Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 12.04.2018
Okunma Sayısı : 1335
Yorum Sayısı : 0

FAYDASIZ İLİM SAHİPLERİ;

         Hani “imamın dediğini yap, yaptığını yapma” derler ya, işte bu ayetler Allah’a ulaşmayı dilememiş, mürşidine tabi olmamış ve bu yüzden nefsini tezkiye ve tasfiye etmeyen ve teslimlerini gerçekleştirmeyen faydasız emaniyye ilmin sahibi bütün din adamlarını anlatmaktadır.

2/BAKARA-44: E te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb(kitâbe) e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).                                                                                               İnsanlara birr'i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da siz kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab'ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?

          Birr müessesesine bakıldığında insanların ikiye ayrıldığı görülür. Ebrar, birrin sahipleri olarak, füccar da bütün negatif faktörlerin sahipleri olarak geçer. Bir başka ayırım da Kur'an’ı Kerim'de, cennete gidecek olanların ebrar, cehenneme gidecek olanların da füccar adını almasıdır.

          İşte onlar bir mürşidleri olmadan ve ayetlerle değil insanların yazdığı emaniyye kitaplardaki din ilmi ve zanları ile konuşan ve beş şartı din zannedenlerdir.

22/HACC-8: Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).                                                                                                                                          Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.

          Öyle insanlar var ki; bir ilme, bir hidayetçiye, bir nurlu, aydınlatıcı kitaba sahip olmadan Allah hakkında mücâdele ederler. Bu kişilerin her şeyi emaniyyedir ve sadece zanna dayanır. Bir şey bildiklerini zannederler ama aslında bir şey bilmezler.

Bütün zamanlarda Allah, bütün insanlara aynı farzları emretmiştir:

  • Allah'a ulaşmayı dilemek.
  • 12 ihsanla mürşide tâbî olmak.
  • Ruhu Allah'a ulaştırmak.
  • Fizik vücudu Allah'a teslim etmek.
  • Nefsi Allah'a teslim etmek.
  • Muhlis olmak (irşad olmak).
  • İradeyi Allah'a teslim etmek.
  •           İnsanlar Kur'an’ı Kerim'deki bilgilerin sahibi olmadıkları ve Allahütealâ'dan ilim alan birinden ilim tahsil etmedikleri için, Kur'an'da yazılı olmasına rağmen bu hakikatlerin hiçbirini görmeyecektir, bilmeyecektir. Ama öğrendikleri emaniyye bilgilerle Allah'ın yolunda olan insanların hep karşısına çıkıp onlarla tartışacaklar, taraftar bulacaklar ve Allah'ın nurunu söndürmeye çalışacaklardır. Din adamıyım diye geçinen bu insanların vasıflarını A'raf-146 ve 147'de Allah net bir şekilde ifade etmektedir:

    7/A'RÂF-146: Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).                                                                                                     Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, ayetlerimizden çevireceğim. Bütün ayetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, ayetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.

    7/A'RÂF-147: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhireti habitat a’mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).                                                                                           Ve ayetlerimizi ve ahirete ulaşmayı (hayatta iken ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr eden kimselerin amelleri, heba oldu (boşa gitti). Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır (karşılık verilir)?

              İşte bu insanlar, hidayet yolunun temsilcilerine devamlı karşı çıkarlar. Asla hidayet yolunu kabul etmezler, gayy yolu onların yoludur, o yoldan vazgeçmezler.

    45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).                                                            Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

              Allah'a ulaşmayı dilemeyen herkes hevasını kendisine ilâh edinmiştir. Bu kişi ise faydasız, emaniyye ilim sahibi olarak, nefsine tâbî olmuştur. O zaman Allah onun basar (görme) hassasının üzerine perde çekmiş, işitme hassasını ve kalbini mühürlemiştir. Bu ilim üzere bu kişinin hidayete ermesi mümkün değildir.

              Allah’a ulaşmayı dilemeyi öğretmeyen hiçbir ilim Allah’ın Kur’an ilmi değil, faydasız ilimdir. Beş şart ile din yaşayan herkes faydasız ilmin sahibidir.

     

     

    Allah razı olsun.

    Burhan AKSU

     

    ( Faydasız İlim Sahipleri başlıklı yazı mihrimah tarafından 12.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
    Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.