1 Fesat Çıkarmak Nedir, Müfsid Kimdir?

Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 13.04.2018
Okunma Sayısı : 1161
Yorum Sayısı : 0

FESAT ÇIKARMAK NEDİR, MÜFSİD KİMDİR?

          Müfsid, kendisi Allah'a ulaşmayı dilemediği gibi başka insanların da Allah'a ulaşmasına mani olanların genel ismidir. Fesat iki şekilde söz konusudur.

  • İnsanların Allah'a ulaşmayı dilemelerine mani olmak ve neticede Allah'a ulaşmalarına mani olmak.
  • Yeryüzünde kargaşalık çıkarmak, lüzumsuz yere kan dökülmesine sebebiyet vermek, inananların ayrı ayrı gruplar olarak birbirine saldırması. İnananların inanmalarına rağmen birbirlerine düşman olup, kan dökmesi de fesattır. Ama Allah'a göre fesadın muhtevası Rad-25'te buyrulduğu gibidir:
  • 5/MÂİDE-32: Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne).

    İşte bundan dolayı (Tevrat'ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık; Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki Resul'lerimiz onlara apaçık deliller ile geldi. Sonra da, şüphesiz onlardan birçoğu, bundan sonra gerçekten yeryüzünde aşırı giden müsrifler oldular.

    5/MÂİDE-33: İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fil ardı fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati azâbun azîm(azîmun).

    Allah ve O'nun Resul'ü ile harp edenlerin ve yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rezilliğidir. Ve ahirette ise, onlara “büyük azap” vardır.

    2/BAKARA-30: Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne).                                  Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.

              Fesatın muhtevası, Rad Suresinin 25, Hac Suresinin 8 ve Mu'min Suresinin 56. ayet-i kerimelerinde verilmektedir. Müfsidler, Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için Allah'ın ayetlerinden gâfil ve Allah'a asi olan bu ilimsizler, Allah'ın emrini yerine getirmeyerek hidayetçiye tâbî olmazlar. Sadece kendileri emirleri yerine getirmeyerek cehenneme gitmenin ötesinde, Kur'an’ı Kerim gibi nurlu bir kitab'a dayanmadan el yazması kitaplardan verdikleri yanlış din bilgilerini diğer insanlara öğretip milyonlarca insanın da cehenneme gitmesine sebep oldukları için onlar yeryüzünde fesat çıkaranlardır: Allahütealâ bu faydasız ilim sahiplerinden Allah'a sığınmamızı Mu'min-56'da emrediyor.

    13/RA'D-25: Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).                                                                                                                                            Onlar, misaklerinden sonra (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair ezelde Allah'a misak verdikten sonra) Allah'ın ahdini bozarlar (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim etmezler). Ve Allah'ın, O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah'a ulaştırmazlar). Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm'e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun kötüsü (cehennem) onlar içindir.

    22/HACC-8: Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).                                                                                                                                          Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.

    40/MU'MİN-56: İnnellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kibrun mâ hum bi bâligîh(bâligîhi), festeiz billâh(billâhi), innehu huves semîul basîr(basîru).                                                                                                                                                         Muhakkak ki, kendilerine gelmiş bir sultan (delil) olmaksızın, Allah'ın ayetleri hakkında mücâdele edenlerin sinelerinde sadece (Allah'a) ulaşamayacakları bir kibir vardır. Artık Allah'a sığın, muhakkak ki O, en iyi işiten ve en iyi görendir.

             Burada fesat ve ıslâh olmak üzere zıt iki kavram vardır. Fesat, insanları Allah'a ulaşmayı dilemekten men etmektir. Fesat çıkarmak, iki ayrı grubu oluşturmak demektir. Böyle bir şeyi İslâm kesinlikle emretmez.

             İslâm'ın emrettiği ıslâh ayrılıkları ve düşmanlıkları önlemek suretiyle insanlar arasında barışı, kardeşliği ve dostluğu tesis etmektir.

