Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 26.02.2018
Okunma Sayısı : 827
Yorum Sayısı : 0

ALLAH’A DÖNÜN VE ONA TESLİMLERİNİZİ GERÇEKLEŞTİRİN.

     Doğmadan önce yoktunuz yok… Ve dünyada hiç bir şeye sahip değildiniz… Ve yine bir ömür kendinizi dünya için kahredip sahip olduklarınızı bırakıp, istemeden geldiğiniz bu dünyadan yine mecburen elleriniz boş olarak göç edeceksiniz…

     Sahibimiz bizi yaratan ve her şeyimizi veren Allah’tır. O, hiç kimseye muhtaç değildir, ama bütün yarattıkları ona muhtaçtır.

      Allah’ın sadece dünyada verdikleri ile dalalette yaşarsanız, cehennemi boylarsınız.

     İnsan hiçbir şey bilmiyorken dünyaya gelir.

16/NAHL-78: Vallâhu ahrecekum min butûni ummehâtikum lâ ta’lemune şey’en ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’idete leallekum teşkurûn(teşkurûne).                                                        Ve Allah, sizi bir şey bilmiyor halde annelerinizin karnından çıkardı. Ve sizi, işitme hassası, görme hassası ve idrak etme hassası (sahibi) kıldı. Umulur ki; böylece şükredersiniz.

     Allahütealâ, insanlardaki hassaların ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. İnsanlar, bu hassalara başlangıçta sahip değillerdir. Görme hassasının sahibi değillerdir, basar hassaları çalışmaz. Basar hassasının üzerinde ‘gışavet' adlı bir perde vardır. Kulağın sem'î (işitme) hassası çalışmaz. Çünkü kulak mühürlüdür. Kişinin kalbindeki fuad hassası çalışmaz çünkü kalp mühürlüdür.

     Uzuvlardan hareketle gidilirse; gözler görmez çünkü üzerlerinde ‘hicab-ı mesture' adlı gizli bir perde vardır. Kulaklar işitmez çünkü üzerlerinde ‘vakra' vardır. Kalpler idrak etmez çünkü üzerlerinde ‘ekinnet' vardır.

     Allahütealâ, böyle insanları ölü kabul etmektedir. Onlar, Allah'a ulaşmayı diledikleri zaman Allahütealâ, gözlerdeki hicab-ı mestureyi, kulaklardaki vakrayı, kalplerdeki ekinneti kaldırır ve kaldırdığı ekinnetin yerine de ihbat koyar.

     Böylece; bakan ama görmeyen insanlar görmeye; duyan ama işitmeyen insanlar işitmeye; idrak edemeyen insanlar idrak etmeye başlarlar.

     Öyleyse burada Allahütealâ'ya şükretmemiz gerektiği vurgulanmaktadır.

     Allah’tan ilim alan bir kişi size ilim getiriyorsa onu alın. Allah’a dönün ve ona teslimlerinizi gerçekleştirin.

3/ÂLİ İMRÂN-102: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).                                                                                                              Ey âmenû olanlar, Allah'a karşı “O'nun hak takvası” ile (bi hakkın takva, en üst derece takva ile) takva sahibi olun! Ve sakın siz, (Allah'a) teslim olmadan ölmeyin!

2/BAKARA-132: Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).                    Ve, İbrahim (a.s) onu (Allah'a teslim olmayı) kendi oğullarına vasiyet etti. Ve Yâkub (a.s) da: “Ey oğullarım! Muhakkak ki Allah, bu dîni sizin için seçti. Artık siz, Allah'a teslim olmadan ölmeyin.” diye (vasiyet etti)..

2/BAKARA-133: Em kuntum şuhedâe iz hadara ya’kûbel mevtu, iz kâle li benîhi mâ ta’budûne min ba’dî kâlû na’budu ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâ(vahiden) ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).                                                    Yoksa siz Yâkub (a.s), öleceği zaman (ona): “şahit mi oldunuz?” O (Yâkub a.s.), oğullarına: “Bundan (ben öldükten) sonra neye (kime) kul olacaksınız?” demişti. (Onlar): “Senin ilâhına ve senin ataların İbrahim (as), İsmail (as) ve İshak (as)'ın ilâhı olan tek İlâh'a kul olacağız. Ve biz, O'na teslim olanlarız.” dediler.

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).                                                                                                               Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.

     Allahütealâ artı sonsuzdan eksi sonsuza kadar sonsuz varlıklar âlemini yaratmıştır. Ama insan sadece beş duyu ile görüp duyabilmekte olduğu artı bölümde sadece 5 milimetrelik bir bölümü, ses olarak duyabilmekte, renk ve şekil olarak görebilmekte, koku ve tat alıp hissedebilmektedir. Sadece küçücük bir alanda çok az bir ilmin sahibidirler. İşte insan bu kadar zavallıdır. Ama insanoğlu bu faydasız ilmi ile Allah’a isyan etmekte, ona dönüp teslim olmamakta ve gururlanmaktadır.

45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).                                                                  Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

     Bu faydasız ilmiyle gururlananlar duyuları kapalı olan zavallılardır.

6/EN'ÂM-46: Kul e reeytum in ehazallâhu sem’akum ve ebsârekum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi ye’tîkum bih(bihî), unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn (yasdifûne).                                                                                                                                              (Ya Muhammed müşriklere) de ki: “Gördünüz mü? (aczinizi anladınız mı?) Şâyet Allah sizin işitme hassanızı ve görme özelliğinizi alsa ve sizin kalplerinizi mühürlese, Allah'tan başka hangi ilâh onları size (geri) getirir?” Bak, ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Sonra onlar yüz çeviriyorlar.

     İşte bu yüzden insanlar cüz-i iradeleri ile kalpten yönelerek Allah’a ulaşmayı dilemek zorundadırlar. Dilemeliler ki, Allah onlara Furkanlar vererek diriltsin.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).                                                                            Ey âmenû olanlar! Allah'a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

     Allah daha nasıl anlatsın ki…

 

Allah razı olsun.

Burhan AKSU

( Allaha Dönün Ve Ona Teslimlerinizi Gerçekleştirin başlıklı yazı mihrimah tarafından 26.02.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.