Sağalttığım bir yangını ihbar
ediyorum ansızın…
Kök hücresinde şiirlerin,
Edimsel bir mezhep:
Rotamdan ayrı düştüğüm günlerin
yanılgısı…
Bir bir irdeliyorum dokusunda
inanılmazın
Aklımın üryan ısrarlarına dayanamayıp
Mimliyorum içimdeki kırılgan çocuğu.
Gün, yobaz bir rüzgâr;
Aşk, efkârlı bir liman
Ve sağanak yağıyor aralıksız
Sır küpü gözlerimde
İhbar ediyorum yeniden içimdeki
yenilgiyi
Bir de küçük mabedinde sıra
dışılığımın
Yalanlardan fal tutan kadına
bağırıyorum:
Bu, ben değilim, seni soytarı!
Bir öfke kuluçkaya yatıyor
Sıradan geçen her heyecanı
Sıra başına yerleştiriyorum
İçimdeki küflü laneti
Bilirim ki;
Dünümden miras her kırgınlık.
Aşkı ihbar ediyorum bu kez
Bir de tensiye ettiğim özlemi
Temize geçiyorum sayfa sayfa.
Büyüyorum yavaş yavaş
İçimdeki yavan tufan
Oysaki paramparça olmalıydım ve
darmaduman.
Bir mevsim dokunuyor usulca
Bir mevsim dillendiriyorum şiir
niyetine
Kasımın laneti düşüyor üstüme
Gözlerimdeki yası tartaklıyor evren
Şerh düştüğüm künyemde
Tırtıklanan hezeyanlarımla
Kayıt düşüyorum her güne
Aslıma ihanet etmeden
Taraf tutuyorum doğrucu kimliğimle.
Bir şiir müzayedesindeyim
Koyu bir imgenin karabasanıyım;
Aklımda ikircikli gölgeler
Kurunun yanında yaşın da yasın da
yandığı heceler.
Defolu yüreğimde ürkünç bir lades;
Aklın karesini alıyorum
İçimdeki boyutsuzluğa banıyorum
sonsuzluğu
Sıfırdan bile yoksunum.
Nidaları kayıp bir kırlangıç kadar
Kırılgan ve yalnız
Bir zihniyetim:
İçimi emanet ettiğim Tanrıya
düşkünlüğümle
Ölümü perdeleyen tüm gölgelere
öfkeliyim aklım sıra.
Kundaklanan şiirimde
Adını unuttuğum bilmem kaçıncı
infilakında yüreğin
Kopyalayıp yapıştırıyorum acılarımı:
Anlatamadığım belki de adımı
Emanet ettiğim geceye kırgınım:
Neden doğar ki güneş?
Ben yanarken için için
Hep mi yağar rahmet
Oysaki ben bir od’um; bir fevri gölge;
Bir şehla düş’üm aklıma düşen
Her aşkta
Kendine tutsak bir hece.