              Allah'a ulaşmayı dileyerek mü'min olanlar mürşidin önünde tövbe ettiklerinde günahları sevaba çevrilir ve amilüssalihat yapmaya başlarlar.

              Gerçekten ıslâh edici amellerde bulunanlar "biz sadece ıslâh edicileriz" diyen kişiler değil, bunların tam karşısında olup nefsin ıslâhıyla meşgul olanlardır. Bu öyle bir kurnazlık ki, bu kişiler hem Allah'ın yoluna girmezler hem Allah'a ulaşmaktan men ederler, hem de kendilerini Allah'ın yolundaymış gibi ıslâh ediciler olarak tanıtırlar.

              Sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olmuş ve tâbî oldukları anda nefs tezkiyesine başlamışlar, zikir yapmışlar. Zikirle Allah'tan gelen rahmet, fazl ve salâvâttan fazıllar kalplerine yerleşmeye başlamış, ruhları da Allah'a doğru yola çıkmış; yedi kademede yedi gök katını aşarak Allah'a ulaşmışlardır.

              İşte Rad Suresinin 25. ayet-i kerimesinde bu yolculuğu gerçekleştirmek istemeyenler, yeryüzünde fesat çıkaranlar olarak adlandırılmaktadır..

    2/BAKARA-11: Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn(muslihûne).                                                                                                                      Onlara (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayetten men ettikleri için Allah'ın hastalıklarını artırdığı insanlara): “Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah'ın yolundan men etmeyin)!” denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz.” dediler.

    8/ENFÂL-73: Vellezîne keferû ba'duhum evliyâu ba'd(ba'dın), illâ tef'alûhu tekun fitnetun fîl ardı ve fesâdun kebîr(kebîrun).                                                                                                Kâfir olan kimseler birbirinin dostlarıdır. Onu yapmazsanız (birbirinizle dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük fesat olur.

              Allah'ın dostları birbirleriyle dost olmak mecburiyetindedirler. Bir evvelki ayet-i kerimede geçen, Mekke'de kalanlar da Medine'ye göç edenler de âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olanlardır. Ama ikisi arasında büyük bir farklılık görüyor. Allahütealâ. Resul'ü yalnız bırakmayanlar ile bırakanlar... Ve diyor ki, o kalanlar için: "Siz, kendi düşmanlarınızla savaş halinde olduğunuz cihetle, kalanlara yardım etmekle vazifeli değilsiniz. Kendiliğinizden bunu yapmanız gerekmiyor. Ama onlar, sizden din düşmanlarıyla savaşmak üzere yardım isterlerse, bunu yerine getirmek, onlara yardım etmek üzerinize farzdır."

              Allah'ın dostları, Allah'ın taraftarları, Allah için olanlar, nerede olurlarsa olsunlar beraberliği, birliği kurmak mecburiyetindedirler. Ne yazık ki her devirde iblis, Allah'ın tarafında olanları, birlikten men etmek için her şeyi yapmıştır. Allah'ın taraftarları bir türlü bir araya gelemezler. Fırka fırka ayrılmışlardır. Her grup kendisinde olanla ferahlanır. Ama birleşmeyi akıl edemezler. Ve Allahütealâ'nın emir verdikleri, onlara birleşmenin gereklilik olduğunu mutlaka ihtar etmişlerdir. Bunun Allah'ın emri olduğunu mutlaka tebliğ etmişlerdir, ama "kendisinde olanla ferahlanan" her grup, beraber olmayı hep reddetmişlerdir. Oysa ki Allahütealâ: "Fırkalara ayrılmayın. O zaman kuvvetiniz gider." diyor. Allah'ın yolunda olanların hepsinin de üzerine aynı standartlar farzdır.

              Bir olmak, beraber olmak ve Allah'a tevekkül etmek, Allah'a güvenmek.

     

    Allah razı olsun

    Burhan AKSU

     

    ( Fesat Çıkarmak Nedir, Müfsid Kimdir? başlıklı yazı mihrimah tarafından 13.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
    Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.