ: “Ey iblis! Seni secde emrine asi kılan
nedir?” diye sorduğu zaman iblis şöyle cevap veriyor: “Beni ateşten onu
çamurdan yarattın. Ateş çamurdan üstündür.”
Allahütealâ’nın meleklere ve cinlere
“O’na secde edin!” demesi fizik vücudu ve nefsi sebebiyle değil; Allah’ın
üfürdüğü ruh sebebiyledir. Buna rağmen kendisinde Allah’ın ruhu olmayan cin
taifesinden olan şeytan kendi fizik bedeniyle Âdem’in fizik bedeni arasında
mukayese yaparak “ben ondan hayırlıyım” diyerek Allahütealâ’nın secde
emrine asi olur.
Allahütealâ secde emrine asi olan
iblise diyor ki:
Çık git oradan! Sen recm olundun ve
kıyâmet gününe kadar da lânetim üzerine olsun. Bunun üzerine iblis Allah’tan
müsaade istiyor ve:
Kıyâmet gününe kadar bana müsaade ver.
Göreceksin ki benden üstün kıldığın bu varlığın Sıratı Mustakîmine oturacağım
Önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından, gireceğim ve onların
çoğunu, nefslerinin afetleri istikametinde kendime bağlayacağım. Onların çoğunu
şükreder bulmayacaksın. (Araf 16-17).
Allahütealâ cevap veriyor:
Malûm olan (bilinen) vaktin gününe
kadar. (İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı,
onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini
azdıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna. (HİCR-38 HİCR-39 HİCR-40)
Allahütealâ insanlar için ahiret ve
dünya saadetini dilerken, iblis de ahiret hayatında insanların kendisiyle
beraber cehenneme gitmesini, bu dünyada da huzursuz ve mutsuz bir dünya hayatı
yaşamasını istemektedir. Allahütealâ iblise müsaade verirken, en sevdiği varlık
olan insanı iblisten korunmanın vasıtası olan mürşide tabiyeti bize teslim
etmiştir. İblis: Herkesi saptıracağım ama diyor ki: “İhlâs sahibi kulların
müstesna.”
Öyleyse iblisin tuzaklarından
kurtulmak, Allah’ın sevgilisi olmak, Allah’ın biz insanlar için dilediği ahiret
ve dünya saadetine ulaşmak ancak ihlâs sahibi olan kula tâbî olmakla, ihlâs
sahibi Salih kulların hidayet davetini kabul ederek onlara tabi olmakla
mümkündür. Gerçekten normal standartlar içerisinde biz Allahütealâ’nın davetini
kabul eder de şeytanın davetini reddedersek, o zaman Allahütealâ’nın emrettiği
mürşide tâbî olarak huzura ve mutluluğa ulaşırız.
Şeytana götüren gayy yoludur, Allah’a
ulaştıran irşad yoludur. Ve Allahütealâ (Bakara-256) da bu iki yoldan söz
etmektedir. Kim, kendi iradesiyle (serbest iradesiyle) tagutu (insan ve cin
şeytanları) inkâr eder de (Zümer-17) ihlâs sahibi kulun Allah’a olan davetini
kabul ederse, o zaman o Allah'tan kopması mümkün olmayan kulba, Allah’ın tayin
ettiği ihlâs sahibi kula sarılır ve ona biat eder. Her zaman ihlâs sahibi kulun
Allah’a olan davetinin yanında, şeytanın da daveti vardır. Allahütealâ davetini
ihlâs sahibi kullarla yapıyor.
İbrahim Suresinin 22. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:
14 / İBRÂHÎM
- 22: Ve kâleş
şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum fe
ahleftukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum
lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi
musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu), innaz
zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun).
Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size
“hak olan vaadini” vaadetti. Ve ben de size vaadettim. Fakat ben, vaadimden
döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip
değilim. Sadece sizi davet ettim. Böylece siz, bana icabet ettiniz. Artık beni
kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim
yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de
inkâr ettim. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”
“İş olup bittikten sonra şeytan der
ki: Allah’ın daveti haktı. Ben de davet ettim ama ben vaadimden caydım. Fakat
ben size bunları zorla yaptırmadım. Ben sadece sizi davet ettim. Siz de benim
davetimi kabul ettiniz. Beni kınamayın nefsinizi kınayın.”
Her dönemde şeytanın insanları dünya
hayatına davet etmesi söz konusudur. Dünya hayatı insanlar için bir imtihandır.
Şeytan da bütün insanlar için bir imtihan vasıtasıdır. Şeytan nefsin
afetlerine %100 tesir etiği için doğal olarak nefse davetiye çıkartır. Şeytan
insan şeytanların hevasına (nefsine) tesir ederek : “Ruh insana hayat verir.
Ruh vücuttan çıkınca kişi ölür. Ancak ölümle insan ruhu Allah’a ulaşır.
Hayattayken insan ruhunun Allah’a ulaşması yoktur.” diyerek, o kişinin dünya
hayatında Allah’a ulaşmayı dilemesine ve dolayısıyla Sıratı Mustakîm’e
ulaşmasına mani olur. Şeytan nefs vasıtasıyla hidayetine mani olduğu her kişiyi
bu dünyada huzursuz ve mutsuz ve aklını ikna etiği her kişiyi kendisiyle
birlikte cehenneme götürür.
36 / YÂSÎN -
60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en
lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı?
Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
36 / YÂSÎN - 61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun
mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm
(üzerinde bulunmak)tır.
36 / YÂSÎN - 62: Ve lekad edalle minkum cibillen
kesîrâ(kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne).
Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ akıl etmez misiniz?
36 / YÂSÎN - 63: Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne).
Size vaadedilmiş olan cehennem (işte) budur.
Allahüteâlâ, mürşitler, hidayetçiler
vasıtasıyla insanları daima kendi zatına davet eder. Allah’ın davetini kabul
ederek, dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaşmayı dileyen herkes bilmediklerini
ehli zikre (ihlâs sahibi kullara) sormak suretiyle daima ruhun talebine uyar.
Ruhun talebi Allahütealâ’nın emri olduğu için her zaman mutluluğu huzuru yaşar
ve ahirete de gideceği yer cennettir…
10 / YÛNUS -
25: Vallâhu yed'û ilâ dâris
selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına
ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.
Allah razı olsun.
Burhan AKSU