Bir ihtimal doğurabilirim ve bir tane daha ve bir tane…

 

Zamanın ufkunda bir reform çağı başlatabilirim yine ağına takıldığım aşkın tahakküm altında tuttuğuna delalet bunca özlemi silip süpürürken gözyaşlarım.

 

Hoyrat imgeler tuttu tutalı ellerimden; zaman denen sarkaç bozulduğundan bu yana asla da bozuntuya vermiyorum hani.

 

Deli fıtratın gömleğini giymişim bir kere ve tüm düğmeleri gırtlağıma kadar kapalı.

 

Ne açığım var ne de açık yaram.

 

Açık ara farkla gidiyorum da geriden.

 

Çalınan umutlarımı unutan çocuk aklım.

 

Zevcesi acıların yine derin açılı taarruzu yüreğin ve ufkun yerleşkesinde göz hizasındayım Tanrı ile.

 

Gördüğüm ya da duyduğum değil kanıtlamak zorunda olduğum ve asla da ihbar etmeyeceğim gönül gözümün kıskacındakileri sadece sevmelere dair benim maruzatım belki de sevilmeyi pek de önemsemeyen ahali hani nerede ise içlerine düşecekler için için tozutan bir devranda içimizde kim kaldıysa dürüst ve mazlum.

 

Çalıntı olmayan aşklar gezegenine yolculuğum ve muhbir sevdalarla kesiştiğimden beri yolum ne çok tuzak soru ve tuz buz olmuş şaibeli yanıtlar…

 

Yakıtım hep sevgi. Vebali ne ise değil meramım sadece sevgi.

 

Derdi biri bin para, diyenlerden değilim ne de olsa derdin bini bir tek kelimede sona eriyor ve ihtimaller yine evrenin sunumunda ve yine ihya edilesi merhamet ne de olsa vicdan çoğumuzun vazgeçilmezi ama en kolay harcanan da.

 

Şimdi çatık kaşlı bir kelama rast gelebilirim ne de olsa muhbir bir imgenin tekelindeyim.

 

Patavatsız bir söylemden alıp da payımı ağlayabilirim hüngür hüngür.

 

Bangır bangır bağıran iç sesimin künyesinde yazan hazan yaprağını yerleştirmeye çalışıyorum yeşereceğini ümit ettiğim o kuru dala.

 

Yanılsamaların aksanında farklı bir kelime peyda oluyor; işin içinden çıkamadığımın da değişik bir boyutu yine adlandıramadığım.

 

Gölgelerin fevri yalıtımı ki gölgemden bile mahrumum epeydir ve içimin tetiğine ne zaman basmak istesem bir ambulans sireni duyuyorum.

 

Yorgun külliyesi şehrin tıpkı yüreğimin bentlerinde hazır ol’a duran bir askerin güncesini okumakla eşdeğer.

 

Tüm disiplinin maruzatı ve mağduru benim belli ki öykündüğüm özgürlük çoktan yitip gitti ve ben gökdelen sunumlarında şehrin iri cüsseli yorgunluklarımdan alıyorum intikamını.

 

İçimde şehla bir acı hani neredeyse öleceğim lakin ne vuruldum ne de yaralıyım ne de hasta. Hasta ruhları ziyaret ettiğimden beri bunca yakınmam öncemle asla ilişki kuramadığım.

 

Zamanın zambakları da soldu mu ne…

 

Yolun başındaki çiçekçi kadın ve ısınmak için bir kovada yaktığı ateş. Yüreğin harına delalet bunca sıcaklık oysaki ellerim buz kesmiş belki de ayaklarımın hicvine yenik düşmüşüm de yürüdüğümü sanıyorum oysaki kanat açtığım boyutsuzlukta uçtuğum nasıl da aşikâr.

 

Rüyalarım çalındı son birkaç gündür. Uyuyorum. Dipte bir not Tanrıdan. Sükûtun sesi ne de olsa elimden bırakmadığım hidayetin sancağı.

 

Dilediği ne ise Tanrının.

 

Aslında bire bir benim niyazlarımda saklı olanlar.

 

Dile daha çok dile, diyen bir iç ses belli ki dış sesin maruzatına tav olmuş duvarlar ve tuğlalar.

 

Gölgeli aksanı şehrin ve şiirlerimde resmigeçit yapan patavatsız duygularım.

 

Zehir zemberek evrenin isyanına biat hem de hamdolsun demeyi unutmadan yine de zamansız bir isyana odaklanıp içimdeki desturu unuttuğum.

 

Çalıntı rüyalarım: oysaki ilk ve tek sahibesi bendim.

 

Görgüsüz rüzgârlar bir yandan savuran bir yandan alaylarına maruz kaldığım.

 

Geçitlerde hezeyan. Yandan çarklı gemiler bile kaldırımlara çıkmış ne de olsa yedi tepeli şehrin her saniyesi bir olay, her saniyesi bir afetle örülü.

 

Bazense dünün mizansenlerinden aklımda takılı cümleler ile seyirci koltuğunda ömrün, sefahat dileyen bir mısrada kümelenmiş duygularım taarruza geçiyor.

 

Ne demişti yazar?

 

‘’Hayat Tanrının gördüğü bir rüya mı yalnızca?’’(Alıntı)

 

İyi de çalınana kadar gördüğüm tüm rüyalar hatırımda. Yoksa her birimiz birer Tanrı mıyız?

 

Göksüz ölümlerinde yerin; şaibeli geçitlerinde gel-git’lerimin; uzamında aşka ve özleme rest çeken âşıkların da başının belası mıdır nedir bunca duyguyu bir satıra hapsetmektense yaşamı adamak yine şiirlere belki de şiirler kazıdığımız yüreğimizin de varla yok arası atışlarının nabzını tutarken şairce bir özlemle ant içtiğimiz o yeknesak hâkimiyet duygusu.

 

Aşkın kelepçesine haiz her bir rüya. Rüyadan ibaret olmasa da hayat belki de en bayat ve hazin hikâye; yine uykulu gözlerle rüyanın ve aşkın haritasını çizmekten geri duramayan bir şair edasıyla salınırken imge imge.

 

Yalıtıldığımız kadar da yalnızız hani belki de kendi kalabalığımızı ziyan eden yine içimizin gürültüsüdür hani üflesen uçacak misali, bir mutluluğu pay ederken günbegün hüzne de selam verip bir redifte ya da kısa ömürlü bir sevda masalında üstünkörü yalnızlığın bam teline basıp gerisin geri kaçtığımız…

 

 

 


( Bir İhtimal Daha... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.