CİMRİLİK VE
İSRAF
“Zekȃtını vermeyen cimridir.” Hz. ALİ
Ama savurup dağıtarak kendisini ve
ailesini zor duruma düşürenler de müsriftir.
17/İSRÂ-26: Ve âti zel kurbâ hakkahu vel miskîne vebnes sebîli ve lâ
tubezzir tebzîrâ(tebzîren).
Akrabaya, miskinlere (çalışamayacak durumda olan ihtiyarlara) ve yolda
olanlara hakkını ver! Ve savurarak, israf etme!
Allahütealâ burada herkese bir emir
veriyor. Yardım edilmesi lâzım gelen insanlara yardım etmek. Bu insanlar;
akrabalar, miskinler, çalışamayacak durumda olan, insanlar ve yolda olanlar,
yolda kalmış veya yolda gitmekte ama tutunabileceği bir dalı olmayanlardır.
Yolda olanlardan Allah'ın asıl
muradı ise Allah'a ulaşmayı dilemiş olanlardır. Dilediği andan itibaren kişi
Allah'ın yolundadır (Rad-27, Nisa-175, Şura-13).
25/FURKÂN-67:
Vellezîne izâ enfekû lem yusrifû ve lem yakturû ve kâne beyne zâlike
kavâmâ(kavâmen).
Ve onlar, infâk ettikleri zaman israf etmezler ve kısmazlar (cimrilik
etmezler). Ve bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
Kişi, Allahütealâ'nın
kendisine verdiği rızkı başkalarına ulaştırdığı zaman onu infâk etmiş,
nafakalandırmış olur. Bu, maddî rızıktır. Rızkın sahibi sadece Allah'tır. Bu
dünyada, fizik vücuda ait bir rızkın nefsi infâkı söz konusudur. Zikri yapan
fizik vücuttur. Ve zikir Allah'tan gelen rahmet, fazl ve salâvât nurlarını
göğse taşır. Göğüsten Allahütealâ‘nın kalbe açtığı yoldan kalbe ulaşan Allah'ın
nurları, kalbin içine girmeye ve içindeki îmân kelimesinin etrafına yerleşmeye
başlar. Böylece fizik vücut nefsi infâk etmiş olur. Allahütealâ rahmeti, fazlı
ve salâvâtı fizik vücuda nefs için göndermiştir. Kişi zikrini giderek
arttıracaktır.
Öyleyse her şeyi en güzel
standartta gerçekleştirmek üzere hareket edin, zikrinizi hep en üst boyutta
tutmaya ve daimî zikre ulaşmaya çalışın. Daimî zikir bütün insanlar için
mutluluğun en büyük kapısıdır. Dünya saadetinin bütünü daimî zikirde,
kesintisiz bir şekilde yaşanır.
Allah dünya nimetleri
konusunda ne cimri olun ne de israf edin diyerek, her ikisinin arasında bir yol
tutmamızı bildiriyor.
Allah bütün insanlığa israf
etmemelerini emrediyor.
7/A'RÂF-31: Yâ benî âdeme huzû zînetekum inde kulli mescidin ve kulû
veşrebû ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhıbbul musrifîn(musrifîne).
Ey Âdemoğulları! Bütün mescidlerde ziynetlerinizi alınız. Yiyiniz ve
içiniz. Ve israf etmeyiniz. Muhakkak ki O, müsrifleri sevmez.
Mescidlere nefsin kalbindeki afetlerle
değil, hasletlerle gidilmelidir. Nefsin kalbi ziynetlerle donanmalıdır.
Başkalarına yardım etmek, insanlara güzel muamele etmek üzere, güzel hislerle
orada olunmalıdır.
Karın doyurmak, herkesin hakkı
ve ihtiyacıdır. Ama tıka basa yiyip, karnı şişirmek ve lüzumsuz yere vücuda
zarar verecek şekilde fazla yemek yemek, Allahütealâ'nın emri değildir. Sadece
ihtiyacınız kadarını yemelisiniz, içmelisiniz, harcamalısınız. Üst tarafını
Allahütealâ kabul etmiyor.
“Allah'ın emrinin ötesi, normalin
ötesi, insanlar için israftır. Allah, israfı sevmez.”
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU