Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 3.06.2018
Okunma Sayısı : 1407
Yorum Sayısı : 0

MALLARINIZ VE EVLATLARINIZ FİTNEDİR;

          Allah özellikle iki ayette bunu aynı şekilde belirtmektedir ki gerçekten insanlar en çok aldanabilecekleri bu maddi ve manevi konularla imtihan olunurlar.

64/TEGÂBUN-15: İnnemâ emvalukum ve evlâdukum fitneh(fitnetun), vallâhu indehû ecrun azîm(azîmun).
Oysa sizin mallarınız ve evlâtlarınız fitnedir (imtihandır). Ve Allah ki, ecrun azîm (en büyük mükâfat) O'nun indindedir (katındadır).

         Sizin mallarınız ve çocuklarınız hepiniz için mükâfat değil, sadece bir imtihandır. Onlar dünya hayatının sadece süsüdür. Ama en büyük mükâfat (ecrün azîm) Allah'ın katındadır (İndi İlâhi'dedir). Çünkü ecrün azîme ulaşanlar, ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim edip Allah'ın emri ile "irşada memur ve mezun kılınan" lardır. Allah'tan bu emri kalp kulağı ile duyabilenler, onlar ecrün azîmin, fevzül azîmin, hazzul azîmin ve fadlul azîmin sahipleridir.

8/ENFÂL-28: Va'lemû ennemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîm(azîmun). 
Ve biliniz ki; çocuklarınız ve mallarınız, sizin için sadece bir fitne fitnedir (imtihandır). Ve Allah ki; O'nun katında, (muhakkak) azîm bir ecir (bedel, ücret) vardır.

          Allah'a ve Resule ihanet etmeyiniz, muhtevasında, bir taraftan Allah'ın emirlerine ve yasaklarına riayet etmek, öbür taraftan da muhtemel bir harpte yer almak vardır. Böyle bir durumda hangi sahâbe savaştan kaçarsa o, Allah'a ve Resule ihanet etmiş sayılır. Unutmayın ki; şehit olmak, Allahütealâ tarafından verilecek dünyadaki en büyük mükâfattır. Şehit olan kişi peygamberlerle, sıddîklerle ve salihlerle birlikte haşredilecektir. Eğer insanlar, "Savaşa gider de ölürsem, çocuklarım, ailem, mallarım ne olur?" diye düşünüyorlarsa, bu düşünce, onları ihanete sevkeden bir olay olabilir, harpten kaçmalarına sebebiyet verebilir. Öyle olaylar vardır ki sizin hoşunuza gitmez ama sizin için hayırdır; öyle olaylar vardır ki sizin hoşunuza gider ama sizin için şerrdir:

2/BAKARA-216: Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).                                                                                      Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerdir. Ve (bütün bunları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.

          Buradaki hata, insanların kendilerini memnun edecek şeyleri hayır; memnun etmeyecek şeyleri şerr olarak kabul etmelerinden kaynaklanıyor. Allah'a göre hayrın ve şerrin oluşmasında memnun olmak veya olmamak değil, derecat kazanmak veya kaybetmek söz konusudur. Ne zaman yaptığınız bir olaydan sonra bir derecat kazanırsanız hayır, kaybederseniz şerrdir.

          Öyleyse "hayır ve şerr" arasında bariz bir farklılık vardır. Ama bu sevinçlerimize, hüzünlerimize göre değil, kazandığımız veya kaybettiğimiz derecelere göre taayyün eder. Ve Allahütealâ da bu sebeple; çocuk ve mal sevgisinin, bir imtihan olduğunu söylemektedir. Eğer kişi, Allah'a ve Resulüne ihanet etmez de savaşa girip şehit olursa, Allah'ın katındaki en büyük ecr'e kavuşmuş olur.

63/MUNÂFİKÛN-9: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tulhikum emvâlukum ve lâ evlâdukum an zikrillâh(zikrillâhi), ve men yef'al zâlike fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah'ın zikrinden alıkoymasın. Ve kim bunu yaparsa, o taktirde işte onlar, onlar hüsranda olanlardır.

