Nasıl böyle sessiz kalabiliyorsun gürültüsü bitmeyen içimde anne...

~

Sınav hayatımın hangi dönemine yerleştirilmiş ömrümde çözemedim henüz. Art arda gelen (dert demiyorum) problemlerin çözümlemesinde nasıl bir not aldım henüz bir bilgim yok. Günahım çok olmalı, öyle olmalı ki ardı arkası kesilmeyen keder silsesi bitmedi. Öyle derler sizler de bilirsiniz çekilen her sıkıntı ya bir sınav ya da günahları silinmesi için bedeldir diye.
Melekler benim için de duâ eder mi bilmiyorum (ama ben en azından öyle umuyorum) rivayete göre abdest alıp yatınca sabaha kadar bir melek duâ edermiş o kişiye o yüzden abdest alıp da yattım bugece anne. (şuan saat 23:45, günlerden cuma, tarih ise senin gidiş yıldönümüne tamtamına 44 gün 15 dakika var)



Güzel günler önce takvim yapraklarından
sonra aklımızdan sonra kalbimizden dahası hayata dair olan planlarımızdan sonbaharın sarısı eşliğinde düştüler bir kasım öncesi, usulca, kederli ama güzel. Onlar şimdi mazi.
Bir ölümsüz şairin sözüleyin güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler. Güzel günler de dünlere bürünüp bittiler.
Peki elde ne kaldı tüm güzellikler terk eylediyse bizleri ve dünyayı.
-off başım!
Düşünme şimdi bunları, düşünürsen canı yanacak bitkin bedeninin, düşünme o yüzden... o yüzden yitirme bir tutam içinde kalan mavini beynim.



Bir terslik olmalı. Bu çifte kavrulmuş keder demetleri kıymete bindiyse eğer demektir ki bir terslik var buralarda.
Benimle bi kâlbime kadar gelselerdi gösterecektim onlara kırığınıda küslüklerini de ama ona da yanaşmadılar.
Bir olumlu cümle, kesit, his.. bir olumlu dilek mesela.
Yanan onca mumu söndürdüm artık içimdeki, yansa ne olur yanmasa ne. Yaşanacaklar (bir kaderse eğer temenninin anlamı ne) nasılsa bir bir olması gerektiği gibi olacakmış, öyle der düzeni kurgulayan çok bilmişler.
Herneyse.
Düşünemiyorum, oysa düşünsem bulacağım cevabı da. Umrumda değil artık ne kalbimin ne de ayağımın kırığı. Binlerce rivayetin olduğu bu dünya da bozuk düzenin çarkı döndükçe ezileceğiz bunu biliyorum. 
Zamanın değirmeni yavaş dönermiş ama güzel öğütürmüş içindekileri 
ve hiçbir acı bakî değilmiş öyle demiş Sebahattin Ali, üfleyince geçermiş sadece bazı acılara daha çok üflememiz gerekirmiş. Eyvallah. 



Başımdaki karabulutlara inat gözlerimdeki acıları etkisinden oluşan yıldızların ışığında ilerliyorum anne. Biliyorum her acı bitecek hatta her şeyin bir sonu gelecek. Damarımdaki iğne çıkacak ilaçlar ağrılı vücudumda uyuşturma görevini kusursuzca yapmaya hazırlanırken ve gerçekleştikçe bu eylem ben unutacağım sancılarımı. Güneş biraz cılız gösterecek ışıklarını 
sabaha ki haklı da kasım öncesi bilirsin bu zamanlar.



Dediğim gibi hayat sanırım devam ediyor anne. Ömrüm olursa bunu yarın bu vakitlerde daha iyi anlayacağım zira bu yazdıklarımın üstünden 24 saat geçmiş ve o malum günün içimi kavurmasına da 43 gün 15 dakika kalmış olacak.
Üzülme her zaman bu kadar ağır nüksetmiyor hüzün içime sadece bugün dinlediğim bir müzik, balkonuma tesadüfen savrulan küçük sarı yaprak eşliğinde o ince yağmur ile çiseledin kâlbime. Yoksa bu kadar dalmazdım derine ve yazmazdım bir mektup daha sana ulaşmayacagını bile bile. Anla beni yazmalıydım SENİ ÇOK ÖZLEDİM.

Anlattığım gibi, her şey senin gibi çok sessiz bir o kadar gürültü olan beynimde. Sen olmayınca oluştu tüm bunlar ve hayat senden daha da sessiz devam ediyor anne. Lütfen bana bu ağır devam eden hayatta biraz huzurlu yaşamam için duâ et kederli ama o naif sessizliğinle.





Seni çok özleyen kızın.
Z. Nâr 

(26 Ekim / 23:59/2018)
( Anneme S'onsuz Mektuplar. başlıklı yazı Nar-ı Çiçek tarafından 27.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.