ALLAH’IN
MURADI NEDİR?
Allah’ın muradı insanların birlik
olması ve vahdeti oluşturmasıdır. Bu yüzden Hanif dini dediği İslam dinini
indirerek kendisine teslim olmamızı emretmiş. İslam dininin temeli vahdet,
tevhid ve teslimdir. Teslim olanlar Müslümandır. Müslümanlar tefrikaya düşmeyen
tariki müstakim üzere olanlardır.
11/HÛD-118:
Ve lev şâe rabbuke le cealen nâse ummeten vâhideten ve lâ yezâlûne
muhtelifîn(muhtelifîne). Ve
Rabbin, şâyet dileseydi insanları tek bir ümmet yapardı. Oysa ihtilâflar devam
edecek.
11/HÛD-119:
İllâ men rahime rabbuk(rabbuke), ve li zâlike halakahum, ve temmet kelimetu rabbike
le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne). Rabbinin rahmet
ettiği (Rahîm esmasıyla tecelli ederek rahmet nuru gönderdiği) kimseler
(ihtilâfa düşmeyip Allah'a ulaşmayı dileyenler) hariç. Ve onları (insanları),
bunun için (ihtilâfa düşenlerle düşmeyenleri ayırmak için) yarattı. Rabbinin
(ihtilâfa düşenler yani Allah'a ulaşmayı dilemeyenler için) sözü tamamlandı:
Cehennemi mutlaka tamamen insanlar ve cinlerle dolduracağım.
Allah dileseydi tek bir ümmet
yaratırdı ama o zaman imtihanların bir kıymeti olmazdı. O yüzden kutsal
kitapların tamamında Allah’a ulaşma dileğini, mürşide tabi olmayı, sıratı
müstakim üzerinden nefs tezkiyesi ve tasfiyesi ile ruhu, veçhi, nefsi ve
iradeyi teslim etmeyi tüm insanlara farz kılmıştır. Sıratı müstakim üzere
olanlar ehli tarik olan fırkai naciyeyi ve 73.cü fırkayı oluştururlar.
Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ise
dünyadaki 72.ci fırkanın içinde olan tüm fırkaları oluştururlar.
Allah’a ulaşmayı dileyenlere Allah
rahim esmasıyla tecelli eder. Bu kişiler takva sahibi olarak şirkten ve
fırkalara ayrılmaktan kurtulurlar.
30/RÛM-31:
Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel
muşrikîn(muşrikîne). O'na
(Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun.
Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şirkte
olan fırkalara ayrılan ve 72. Fırkayı oluşturanlardır.
30/RÛM-32:
Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim
ferihûn(ferihûne).
(O
müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup
oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.
Onların bilgileri faydasız bir
ilimdir ve onlar hevalarını ilah edinmiş Allah’ın dalalette bıraktığı
insanlardır.
45/CÂSİYE-23:
E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ
sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min
ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim
(onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve
kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde)
çekti. Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez
misiniz?
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU