1
HERKES KENDİ
KAZANCINDAN ELİNE PARA GEÇTİĞİ ANDA ZEKAT VE BİRRİNİ VERMEK ZORUNDADIR.
Şu anki zekât uygulamasında paranın
üzerinden bir sene geçmesi gerekir diyerek şeytan din adamlarını kullanarak
Allah’ın ayetlerde namazla beraber zikrettiği toplumsal bir yardımlaşma ve
dayanışma ibadetini aslından uzaklaştırmıştır. Yani ihtiyaç sahiplerine diyoruz
ki; siz sıkın dişinizi bir sene sabredin eğer o zaman elimizdeki para kalırsa
size zekât vereceğiz.
Böylece nasıl ki Allah’a ulaşmayı dileyerek
onun ermiş evliyası olmamızı sağlayan teslimlerle ruhumuzu Allah’a ölmeden önce
ulaştırmayı dilemeyi ile ruhumuzu Allah’a ulaştıran ve nefis tezkiyesi için
olmazsa olmaz en büyük farz ibadet (Ankebut-45) olan zikir ibadetini İslam’ın
şartlarından çıkarttığı gibi, malımızın temizlenmesi için vermemiz gereken
zekat ibadeti olmasına rağmen uygulamadan çıkarttırmıştır.
“Neden bir türlü mutlu olamadığımızı,
neden hem içimizde hem de etrafımızla kavga halinde olduğumuzu görüyor musunuz
sevgili kardeşlerim?”
“KURANDAN NE
KADAR UZAKLAŞTIĞIMIZI GÖRÜYOR MUSUNUZ?”
2/BAKARA-177: Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel
magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel
kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ
vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte
ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl
be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul
muttekûn(muttekûne). Yüzlerinizi doğu ve batı
tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak davranış
biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, Allah'a, yevm'il âhire (Allah'a ulaşılan
sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a ve
peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine)
yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış
yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi
ve namazı kılması, zekâtı vermesidir. Ve (Allah'a ve insanlara) ahd verdikleri
zaman ahdlerine vefa edenler (yerine getirenler), zorlukta ve darlıkta ve
şiddetli savaş halinde sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar
muttekilerdir (takva sahibi olanlardır).
ALINAN FAİZ MALI ARTIRMAZ AMA VERİLEN
ZEKAT MALI ARTIRIR
30/RÛM-39: Ve mâ âteytum min riben li yerbuve fî emvâlin nâsi fe lâ
yerbû indallâh(indallâhi), ve mâ âteytum min zekâtin turîdûne vechallâhi fe
ulâike humul mud’ıfûn(mud’ıfûne).
Ve
insanların mallarında artış olsun diye faizden (faiz olarak) verdiğiniz şey
(Allah'a ulaşmayı dilemeden yaptığınız zikir), o taktirde Allah'ın katında
artmaz (nefsinizin kalbindeki nurları oluşturmaz ve arttırmaz). Allah'ın
vechini (Allah'a ulaşmayı) dileyerek verdiğiniz zekât (yaptığınız (zikir)ler);
işte böylece kat kat (nefsinizin kalbindeki nurları) artıranlar onlardır.
“Kim mallarını Allah’ın yolunda
harcarsa, Allah onun mallarını bire yedi yüze kadar artırır.”
2/BAKARA-261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke
meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin),
vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında)
yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun
durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp
verir. Ve Allah Vâsi'dir, Alîm'dir.
Allah razı
olsun…
Burhan AKSU