1 Fıkıh Üsûlünün Tanımı Ve Hakîkati

FIKIH ÜSÛLÜNÜN TANIMI VE HAKÎKATİ

Mukaddime: 

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…

Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…

Bundan sonra:

FIKIH USÛLÜNÜN TANIMI VE HAKÎKATİ

Bir ilme başlarken o ilimle alakalı öncelikli olarak neleri bilmek gerekir?

Bir ilme başlarken o ilimle alakalı olarak bilinmesi gerekli olan on şey vardır. Bunlar bilindiğinde başlanılan ilim hakkında genel olarak malumat sâhibi olunur. Bu on şey: Tarifi, konusu, faydası, nispeti, fazileti, kurucusu, ismi, kaynakları, hükmü ve meseleleridir. Bunlar topluca şöyle nazmedilmiştir:

إِنَّ مَـبــادِئَ كُــلِّ عِــلْـمٍ عَــشَــرَهْ  … الْــحَـدُّ وَالـمـوضُــوعُ ثُــمَّ الــثَّـمَــرَهْ
وَنِـسْـبَـةٌ وَفَـضْلُــهُ وَالْـــوَاضِـعْ … وَالْاِسْـمُ الْاِسْـتِـمْدَادُ حُـكْمُ الـشَّـارِعْ
مَسَائِلٌ والبَعْضُ بِالبَعْضِ اكْتَفَى … وَمَنْ دَرَى الْجَمِيعَ حَازَ الشَّرَفَا

“Her ilmin on esası vardır; Tarifi, konusu sonra faydası,

Nispeti, fazileti ve kurucusu; İsmi, kaynakları, Şâri’nin hükmü,

Meseleleridir, bazıları bazılarını zikrederek yetindi,

Kim bunların tümünü toplarsa şerefi elde eder.”

Bu ilmin ismi nedir?

Bu ilmin ismi, “Usûlu’l-Fıkh”dır. “Usûl” ve “fıkıh” kelimelerinin terkibinden oluşmuştur. Türkçeye “Fıkıh Usûlü” olarak geçmiş olup “fıkhın asılları” demektir.

Usûl ne demektir?

Usûl, “asıl” kelimesinin çoğuludur.

الأَصْلُ: مَا يُبْنَى عَلَيْهِ غَيْرُهُ “Asıl: Üzerine başkasının binâ edildiği şeydir.”

Aslın zıddı ise “fer”dir.

الْفَرْعُ: مَا يُبْنَى عَلَى غَيْرِهِ “Fer: Başkasının üzerine binâ edilen şeydir.”

Buna göre asıl, bir şeyin temeli ve köküdür. Fer ise temelin veya kökün üzerine binâ edilen şeydir.

Fıkıh ne demektir?

الْفِقْهُ لُغَةً: الْفَهْمُ، وَاصْطِلَاحاً: مَعْرِفَةُ الْأَحْكَامِ الشَّرْعِيَّةِ الْعَمَلِيَّةِ بِأَدِلَّتِهَا التَّفْصِيلِيَّةِ

Fıkıh kelimesi lügatte: “Anlamak, kavramak” demektir. 

Istılâhta ise: “Şer’î ve amelî hükümleri tafsilâtlı delîlleriyle birlikte bilmektir.”

Tanımdaki “şer’î hükümler” sözümüzden kasıt: Vâciblik, haramlık gibi şerîattan alınan hükümlerdir. Bu itibarla “bütün, parçalarından büyüktür” gibi aklî hükümler ile “eğer hava açık ise kış gecelerinde çiğin düştüğünü bilmek” gibi tabiattaki itiyadî hükümleri bilmek, bu kapsamın dışında kalmaktadır.

“Amelî hükümler” sözümüzden kasıt: Namaz ve zekât gibi itikad ile ilgisi olmayan hükümlerdir. Bu itibarla inanç esaslarının bilinmesi gibi akîdeye dâir olan şeyler kapsam dışında kalmaktadır.

“Tafsîlî delîller” sözümüzden kasıt: Fıkhın, tafsîlî meseleleri ile birlikte fıkhın delîllerinin bilinmesidir. Bu itibarla fıkıh usûlü kapsam dışında kalmaktadır. Zîrâ fıkıh usûlü, fıkhın icmâlî (toplu ve genel) delîlleri ile ilgilidir.

“Bilmektir” sözümüzden kasıt ise: İlim ve zandır. Zîrâ fıkhî hükümler bazen yakînî olarak kesin bir şekilde; bazen de -fıkıh meselelerinin birçoğunda görüldüğü gibi- zannî olarak idrak edilirler. 

Fıkıh usûlü ne demektir?

أُصُولُ الْفِقْهِ: مَعْرِفَةُ دَلَائِلِ الْفِقْهِ إجْمَالاً، وَكَيْفِيَّةُ الْاِسْتِفَادَةِ مِنْهَا، وَحَالُ الْمُسْتَفِيدِ

Fıkıh Usûlü: “İcmâli olarak fıkhın delîllerini, bu delîllerden ne şekilde yararlanılacağını, yararlanılacak olan kişinin durumunu bilmektir.”

Tanımdaki “icmâlî delîller” sözümüzden kasıt: Umûmî kâidelerdir. Yani tafsili olmayan genel kurallardır.

“Bu delîllerden ne şekilde yararlanılacağı” sözümüzden kasıt: Hükümlerin şer’î delîllerinden nasıl çıkartılacağının bilinmesidir.

“Yararlanacak olan kimsenin durumu” sözümüzden kasıt: Yararlanacak olan kimsenin yani müçtehid ve müftünün halinin bilinmesidir.

Fıkıh usûlünün konusu nedir?

Fıkıh usûlünün konusu Kitâb ve Sünnet gibi şer’î delîller ve vâcib ve haram şer’î hükümlerdir. Zîrâ şer’î delîller ictihâd aracıdır. Şer’î hükümler ise şer’î delîle dayanır ve ictihâdın sonucudur.

Fıkıh usûlünün faydası nedir?

Fıkıh usûlünün birçok faydaları vardır. Bunların en başında Kur’ân ve Sünnet’teki Allâh ve Rasûlü’nün murâdının kavranılması yani şer’î ilimlerin bilinmesi gelir. Sonrasında gerekleriyle de amel edilmesi sûretiyle dîni ve dünyevî saadete ulaşılması gelir. Bu itibarla ilim talebesinin bu gayeyi idrak etmesi ve bu ilim hakkındaki gayretlerini artırması gerekir.

Fıkıh usûlünün nispeti nedir?

Fıkıh usulünün nispetinden kasıt, bu ilmin diğer ilimlerle münâsebetidir. Fıkıh usulü ilmi şer’î ilimlerdendir. Kendi başına müstakil ve diğer ilimlerden mümeyyezdir. Kendisine has usulü, adabı ve ıstılahları vardır. Fıkıh ilminin dayanağı ve temelidir. Hadîse göre hadîs usûlü, tefsîre göre tefsîr usûlü gibidir. 

Fıkıh usûlünün fazileti nedir?

Fıkıh usûlü ilmi “şer’î ilimlerin en ehemmiyetli, en yüce ve en faydalı olanlarındandır. Fıkıh ilmi hakkında sâbit olan fazilet, fıkıh usûlü için de aynen geçerlidir. Zîrâ fıkıh usûlü, fıkhın vesilesidir.

Fıkıh usûlünün doğuşu ve kurucusu kimdir?

Fıkıh usûlü ilmi, dört halife zamanında ictihâd hareketinin ortaya çıkmasıyla doğmuştur. Zîrâ Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’den sonra sahâbeler yeni meselelerle karşı karşıya kalmışlar ve Kur’ân ve Sünnet kaynaklı ictihâd etmişlerdir.

Fıkıh usûlü ilminin kurucusu ise İmâm Şâfiî (v. 204h.) rahmetullâhi aleyh’tir. Bu ilmi, “er-Risâle” isimli eserinde derleyerek bu alanda ilk eser veren kişidir.

Fıkıh usûlünün kaynakları nelerdir?

Fıkıh usûlünün kaynakları yani yararlandığı ilimler üç tanedir. Bunlar: Tevhîd ilmi, Arap dili ve şer’î hükümlerdir.

Tevhîd ilimin fıkıh usûlünün kaynağı olması, şer’î hükümlerin Allâh’u Teâlâ’yı bilmeye ve getirmiş olduğu hükümlerde Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’i tasdik etmeğe götürdüğündendir. Arap dilinin fıkıh usûlünün kaynağı olması, Kitâb ve Sünnet Arapça olduğu için, onları anlamak ve onlarla istidlalde bulunmak, Arap dilini bilmeye bağlı olduğundandır. Şer’î hükümlerin fıkıh usûlünün kaynağı olması ise fıkıh usûlünün amacının bu hükümleri ispat veya nefyetmek olması sebebiyledir.

Fıkıh usûlünün hükmü nedir?

Fıkıh usûlünün hükmü, farz-ı kifâyedir. İctihâd etmek, hüküm ve fetvâ vermek isteyenler için farz-ı ayndır. Çünkü ictihâd, hüküm ve fetvâ, fıkıh usûlü ilmi olmadan sahîh olmaz.

Fıkıh usûlünün meseleleri nelerdir?

Fıkıh usûlünün meseleleri, müctehidin şer’î hükümleri tafsilatlı tafsîlî delîllerden çıkarırken kullanacağı konulardır. Dört başlık altında toplanır. Bunlar:

  • Şer’î delîller: Kitâb, Sünnet… vb.
  • Şer’î hükümler: Vâcib, haram… vb.
  • Delîllerin hükümlere delâlet şekilleri.
  • Hüküm çıkaran kişi: Müctehid.
  •  Fıkıh usûlünün gayesi nedir?

    Fıkıh usûlünün gayesi, müctehidin şer’î hükümlerin tafsilatlı tafsili delîllerden ne şekilde çıkarılacağını bildirmek ve bunu yaparken kullanılacak olan kâideleri koymaktır. Bu sayede şer’î hükümlerin hakîkatlerine ve incelikleriyle vâkıf olmak mümkün olur. Zîrâ fıkıh usûlü kâidelerini bilmeyen bir kimse tefsîr ve hadîs ilimlerini bilse bile Kur’ân ve Sünnet’ten hüküm çıkaramaz, bunu yapmaya kalkıştığında hâta eder ve şer’î hükümlerin hakîkatlerine asla nüfuz edemez.

    Fıkıh ile fıkıh usûlü arasındaki farklar nelerdir?

    Fıkıh ilminin konusu, mükellefin fiilleri ve bu fiille­rin hükümleridir. Fâkih, mükellefin namaz, alış-veriş ve benzeri fiillerinin her birine ait şer’î hükmün ve delîlinin ne olduğunu araştırır. Fıkıh usûlü ise şer’î hükümleri, tafsili delîllerden istinbât etmek için gerekli kâideleri öğreten bir ilimdir.

    Misâl olarak: الْأَمْرُ لِلْوُجُوبِ “Emir vücûb içindir.” النَّهْيُ لِلتَّحْرِيمِ “Nehiy tahrim içindir.”Kâideleriyle emir sıygasının vâcibi, nehiy sıygasının ise haramı ifâde ettiğini fıkıh usûlü öğretir.

    Fâkih, vâcib olup olmama yönünden namazın hükmünü ortaya koyacağı zaman, وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ “namazı dosdoğru kılın”  [el-Bakara: 2/43âyetine bakar. Emrin vâciblik bildirmesinden ötürü âyetteki “kılın” emriyle namazın vâcib olduğu hükmüne ulaşır. وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنَا “Zinâya yaklaşmayın” [el-İsrâ: 17/32.] âyetine baktığında ise nehyin haram olan bir şeyi bildirmesinden ötürü âyetteki “yaklaşmayın” nehyi ile zinânın haram olduğu hükmüne ulaşır.

    Kısaca: Usûlcü, fâkihin aksine meseleleri ayrı ayrı ele almaz. Onun görevi, delîlleri kuvvetine göre tertip ederek, hüküm çıkarmada kullanılan genel kâideleri fakîh için koymaktır. Fıkıh ise bu kaidelere bağlı kalarak çıkarılmış hükümlerin tümüdür.

    Fıkıh usûlü metotları hangileridir?

    Mütekellim, fukaha ve memzuc olmak üzere üç fıkıh usûlü metodu vardır.

    Mütekellim metodu Hicâz ehl-i hadîs ekolüne aittir. Bu metotta fıkıh meseleleri dikkate alınmadan delîller dikkate alınarak öncelikle usûl kâideleri konur. Yani usûlden fıkha gidilir. Mütekellim ekolünün önemli isimlerinden ve kitâblarından bazıları şöyledir: eş-Şâfiî (v 204h.) “er-Risâle”, Kâdî Abdulcabbâr (v 415h.)  “el-Umde” ve el-Cuveynî  (v 478h.) “el-Burhân”.

     Fukaha metodu Irak ehl-i rey ekolü olan Hanefîlere aittir. Bu metotta mezhebin imâmlarının ictihâdları dikkate alınır. Yani ictihâdan usûle gidilir. Görüş bildiren imâmın ictihâdından hangi usûlü nasıl kullandığı anlaşılmaya çalışılır. Mantıkî delîllere pek yer verilmez. Bu ekolün önemli isimlerinden ve kitâblarından bazıları şöyledir: el-Kerhî (v 340h.) “Usûl”, el-Cessâs “el-Fusûl fi’l-Usûl” ve ed-Debûsî (v 430h.) “Takvîmu’l-Edille”.

    Memzuc metodu, mütekellim ve fukaha medotlarının birleşiminden hicri yedinci asırdan itibaren ortaya çıkan bir metottur. Hanefî ve Şâfiî usûlcülerinden bazıları bu metodu benimsemişlerdir. Bu türden yazılan eserlerde önce usûl kâideleri ve bunların delîlleri incelenir. Sonra bu kâideleri fıkıhtaki fer’î mes’elelere tatbik edilir. Bu ekolün önemli isimlerinden ve kitâblarından bazıları şöyledir: es-Saâtî (v 694h.) “Bedîu’n-Nizam”, Sadru’ş-Şerîa (v 747h.) “Tenkîhu’l-Usûl” ve es-Sübkî (v 771) “Cemu’l-Cevâmi”.

    HÂTİME 

    Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

    Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır.

    O, her şeyin en iyisini bilendir.

    Muvahhid Kullara Selâm Olsun.

    KAYNAK :

    Abdullâh Saîd el-Müderris.

     1440 h. / 2019 m.

    ( Fıkıh Üsûlünün Tanımı Ve Hakîkati başlıklı yazı Polat Akyol tarafından 12.04.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
    Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.