ALLAH’IN İNDİNDE İSLAMDAN BAŞKA BİR DİN
YOKTUR;
3/ÂLİ İMRÂN-19: İnned dîne indâllâhil islâm(islâmu), ve
mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve
men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb(hısâbı). Muhakkak ki Allah'ın indinde din, İslâm'dır
(teslim dînidir). Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten
sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim Allah'ın ayetlerini
örterse (inkâr ederse), o takdirde, muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir.
İslâm
kelimesi Allah'a teslimin Arapça adıdır. Silm kökünden gelir. En belirgin
mânâsı teslimdir. Bir insan ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah'a
teslim ettiği zaman teslimlerini tamamlayabilir. Bütün peygamberler ve onlara
tâbî olanlar Allah'a teslim olmuşlardır. Allahütealâ hangi peygamberden
bahsediyorsa Kur'an'da mutlaka onun Allah'a teslim olduğuna dair kesin bir
hüküm koymuştur.
Her dilde bunun bir karşılığı
vardır. Ve hiçbir peygamber yoktur ki İslâm'ı yaşamamış olsun. Yani yaşadıkları
din kâinatın tek dîni İslâm'dır. Hangi dilde o kelimenin karşılığı varsa İslâm
odur.
Kiramen kâtibin melekleri hayatı
devamlı olarak filme alırlar. Onların filme aldıkları bu hayat filmine rakamlar
yazılır. Mademki Allahütealâ daimî zikri emretmiştir, farz kılmıştır; o farzı
gerçekleştirenler hayatlarının her saniyesinde devamlı derecat kazanacaklardır.
Kalbî zikri yaparken aynı zamanda namaz kılıyorlarsa iki defa derecat
kazanacaklardır. Kalbî zikir yaparken aynı zamanda başkalarına iyilik
yaparlarsa, onları mutlu edecek davranışlarda bulunurlarsa ikinci defa derecat
kazanacaklardır.
Her an hayat filmine pozitif veya
negatif rakamlar ilâve olur. Ama her an hesap mutlaka farkı gösterir. Onun için
Allah hesabı çabuk görendir.
5/MÂİDE-3: Hurrimet
aleykumul meytetu ved demu ve lahmul hınzîri ve mâ uhılle li gayrillâhi bihî
vel munhanikatu vel mevkûzetu vel mutereddiyetu ven natîhatu ve mâ ekeles sebuu
illâ mâ zekkeytum ve mâ zubiha alân nusubi ve en testaksimû bil ezlâm(ezlâmi),
zâlikum fisk(fiskun), el yevme yeisellezîne keferû min dînikum fe lâ tahşevhum
vahşevni, el yevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu
lekumul islâme dînâ(dînen) fe menidturra fî mahmasatin gayra mutecânifin li
ismin fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adına boğazlanan
(kesilen), boğularak, vurularak, yüksek bir yerden yuvarlanarak veya
boynuzlanarak ölen ve de yırtıcı hayvan tarafından parçalanıp yenen hayvan
(ölmeden kesilmesi hariç) ve putlar adına boğazlanan hayvanlar ve fal okları ile
kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bunlar fısktır. Bugün kâfirler sizi
dîninizden döndüremedikleri için yeise kapıldılar. Artık onlardan korkmayın,
Ben'den korkun. Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim. Ve üzerinizdeki nimetimi
tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’dan razı oldum. Artık kim açlık
tehlikesiyle, günaha meyl etmeksizin zarurette (yemek zorunda) kalırsa,
muhakkak ki Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
Allahütealâ,
ayet-i kerimede önce bize nelerin haram kılındığını bir bütün olarak bildiriyor.
Daha sonra: “Kâfirlerden korkmayın, Ben'den korkun!” buyuruyor. Yüce Rabbimiz
aynı ifadeyi Bakara Suresinin 150. ayet-i kerimesinde de buyuruyor ve şöyle
devam ediyor: “Ni'metimi üzerinizde tamamlayayım ki hidayete eresiniz.”
2/BAKARA-150: Ve min
haysu haracte fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ
kuntum fe vellû vucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum huccetun,
illâllezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni’metî aleykum
ve leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda)
vechini (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve nerede olursanız olun,
yüzlerinizi o yöne çevirin ki, insanların sizin aleyhinizde
(kullanabilecekleri) delil olmasın. Onlardan zulmedenler hariç, artık onlardan
korkmayın. Ben'den (sizin üzerinizdeki sevgimin azalacağından) korkun ki, sizin
üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım da böylece hidayete eresiniz.
Burada
'mefhumu muhalifin'den hareketle “kâfirlerden korkmayın” diye hitap ettiği
kişiler mü'minlerdir. Ve Allahütealâ mü'minlere: “Kâfirlerden korkmayın ki sizi
mürşidinize ulaştırıp hidayete erdireyim.” buyuruyor. Ayet-i kerimede
Allahütealâ: “Sizin dîninizi ikmal ettim, tamamladım ve ni'metimi de
tamamladım. Sizin için din olarak İslâm'dan razı oldum.” buyuruyor. İslâm;
Allah'a ruhun, Allah'a fizik vücudun, Allah'a nefsin ve Allah'a iradenin teslim
olma keyfiyetidir.
Allahütealâ burada ni'metin
"İslâm" olduğunu, "Allah'a teslim olmak" olduğunu
vurgulamış bulunuyor. Ve razı olduğu tek dînin bu olduğunu, İslâm'ın 7 safha ve
4 teslim olarak bir bütün muhtevayı ifade ettiğini belirtiyor. Öyleyse burada
Allahütealâ'nın razı olduğu dinin sadece İslâm olduğunu ifade ettiğini
görüyoruz; Kâinatta Allah'ın razı olduğu İslâm tek dindir, bir başka din hiç
olmamıştır. Allahütealâ Âli İmrân Suresinin 85. ayet-i kerimesinde buyuruyor
ki:
3/ÂLİ İMRÂN-85: Ve men
yebtegi gayral islâmi dînen fe len yukbele minhu, ve huve fîl âhirati minel
hâsirîn(hâsirîne).
Ve kim İslâm'dan başka bir din ararsa, o taktirde kendisinden asla
kabul edilmez ve o, ahirette "hüsranda olanlar" dan olur.
Biliyorsunuz
ki "İslâm" kelimesi "teslim" mânâsını içerir. Bir insanın
üst seviyede İslâm olabilmesi ruhunun, vechinin, nefsinin ve iradesinin Allah'a
teslim olmasıyla gerçekleşir.
Hüsrana düşenler, Mu'minûn Suresinin 103.
ayet-i kerimesinde belirtilmektedir:
23/MU'MİNÛN-103:
Ve men
haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme
hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin
mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir.
Onlar, cehennemde ebediyen kalacak olanlardır.
Kıyâmet günü mizanlar kurulur. Kimin
günahları sevaplarından fazlaysa onlar cehenneme giderler, ebediyen cehennemde
kalırlar. İşte onlar hüsranda olanlardır.
Allah'a teslim olmanın dışında bir
din hiç olmamıştır. Bir evvelki ayet-i kerimede Allahütealâ, Hz. İbrahim'in,
İsmail'in, İshak'ın, Yâkub'un, bütün Nebîlerinin Allah'a teslim olduğunu
söylüyor. Hz. Musa'nın, Hz. İsa'nın ve kendisinin de sahâbe ile beraber aynı
şeyi gerçekleştirdiğini kesinleştirmektedir Allahütealâ. Çünkü onların
aralarında fark gözetmeyiz, sözünü ona söyletiyor ve görülüyor ki, Hz Musa'ya,
Hz. İsa'ya, Hz. Yâkub'a verilenlerin hepsi ama hepsi aynı şeyi; Allah'a teslim
olmayı emretmektedir.
Kim Allah'a teslim olmanın dışında bir din ararsa, o din ondan kabul
edilmez, çünkü öyle bir din yok, hiç olmamış. Allahütealâ hangi Nebisine kitap
verdiyse (bütün Nebîlere kitap verdiğini söylüyor) verdiği, indirdiği
kitaplarla Allahütealâ hepsine aynı şeyi emrediyor: Allah'a teslim olmak.
Allah'a teslim olmak, bu dinin
Arapça ismi "İslâm"dır. Her dilde bunun bir karşılığı var.
İslâm dini Allah'a teslim olmak
dinidir. Ve bu dinden başka bir din hiç olmamıştır. Bütün peygamberler ve
onlara tâbî olanlar o peygamberlerin zamanında mutlaka Allah'a teslim
olmuşlardır. Kim ben Allah'a teslim olmam, onun dışında bir din istiyorum
derse, o din ondan kabul edilmez. Hristiyanlık dininin, Yahudi dininin, İslâm
dininin çok büyük bir kısmı Allah'a teslim olmayı unutmuşlardır. Aralarında
küçük gruplar Allah'a teslim olmayı yaşamaktadırlar. Sadece İslâm'da değil,
Hristiyanların içinde de Yahudilerin içinde de küçük gruplar İslâm'ı
yaşıyorlar. Kendilerine Allah'a teslim olmayı hedef edinmişlerdir.
Bütün dünya din açısından gerçek
anlamda acınacak durumdadır. Böyle bir dizaynda ne kadar yazık ki her şey
unutulmuştur. İslâm'ın bacakları ve kolları kesilmiş ve bütün Nebilere
indirilen bütün kitaplardaki yegâne din olan İslâm'ı yani Hz. İbrahim'in hanif
dinini, Allah'a teslim olmayı büyük kitleler unutmuşlar. Tasavvuf ehli bir avuç
insan dünyanın her tarafında Kur'an'daki İslâm'ı, asıl Tevrattaki İslâm'ı, asıl
İncil'deki İslâm'ı yaşamaktadırlar.
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU