Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 29.05.2018
Okunma Sayısı : 1147
Yorum Sayısı : 0

İNSAN EN ŞEREFLİ MAHLUKATTIR

     İnsanın en şerefli mahluk olmasının sebebi Allah’ın kendi zatında mahfuz bulunan ruhundan ruh üflemesi sebebiyledir.

32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).                                                          Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

     Allah’ın zatından emanet olarak üflediği bu ruhu nefs tezkiyesiyle kişi geriye iade eder ve tüm teslimlerini yaparsa meleklerden daha üstün hale gelmektedir.

     İnsan en şerefli mahlukattır, ama Allah’a ulaşmayı dilemez ve nefis tezkiyesi yapmazsa, hayvanlardan da daha aşağıdır;

98/BEYYİNE-6: İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi velmuşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyeh(beriyyeti).                                                                    Muhakkak ki kitap ehlinden inkâr edenler ve müşrikler, cehennem ateşindedirler ve orada devamlı kalacak olanlardır. İşte onlar, onlar yaratılmışların şerli olanlarıdır.

     Kitap ehlinden olan müşrikler putlara tapanlar değildir. Öyle olsaydılar kitap ehlinden ifadesi kullanılmazdı. Kitap ehli olanlar Allah'a ulaşmayı dilemeyen ve Kur'an'ı esas alarak İslâm'ın 5 şartını yaşamanın cennete gitmek için yeterli bulan Hristiyan ve Musevî olanlardan Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Ne yazık ki onlar Allah'a ruhlarını hayatta iken ulaştırmayı dilemedikleri için gizli şirkte kalan ve takva sahibi olamayanlardır.

98/BEYYİNE-7: İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike hum hayrul beriyyeh(beriyyeti).                                                                                                                         Muhakkak ki âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel yapanlar (nefs tezkiyesi yapanlar), işte onlar, onlar yaratılmışların hayırlı olanlarıdır.

     Âmenû olanlar Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir. Mürşide tâbiiyetten sonra yapılan zikirle nefs tezkiye edilir (%51 nur birikimi) sonra tasfiye edilir (%100 nur birikimi).Bu noktaya ulaşanlar her 24 saatin her saniyesinde devamlı zikir yaptıkları için, kesintisiz olarak kalplerine nur dolanlardır. Zikrullah derecat kazandırır. Derecat kazanmak hayrı, derecat kaybetmek şerri ifade eder. Devamlı zikredenler kesintisiz olarak derecat kazanacakları için devamlı hayır kazananlar yani en hayırlı olanlardır.

8/ENFÂL-2: İnnemel mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).       Gerçek mü'minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir). Ve onlara Allah'ın Ayetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab'lerine tevekkül ederler.

     Allah'ı zikrettikleri zaman kalbinde îmân kelimesi olanların kalpleri titrer. Kalpteki îmân kelimesine ulaşan Allah'ın cereyanı, kalbi ve bütün vücudu titretir. Kişilerin kalpleri huşûya ulaşınca, ürperir, kalpleri ve derileri titrer. Ve kalpteki afetler yumuşar, kalp aydınlanır:

39/ZUMER-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).                                                                                                                       Allah, ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını (rahmet, fazl ve salâvâtı), ikişer ikişer (salâvât-fazl ve salâvât-rahmet), Kitab'a müteşabih (benzer) olarak indirdi. Rab'lerinden huşû duyanların ciltleri ondan ürperir. Sonra onların ciltleri ve kalpleri Allah'ın zikriyle yumuşar, sükûnet bulur (yatışır). İşte bu, Allah'ın hidayetidir, dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi yoktur.

     Allahütealâ'ya tevekkül etmek; Allah'ı vekil tayin etmek; Allah'ı dost edinmek, Allah'a güvenmek demektir. Kendinize güvenmeyeceksiniz, Allah'a güveneceksiniz! Allahütealâ, insana dostsa; bütün dünya düşman olsa, Allah yeter. Allah insana düşmansa; bütün dünya dost olsa gene Allah yeter. Kimler Allah'a tevekkül ederse, en kuvvetli onlardır:

3/ÂLİ İMRÂN-160: İn yansurkumullâhu fe lâ gâlibe lekum, ve in yahzulkum fe menzellezî yansurukum min ba’dih(ba’dihi), ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûn(mu’minûne).                                                                                                                      Eğer Allah size yardım ederse, o zaman sizi yenecek yoktur. Ve eğer sizi yardımsız (yüz üstü) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder. Öyleyse mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler (Allah'a güvensinler).

4/NİSÂ-45: Vallâhu a’lemu bi a’dâikum ve kefâ billâhi veliyyen, ve kefâ billâhi nasîrâ(nasîran).                                                                                                                                                   Ve sizin düşmanlarınızı en iyi Allah bilir. Ve dost olarak Allah kâfidir. Ve yardımcı olarak Allah kâfidir.

     Kimdir tevekkül edenler? Ruhlarını Allah'a ulaştırdıktan sonra zikirlerini arttırarak fizik vücutlarını da Allah'a teslim edenler. Nefslerini de iradelerini de Allah'a teslim edenler. Onlar, Allah'ın fizik vücutlarını da nefslerini de iradelerini de teslim alacağına dair tam îmânın yani tevekkülün sahipleridir.

     Şöyle demelisiniz:

     “BİZ, ALLAH'A TEVEKKÜL EDİYORUZ. EN KUVVETLİ, BİZİZ! BİZ, KUVVETLİ OLDUĞUMUZ İÇİN DEĞİL, EN KUVVETLİ OLAN, KÂİNATI YARATAN, KÂİNATIN SAHİBİ BİZİMLE BERABER OLDUĞU İÇİN BİZ KUVVETLİYİZ. ÇÜNKÜ; O'NA TEVEKKÜL EDERİZ.”

     “Allah'a tevekkül eden, her zaman gâliptir.”

95/TÎN-4: Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin).                                                                 Andolsun ki Biz, insanı (nefsini), ahseni takvim içinde (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparak en güzele ulaşabilecek özellikte) yarattık.

     Nefs %100 afetlerle doludur. Afetler Allah'ın emirlerini yerine getirmek istemeyen, yasaklarını işlemek isteyen bir yapıdadırlar. Onları nefs tezkiyesiyle, yarı yarıya Allah'ın emirlerini yerine getiren ve yasaklarını yarı yarıya işlemeyen bir noktaya getirmek mümkündür. Nefs tezkiyesi afetlerin yarısını yok eder. Nefs tasfiyesi ise afetlerin hepsini yok eder. Tezkiye günde 3-4 saatlik bir zikirle sağlanabilir. Tasfiye ise ancak daimî zikirle mümkündür.

95/TÎN-5: Summe redednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne).                                                                              Sonra onu, esfeli safiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).

     Allah'ın yarattığı vücut insanın emrine veriliyor. İnsanlar Allah'ın sırf kendilerini mutluluğa ulaştırmak için emrettiği az zikir, çok zikir ve daimî zikre ulaşmak istemiyorlar. Allah'a ulaşmayı dahi dilemiyorlar. O zaman nefsleri onları giderek şeytanın köleleri yapıyor. Bu kölelik arttıkça şeytanın emirleri daha üst seviyede yerine getiriliyor. Sonunda ise kişinin cehennemin en alt kademesi olan gayya kuyusuna gitmesine sebep olan, esfeli safilîne reddedilmeleri söz konusu oluyor.

 

7/A'RÂF-179: Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).                                              Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.

Allah razı olsun

Burhan AKSU



( İnsan En Şerefli Mahlukattır başlıklı yazı mihrimah tarafından 29.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.