Soğuk bir kış günüydü; arkadaşımın Taksim’ de resim sergisi vardı. Açılış kokteyline gidememiştim, aynı gün Caddebostan CKM’ de söyleşi vardı katılmam gerekiyordu, çakıştı… Havanın soğuna aldırmadım, arkadaşımın serigisini görmeye ve Beyoğlu’ nu da gezerim düşüncesiyle yola koyuldum… Çok keyif verir bana Taksim’ in o köhne sokaklarını gezmek o tarihi, binaları tenefüs etmek, sergi dönüşü mutlaka gezmeliydim. O yakayı işlerimin çokluğundan herzaman görme şansım olmadığı için, sergiler sayesinde gitmek çok iyi oluyordu…

Taksim meydanı cıvıl cıvıl; şu insan kalabalığı görüntüleri ve gözüme çarpan turistler beni çok mutlu edip, gülümsetir. Haritama para yağıyor diye gözlerim pırıl pırıl olur daima… Biraz üşüsem de arkadaşımın sergisine geldim, içeri girdiğimde çiçek bahçesi mi sergi mi şaşırıyor insan… İyi ki ben çiçek almaktan vazgeçmişim kendi tasarımlarımdan güzelini seçtiğim kolye ve kemeri düşünmüşüm diye, kendimi tebrik ettim. Arkadaşım beni görünce çok mutlu olup, açılışta beni göremediği için üzüldüğünü ifade etti, sen böyle yapmazdın Oya…

Arkadaşıma izah edince sarıldı ve kucakladı beni; sanata ve sanatçıya verdiğim değeri bildiği içindi tatlı sitemi. Sergiyi gezmeye başladım birbirinden güzel kareler, her karenin altına çokça çiçekler, çiçek kokularında sergiyi gezmek çok güzeldi. Döne döne, sindire sindire serigiyi bitirdim. Beyoğlu’ nu gezmek te istiyorum, arkadaşımı tebrik edip izin istedim, salondan çıkıyordum bekle dedi kocaman bir demet çiçeği kucaklamış, çok çiçek geldi aa olmaz dedim, çiçek delisi konuşma al işte; kucak dolusu şebboyla Beyoğlu’ nu gezmeye başladım, ellerimde çiçeklerle, görüntü de güzel, gelen geçen çiçeklerime bakıyor, kar beyaz şebboylar eflatun bir şeffaf jelatinli mor kurdeleyle kocaman bir fiyonklu.

Hava da kararmaya başladı, şıkır şıkır Beyoğlu, sokak sokak geziyorum, hızlı hızlı geziyorum, çiçeklerimin kokusuyla ısınıyorum, üşümüyorum… Dar bir sokağa doğru yürüyorum; konuşma sesleri geliyor, köhne bir sokağın mağbedinde sokağın akşamcıları, gazete kağıtları ve kartonların üzerinde dağınık bir şekilde oturmuşlar, kimi ağlıyor, kimi gülüyor, kimi hiç konuşmuyor, bir adam da tek başına oturmuş sesli sesli şiir yazıyor, aslında sokağa girmiş bulundum, geri de dönemiyorum korkmaya başladım, babam geldi aklıma sarhoştan korkmayın, gülümseyin derdi de; kalabalıklar ya babam hangisine gülümseyeyim. Sesli şiir okuyanı dinlemeye koyuldum, küçük bir dükkanın camına bakar gibi yaptım…

Oturmuşum kendi karanlığımla
Senin ışığınla, buz gibi de
Olsa sokaklar
Isıtıyor, seni bu köşede
Beklemelerim…
Onlara doğru yaklaştım, titriyordum ah be babam, gülümsüyordum, hepsi bana bakıyordu eğildim Şebboyları şiir yazan adamın yanına bıraktım, el şaklatmaya başladılar; şiir yazan elindeki kızıl şarabı kaldırıp bağırıyordu o gönderdi oooooooooooooooooooooo..!

Oya Gedik
( Köhne Sokaklar başlıklı yazı Oya GEDİK tarafından 1/23/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.