SABİKȖN-EL
EVVELÎN VE SABİKȖNEL AHİRÎN…
1-
Sahabe:
Peygamber Efendimize tabi olanlar,
2-
Sabikûn-el
evvelîn: Sahabe ve sahabeye tabi olan tabiîn
3-
Sabikûn-el
ahirin: Peygamber Efendimizin “kardeşlerimi özledim” dediği 7 safha 4 teslimi
yaşayan, Mehdi aleyhisselam’a tabi olanlar. Sahabe ve tabiîn çoktular ama
sabikûnel ahirin az olacaktır.
Allah
her haberi belli bir zaman dilimi içinde verir;
6/EN'ÂM-67: Likulli nebein
mustekar(mustekarrun), ve sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Her haber için kararlaştırılmış bir zaman vardır. Ve yakında bileceksiniz.
Allahütealâ burada, Kur'an’ı Kerim'in
birtakım haberler taşıdığını, bu haberlerin zamanı geldikçe bir, bir gerçekleştirileceğini
söylüyor. Kur'an’ı Kerim sabikûn-el evvelînden bahseder.
9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne
minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve
radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ
ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında
iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir
kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan
(Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla
tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî
olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara
Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen
kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.
Onların sahâbe olduğunu görüyoruz. Ensar
ve muhacirîn ile onlara ihsanla tâbî olan, tâbiinden oluşan sabikûn-el evvelîn.
Kur'an’ı Kerim, sabikûn-el ahirînden de bahsediyor. Sabikûn-el âhirînin devri
daha yeni gelmektedir. Öyleyse her haber Kur'an’ı Kerim'de yer almıştır. Ama
hepsinin bir vadesi vardır. Allahütealâ, Kur'an’ı Kerim'de ne demişse hepsi
birer birer gerçekleşmiştir veya zamanı geldiğinde gerçekleşecektir.
56/VÂKIA-10: Ves sâbikûnes sâbikûn(sâbikûne). Ve sabikunlar (hayırlarda yarışıp ileri geçenler), sabikunlar.
56/VÂKIA-11: Ulâikel mukarrebûn(mukarrebûne).
İşte onlar (sabikunlar). Mukarrip (Allah'a
yaklaştırılmış) olanlardır.
56/VÂKIA-12: Fî cennâtin naîm(naîmi).
(Onlar), naim cennetlerindedirler.
56/VÂKIA-13: Sulletun minel evvelîn(evvelîne).
(Onlar), evvelkilerden bir ümmettir.
56/VÂKIA-14: Ve kalîlun minel âhirîn(âhirîne).
Ve (onların) birazı sonrakilerdendir.
Bu ayette söz konusu olan azınlık Mehdi
(a.s)'ın devrinde sabikun ve mukarrebun olabilenlerdir.
Allah'ın söylediklerine dikkatle bakın! O
Allah, geleceği de, geçmişi de bilir. Zaman Allah için geçerli değildir. Çünkü
O, zamanı sıfırlayabilen sonsuz hızın sahibidir. İnsanlar da Allah'ın
kendilerine verdiği düşünce yapısı itibariyle, sonsuz hızın sahibidirler.
Düşünceleri sonsuz hızla hareket eder. Ama zamanı kullanmak
mecburiyetindedirler. Bütün insanlar için zaman, onların bir boyutudur. Hız da
bir başka boyutudur. Böylece insanlar, yükseklik, genişlik ve derinlik olan, üç
boyutun ötesinde, hız ve zaman adlı iki boyutun daha sahibidir. Allah ise bu
boyutların hepsinden münezzehtir. Allah'ın boyutu söz konusu değildir.
Allahütealâ'nın Kur'an’ı Kerim'deki hakikatlerinin bir, bir zamanı gelir. Ve
geçmişte olanlar, bugün vücuda gelenler ve yarın olacaklar, hepsi Kur'an’ı
Kerim'de mevcuttur.
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU