DÜNYADA İKİ
TİP İNSAN VARDIR.
1-
Dostlarını
artıranlar,
2-
Paralarını
artıranlar.
Dostlarını artıranlar Allah’a
ulaşmayı dilemiş, Allah’tan bir ipe ve insanlardan bir ipe (mürşidin eline) tutunup
nefis tezkiyesi ve tasfiyesi yapan Allah’ın dostlarıdır.
3/ÂLİ İMRÂN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû
ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi
ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum
minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). Ve
hepiniz, Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah'ın
sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz.
Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O'nun (Allah'ın) nimeti
ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan
kurtardı. İşte Allah, ayetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz
hidayete erersiniz.
Sahâbeye hitap ediyor Allahütealâ.
Bütün sahâbe kanlı katildi, hepsi başka kabilelerden birilerini öldürmüşlerdi.
Her kabilenin içinde mutlaka başka kabilelerin öldürdüğü ve başka kabilelerden
ölenler vardı.
Sonuç ise kalplerin Allahütealâ
tarafından birleştirilmesi, kardeşler olmak. Burada söz konusu olan şey üst
seviye bir hidayettir. Ruhun Allah'a ulaşması, fizik vücudun Allah'a teslim
olması, nefsin Allah'a teslim olması, iradenin teslimi hepsi hidayet ama hidayetlerin
arasında büyük farklar var.
Asıl hidayet hak takvanın
sahibi olduğu noktada gerçekleşir. Allah ile olan dostluğunuzu en güzeline
ulaştıracak olan bir vesileler zinciri olarak düşünün. Her ulaştığınız
kademenin daha ötesi vardır. Bihakkın takva ile her şeyin sonuna ulaşılır.
Burada son görüntü olan Allahütealâ'nın görülmesi mümkün olur.
Öyleyse her şeyin en güzel
olduğu bir ortamda sahâbe yaşamış asırlarca önce. Ve sahâbe, bugünlere ve
geleceğe ışık, ibret olmuşlar.
Allahütealâ bu ayette fırkalara
ayrılmamaktan da bahsediyor. Sadece bir tek fırka kurtuluşa ulaşabilecek, geri
kalan 72 fırka cehenneme gidecektir:
3/ÂLİ İMRÂN-112: Duribet aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi
hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet
aleyhimul meskeneh(meskenetu), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi
ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakk(hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû
ya’tedûn(ya’tedûne). Onların
üzerlerine, nerede olurlarsa olsunlar zillet (alçaklık) damgası vuruldu. Ancak
Allah'ın ipine (Sıratı Mustakîm'e) ve insanlardan bir ipe (Allah'a ulaştıracak
olan mürşide) tutunanlar (ulaşanlar) hariç. (Onlar) Allah'tan bir gazaba
uğradılar ve üzerlerine miskinlik damgası vuruldu. Bu, onların Allah'ın
âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve peygamberleri haksız yere öldürmüş olmaları
sebebiyledir. İşte bu, onların (Allah'a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış
olmalarındandır.
Allah'ın ipi; Sıratı Mustakîm'dir,
ruhu Allah'a ulaştıran yoldur. İnsanlardan bir ip ise mürşiddir. Kim mürşidine
ulaşırsa o, Allah'a ulaştıracak olan ipe sımsıkı sarılır. O ipin Allah'tan
kopması mümkün değildir. Çünkü Allahütealâ'nın irşad makamına tayin ettiği bir
kişidir. Bu kişininse Allah'ın yolundan ayrılması, Allah'tan kopması mümkün
değildir; çünkü nefsinin bütün afetleri yok olmuştur. Mürşidlerine
ulaşamayanlar Allah'ın ayetlerini inkâr etmiş ve peygamberlerini
öldürmüşlerdir. Böylece Allah'a isyan etmiş ve haddi aşmışlardır. Allahütealâ
eğer insanları hedefe ulaştırırsa bunu mürşidleri eliyle yapar.
Paralarını artıranlar ellerindeki
bütün servetlerini verseler kendilerine dost bulamazlar.
8/ENFÂL-63: Ve ellefe beyne kulûbihim, lev enfakte mâ fîl ardı cemîan
mâ ellefte beyne kulûbihim ve lâkinnallâhe ellefe beynehum, innehu azîzun
hakîm(hakîmun). Ve onların
kalplerinin arasını (sevgiyle) birleştirdi. Eğer yeryüzündeki şeylerin hepsini
infâk etseydin (verseydin), onların kalplerinin arasını birleştiremezdin. Ve
lâkin Allah, onların arasını birleştirdi. Muhakkak ki O; Azîz'dir, Hakîm'dir.
Allah razı
olsun…
Burhan AKSU