RÜYA İLE AMEL EDİLMEZ, HACET NAMAZI YOKTUR DİYENLER;
RÜYAYA SADIK KALMAK,
Hz. Ebubekir’in rüya ile peygamber
efendimize tabi olması
Hazret-i Ebu Bekir, yirmi sene
önce bir rüya görmüştü: "Gökten dolunay inip, Kabe-i muazzamaya gelmiş,
parça parça olmuş, parçalardan her biri, Mekke evlerinden biri üzerine düşmüş,
sonra bu parçalar bir araya gelerek gökyüzüne yükselmişti. Ebu Bekir'in evine
düşen parça ise, gökyüzüne yükselmemişti. Hadiseyi gören hazret-i Ebu Bekir,
hemen evin kapısını kapamış, sanki bu ay parçasının gitmesine mani
olmuştu."
Gördüğü rüyanın tabirini Bahira'ya sordu.
Bahira; "Sen neredensin?" dedi. Hazret-i Ebu Bekir,
"Kureyş'tenim" diye cevap verince, Bahira; "Orada bir peygamber
çıkacak ve hidayet nuru Mekke'nin her yerine ulaşacak. Sen, hayatında O'nun
vefatından sonra da, halifesi olacaksın" dedi.
Ebu Bekir bu cevaba çok hayret etmişti. Bu
rüyasını ve tabirlerini, Peygamber efendimiz, peygamberliğini açıklayıncaya
kadar kimseye söylememişti. Efendimiz peygamberliğini açıklayınca, Ebu Bekir
hemen Peygamber efendimize koşup; "Peygamberlerin, peygamberliklerine
delilleri vardır, senin delilin nedir?" diye sual etti.
Peygamber efendimiz cevabında;
"Bu nübüvvetime delil, o rüyadır ki, bir Yahudi alimden tabirini istedin.
O âlim; "Karışık rüyadandır, tabir edilmez" dedi. Sonra rahip Bahira,
doğru tabir etti" buyurarak, hazret-i Ebu Bekir'e hitaben; "Ey Ebu
Bekir! Seni, Allah'a ve Resulüne davet ederim" buyurdu.
Bunun üzerine hazret-i Ebu Bekir;
"Şehadet ederim ki, sen, Allahütealâ’nın Resulüsün, senin peygamberliğin
haktır ve cihanı aydınlatan bir nurdur" diyerek Müslüman oldu.
Müslüman olur olmaz, arkadaşlarını
da getirmesi için izin istedi. Çok sevdiği arkadaşlarını da getirip onların da
iman ile şereflenmelerine vesile oldu.
Peygamber efendimiz. s.a.v “kardeşim
Cibril bana iki namaz öğretti. Birisi istihare, diğeri isitiane (hacet) namazı”
buyurmuştur.
İstihare namazı iki rekatlık bir namazdır
ve dünya işleri için kılınır. Rüyada siyah, kırmızı gibi renkler görülürse
uygun yapılacak iş uygun değildir. Beyaz yeşil gibi açık renkler görülürse
uygundur.
İstiane yani hacet namazı ise dört
rekatlık bir namazdır. Ölmüş bir yakınınla görüşmek, Allahtan mürşidini veya
devrin imamını sormak için kılınır.
Allah’a ulaşmayı dileyen ve hacet namazı
kılıp mürşidi Allah’tan soran bir kimse, Allah’ın rüyasında gösterdiği devrin
imamına veya mürşidine rüyasına sadık kalarak ulaşıp önünde tövbe ederek tabi
olmalıdır.
Dini yaşadığını ve bildiğini zanneden
insanlardan öğrendiğim kadarı ile hem tasavvuf dışındaki Müslümanlar hem de
tasavvufu yaşadığını söyleyen Müslümanların büyük bir kısmı hacet namazı diye
bir şey yoktur, rüya ile amal edilmez, Mehdi aleyhisselam ve mürşid akılla ve
bilgiyle bulunur diyerek Allah’ın ayetlerini bilmeden inkâr etmiş oluyorlar. Bu
yüzden bu konuyu ayetlerle anlatmanın gereğine inanarak bu yazıyı hazırladık.
Hacet namazı her namazda okuduğumuz FATİHA-5
deki istiane’dir.
1/FÂTİHA-5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).
(Allah'ım!) Yalnız
Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz
.
Yani BAKARA 45-46 da mürşidimizin, devrin
imamlarının veya manevi bazı olayların Allaha sorulması ve rüyamızda göstermesi
için NİSA-59- daki ihtilafa düştüğünüz bir konuyu Allaha ve Resulüne götürüp
danışın emri gereğince Allah’tan sorma ve yardım istemek için Allah’ın bize
kılmamızı farz kıldığı hacet namazıdır.
2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le
kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah'tan) sabırla ve
namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile
Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette
ağır gelir.
2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum
ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû
sahipleri) ki, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve
(sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
Ama tabii önce Allaha tevekkül ve güven gerekir.
Bunun için kalpten Allaha yönelip ruhunu ölmeden Allaha ulaştırmayı ermiş
evliyası olmayı dilemek gerekir. Rüya ile amel edilmez diyerek siz daha baştan
şeytanın iğvasıyla bunu reddederseniz Allah’ın gücünü ve korumasını şüpheye düşerek
inkâr etmiş olursunuz. Merak etmeyin,
Allaha tevekkül edenlerin üzerinde şeytanın bir sultanlığı yoktur bunu
Allah ayetlerde garanti etmektedir. Bu söz de ayetleri inkardır.
16/NAHL-99: İnnehu leyse lehu sultânun alellezîne âmenû ve alâ rabbihim
yetevekkelûn(yetevekkelûne).