          Ayet zikrin ne kadar önemli olduğunu söylüyor. “Mallar ve evlâtlar zikirden sizleri alıkoymasın.” buyruluyor. Zikir nefs tezkiyesine ve tasfiyesine sebebiyet vereceği için, tezkiyede yarı yarıya mutluluk tasfiyede %100 mutluluk elde edilir. Allah bütün insanları, Allah'ın daimî zikri farz kılması sebebiyle %100 mutluluğa davet etmektedir. Daimî zikir nefsin kalbindeki mutsuzluğun sebebi olan afetleri, %100 yok edeceği ve yerlerine %98 fazl ve %2 rahmet nurlarını getireceği için mutluluğu, %100 yaşamayı mümkün kılan tek ibadettir.

9/TEVBE-24: Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye' tiyallâhu bi emrih(emrihî), vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikîn(fasikîne). 
De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah'tan ve O'nun Resulünden ve O'nun (Allah'ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.

          Burada Allahütealâ'nın çok ciddi bir ifadesi var. Peygamber Efendimiz (S.A.V), sahâbeyi Allah'ın düşmanlarıyla cihada, savaşa çağırıyor. Bir kısmı Peygamber Efendimiz (S.A.V)'le beraber savaşa koşuyor, bir kısmı ise savaştan kaçıyor. Allahütealâ "fasıklar" ifadesini kullandığı cihetle; kaçanlar, görünüşte tâbî olup, realitede tâbiiyetleri Allah indinde geçersiz olanlardır.

          Allah'a ulaşmayı dileyen kişi,

          1- Allah'a,

          2- Ruhun ölmeden evvel Allah'a ulaşacağına,

          3- Bunun, üzerine farz olduğuna,

          4- Allah söz verdiği için mutlaka ruhunu Allah'a ulaştıracağına inanan kişidir.

          Bu 4 şart varsa o kişi Allah'a ulaşmayı dileyen kişidir. Bu 4 şart kalbe îmânın girmesi ve küfrün kalpten çıkması için yeterlidir.

          Bütün insanlar Allah'a ulaşmayı dileyinceye kadar fısktadır, dalâlettedir, küfürdedir. Ve insanlar: "Biz Allah'a inanıyoruz." demekle mü'min olduklarını zannediyorlar. Oysa ki; Allahütealâ, onların fıskta olduğunu söylüyor burada. Hem de Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olmuşlar ama ihsanla tâbî olmamışlar, Allah'a ulaşmayı dilememişler, Allah onların gözlerindeki hicab-ı mestureyi, kulaklarındaki vakrayı almamış, kalplerindeki mührü açmamış, küfrü ve ekinneti almamış, yerine ihbat koymamış, kalplerine ulaşmamış, kalplerinin nur kapısını Allah'a döndürmemiş, göğüslerinden kalplerine nur yolu açmamış, onları huşûya ulaştırmamış, irşad makamını da göstermemiştir. Ama bakmışlar ki, eğer küfürde kalırlarsa ve etrafları kâfir olduklarını bilirse, devamlı cizye adlı bir vergi ödeyeceklerdir. Öbür taraftan da onlar, sahâbeye vaktiyle çok kötülük yaptıkları için, zannediyorlar ki aynı kötülükleri sahâbe de onlara yapacak.

          İşte bu iki sebepten dolayı onlar da sahâbe gibi görünmek istemişler ve görüntüde Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olmuşlardır. Aynı sözleri tekrar etmişler, el öpmüşler ve: "Biz de tâbî olduk, biz de mü'min olduk." demişlerdir. Ancak onların mü'min oluşları, Allahütealâ tarafından kabul edilmiyor:

49/HUCURÂT-14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).                                                                                                                 Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah'a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: "Teslim olduk." deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah'a ve O'nun Resul'üne itaat ederseniz (Allah'a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.”

         İşte burada Allahütealâ, münafıkların, fasıklar olduğunu söylüyor.

Allah razı olsun.

Burhan AKSU

 

( Mallarınız Ve Evlatlarınız Fitnedir; başlıklı yazı mihrimah tarafından 3.06.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.