HER HABERİN BİR ZAMANI VARDIR.
Allah’ın olmasını dilediği olaylar kader zaman çizgisinde zamanı gelince
açığa çıkarmakta ve gerçekleştirmektedir.
6/EN'ÂM-67: Likulli nebein mustekar(mustekarrun), ve sevfe
ta’lemûn(ta’lemûne). Her haber için
kararlaştırılmış bir zaman vardır. Ve yakında bileceksiniz.
Allahütealâ burada, Kur'an’ı Kerim'in
birtakım haberler taşıdığını, bu haberlerin zamanı geldikçe bir bir gerçekleştirileceğini
söylüyor. Kur'an’ı Kerim sabikûn-el evvelînden bahseder.
9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri
vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum
cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul
azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında
iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir
kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan
(Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne)
ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara
tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır.
Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen
kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.
Onların sahâbe olduğunu görüyoruz. Ensar ve muhacirîn ile onlara ihsanla
tâbî olan, tâbiinden oluşan sabikûn-el evvelîn. Kur'an’ı Kerim, sabikûn-el
ahirînden de bahsediyor. Sabikûn-el âhirînin devri daha yeni gelmektedir.
Öyleyse her haber Kur'an’ı Kerim'de yer almıştır. Ama hepsinin bir vadesi
vardır. Allahütealâ, Kur'an’ı Kerim'de ne demişse hepsi birer birer gerçekleşmiştir
veya zamanı geldiğinde gerçekleşecektir.
Allah'ın söylediklerine
dikkatle bakın! O Allah, geleceği de, geçmişi de bilir. Zaman Allah için
geçerli değildir. Çünkü O, zamanı sıfırlayabilen sonsuz hızın sahibidir.
İnsanlar da Allah'ın kendilerine verdiği düşünce yapısı itibariyle, sonsuz
hızın sahibidirler. Düşünceleri sonsuz hızla hareket eder. Ama zamanı kullanmak
mecburiyetindedirler. Bütün insanlar için zaman, onların bir boyutudur. Hız da
bir başka boyutudur. Böylece insanlar, yükseklik, genişlik ve derinlik olan, üç
boyutun ötesinde, hız ve zaman adlı iki boyutun daha sahibidir. Allah ise bu
boyutların hepsinden münezzehtir. Allah'ın boyutu söz konusu değildir. Allahütealâ'nın
Kur'an’ı Kerim'deki hakikatlerinin bir bir zamanı gelir. Ve geçmişte olanlar,
bugün vücuda gelenler ve yarın olacaklar, hepsi Kur'an’ı Kerim'de mevcuttur.
Peygamber Efendimiz bir gün sahabe-i kiram ile otururlarken gözleri
dalar ve “kardeşlerimi özledim der.” Sahabe sorar, “ya Resulüllah biz senin
kardeşlerin değil miyiz?” Peygamber Efendimiz cevap verir, “siz benim
arkadaşlarımsınız onlar kardeşlerim. Siz
çoksunuz, onlar az olacaklardır.”
56/VÂKIA-13: Sulletun minel evvelîn(evvelîne).
(Onlar), evvelkilerden bir
ümmettir.
Onların sahâbe olduğunu görüyoruz. Ensar ve muhacirîn ile onlara ihsanla
tâbî olan, tâbiinden oluşan sabikûn-el evvelîn. Onlar, yani mukarrebun
olanların ve aynı zamanda sabikun olanların çoğu evvelkilerden bir ümmettir.
Burada Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)'in sahâbesi kastediliyor.
56/VÂKIA-14: Ve kalîlun minel âhirîn(âhirîne).
Ve (onların) birazı sonrakilerdendir.
Kur'an’ı Kerim, sabikûn-el ahirînden de
bahsediyor. Sabikûn-el âhirînin devri daha yeni gelmektedir. Bu ayette söz
konusu olan azınlık Mehdi (A.S)'ın devrinde sabikun ve mukarrebun
olabilenlerdir.
Allah yolunda ise nefs tezkiyesi yapan salike ulaştığı velayet
makamlarına göre zamanı geldikçe Kur’an ayetlerinin ruhu öğretilir ve sırlar
yaşatılır.
Öyleyse her haber Kur'an’ı Kerim'de yer almıştır. Ama hepsinin bir
vadesi vardır. Allahütealâ, Kur'an’ı Kerim'de ne demişse hepsi birer birer
gerçekleşmiştir veya zamanı geldiğinde gerçekleşecektir.
Allah razı olsun.
Burhan AKSU