Çünkü onun, âmenû
olanlar ve Rab'lerine tevekkül edenler üzerinde bir sultanlığı (yaptırım gücü)
yoktur.
16/NAHL-100: İnnemâ sultânuhu alellezîne yetevellevnehu vellezîne hum bihî
müşrikûn(müşrikûne).
Onun (şeytanın)
sultanlığı (yaptırım gücü) sadece ona (şeytana) yönelenlerin ve onunla
(şeytanla), (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için) Allah'a şirk koşanların
üzerindedir (onları etkiler).
Peygamberlerin her hareketleri Allahütealâ
tarafından yaptırılır ve bu Müslüman’lara örnek olsunlar diyedir.
33/AHZÂB-21: Lekad
kâne lekum fî resûlillâhi usvetun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel
âhıre ve zekerallâhe kesîrâ(kesîren).
Andolsun ki, sizin
için ve Allah'a ve ahiret gününe (Allah'a ulaşma gününe) ulaşmayı dileyen ve
Allah'ı çok zikredenler için, Allah'ın Resul'ünde güzel bir örnek vardır.
O yüzden Allaha güvenerek kılınan hacet
namazına şeytan müdahale edemez. Şeytanın bu kadar büyük gücü yoktur. Allah’ın
korumasında olan bir insana tesir edemez. Rüya ile amel edilmez demek
peygamberlerin sünnetleri ile amel edilmez demektir. Sünnet Kur’an’ın uygulaması
hayata geçirilmesidir. Peygamber efendimiz size Kur’an’ı ve sünnetimi bıraktım
diyor. Kur’an Allah’ın sözü olan ayetlerdir, sünnet ise ayetlerin
uygulamasıdır. Ben Kur’an’ı kabul ediyorum ama ayetler beni bağlamıyor o
ayetler peygamberleri bağlıyor demek Allah korusun insanı şirke düşürür. İşte
esas bu şeytanın insana büyük bir oyunudur ve Allah ile araya şeytan girmiştir.
48 - FETİH / 27 : Lekad sadakallâhu resûlehur ru’yâ bil hakk(hakkı), le
tedhulunnel mescidel harâme inşâallâhu âminîne muhallikîne ruûsekum ve
mukassırîne lâ tehâfûn(tehâfûne), fe alime mâ lem ta’lemû fe ceale min dûni
zâlike fethan karîbâ(karîben).
Andolsun ki, Allah Resul'ünün rüya(sının), hak olduğunu tasdik etti. Ve Allah
dilerse, siz mutlaka Mescid-i Haram'a emin olarak, başlarınız tıraş edilmiş ve
(saçlarınız) kısaltılmış olarak korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin
bilmediğiniz şeyleri bildiği için, bundan başka (daha önce) (size) yakın bir
fetih nasip etti.
37 - SÂFFÂT / 105 : Kad saddakter ru’yâ,
innâ kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne).
Sen rüyaya sadık kaldın (yerine getirdin). Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte
böyle mükâfatlandırırız.
12 - YÛSUF / 4 : İz kâle yûsufu li ebîhi yâ ebeti innî re eytu ehade aşere
kevkeben veş şemse vel kamere re eytuhum lî sâcidîn(sâcidîne).
Yusuf (A.S), babasına şöyle demişti: “Babacığım, gerçekten ben on bir yıldız,
güneş ve ay gördüm. Onları bana secde eder (vaziyette, durumda) gördüm.”
12 - YÛSUF / 5 : Kâle yâ buneyye lâ taksus ru’yâke alâ ihvetike fe yekîdû
leke keydâ(keyden), inneş şeytâne lil insâni aduvvun mubîn(mubînun).
(Babası) şöyle dedi: “Ey oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma! O zaman
(anlattığın taktirde) sana tuzak kurarlar. Muhakkak ki; şeytan, insana apaçık
düşmandır.”
Aklını, nefsini ve faydasız Kur’an dışı emaniyye
bilgilerini Allah’ın ayetlerinin önüne geçirenler ise faydasız ilmin sahipleri
dalalette olan kalpleri ve işitme hassaları mühürlü görme hassalarının üzerinde
gışavet olanlardır.
45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ
ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî
gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ
tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine
ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere
dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar
(görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah'tan sonra
onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
Müslümanlar olarak ne kadar Kur’an’dan
uzaklaşmış hurafeler, bidatlar ve masallarla yaşar hale gelmişiz. İşte Mehdi
Resulün görevi bu bid’atları ortadan kaldırarak Kur’an’ı hayatımıza hâkim
kılmaktır.
25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne
mehcûrâ(mehcûran).
Ve Resul: “Ey Rabbim!
Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur'an'dan ayrıldı (Kur'an'ı terk etti).” dedi.
Peygamber efendimiz zamanında Kur’an’ın
tamamı yaşandığı için bu ayet tam da bu günleri işaret etmektedir.
3/ÂLİ İMRÂN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve
tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev
addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe
alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
İşte siz (mü'minler)
böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın
tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca "biz îmân ettik"
dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfkelerinden parmak uçlarını
ısırdılar. De ki: "Öfkenizden ölün."Muhakkak ki Allah, sinelerde
olanı en iyi bilendir.
Hacet namazının perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil
gecelerinde kılınması asıldır. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy
abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler
okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtin sonunda: Ettehiyyâtü
3. Rekâtta:
Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra
Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz
kılındıysa mürşid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan
yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön
cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan
mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa
(zahirî veya batinî bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir
(hafî zikir) bu istekten sonra başlar. Yan üstü yatıldığı için sağ kulak
yastığa gelecektir. Baş biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin
atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin
her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani
sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra
yatıldığında bir şey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan
gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
Allah razı olsun.
Burhan AKSU