İKİ ÇEŞİT
MÜSLÜMAN VARDIR;
1-
İnsanlar
içinde içine din girmeyen, ama kendileri dinin içine girenler var ki; bunlar
insanların çoğunu oluşturuyor.
49/HUCURÂT-14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû
eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ
yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû
olmadınız (Allah'a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: "Teslim olduk."
deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah'a ve O'nun Resûl'üne
itaat ederseniz (Allah'a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey
eksiltmez. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.”
48/FETİH-11: Se yekûlu lekel muhallefûne minel a’râbi şegaletnâ
emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî
kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darren ev
erâde bikum nef’â(nef’en), bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîrâ(habîren).
Araplardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve
ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler.
Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size
bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah'tan (gelen) bir şeye
kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah
yaptığınız şeylerden haberdardır.”
2-
Bir
de dinin insanların içine girdiği kişiler; bu da Allah’a ulaşmayı dileyenleri
ve mürşidine tabi olanları oluşturuyor.
58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri
yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve
ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi
rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne
fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ
inne hizbullâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah'a ulaşmaya) îmân eden bir
kavmi, Allah'a ve O'nun Resûl'üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve
onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte
onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir
ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların
başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere
dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı
oldu. Ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razı oldular. İşte onlar, Allah'ın
taraftarlarıdır. Gerçekten Allah'ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil
mi?
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU