Aklı bir ikindi vakti, sattım yaşlı eskiciye,

Bir tutamlık gönül aldım, biraz da “hayıflı keşke”.

Seherde saldım kendimi, kendimden kendime öte ,

Elimde nevalem ömür, miktarı meçhul hediye…



Bir paçavraya büründüm, çıkararak biçilmişi,

Yırtarak yaktım ne varsa, yüreğimden çıkmış gibi.

Ayaklarım artık yalın, izleri parmak desenli…

Yürüyorum bir yerlerden, atlayarak geçilmişi.



Yolu yok şu yolculuğun, ben uslanmaz garibi…

Dönüşe “ölüş” demişim, hiç uslanır mıyım gayrı?

Göremedim mesken diye, ne bir köyü ne de şehri,

Yerim ya ağaç gölgesi, ya da bir kayanın dibi…



Üşütse de şu paçavra,buluştuğunda geceyle,

Yürek Kerbela kavruğu, yakıyor inceden ince.

Kaç Hüseyin var içimde, nice dudak lime lime…

Yezidler ondan anlamaz, bu gidişler neden böyle?



Yalnızlığım dolaşıyor, etrafımda tek vefakar,

Kalbimde derinleşirken, genişçe bir toplu mezar.

Onlarca ceset onca maske, onlarca “can” ve de yar…

Mezar taşlarında tek söz ,tek isim “ hayırsızlar…”
( Bir Paçavraya Büründüm başlıklı yazı lokman-dasta tarafından 21.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.