Mezhebi olmalı mı hınca hınç yorgunluğun?

Külüstür hecelerin yanık bağrında

Derinlerin de meali

Kıpır kıpır yüreğin

Mecalsiz sersemliği…

 

Gökten yağan konfetilerin izi düşer ansızın

Yana yakıla yaşamaya ahdettiğim

Varlıksız tabularım.

Haşmetli bir gölge iken peyda olan

Nankör bir sevda masalı

Dillenen hece hece

Sonrası, muğlâk resimlerin

Her karesinde

Tıfıl bir yalnızlık

Bilfiil saran koca âlemi.

 

Muzdarip kalmışlığı bedellerin

Sanrı yüklü hicaplarda

Bir lal alfabe

Şiirin sarındığı örtü

Gözlerimdeki ölgün yılgı

Adeta dünün muhasebesi

Sonra, diyebilmek bile

Fıtratın itirafı:

Zamanla unutulan bir şarkıdan

Aşırdığım nameleri

Sevda masallarına sermek

Aslında kuytuların meşki

Boyutsuzluğuna delalet şairin

Kanlı kalemin iz sürdüğü

O küçük kıyamet.

 

Yalarken dalgalar

Kuru nidaları

Susayan bir beste kadar da aşikâr

Demlenip dertlerin dibine çömmek.

 

Zaman zar atar da atar:

Aşk ve hayal dediğin akla zarar

Marifet ne unutmak ne de

Yorgunluğun düştüğü gözlerimde

Kararsız bir kalpten uzanan

Niyete banmak göğün kerameti.

 

 

 


( Küçük Kıyamet.... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 26.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.