Tutuşan kayrası yeminlerin…
Azat edilmeye hükmettiğim
Aşkın tapınağı sözcüklerin de
Otağı kurduğu göğün bahçesi
Cennetin dolaylarında
Aşkın halesi elbet elbet…
Tevazu yüklendiğim bir coşku
Hem neye yettim ki ömür boyu?
Azığa aldığım düşler
Kabrinde satırların
Meramı var yok sanrıların
Düşe kalka yaşamak da değil benimki
Aslında serildiğim bir hücre
Kebir defterinden terfi ettiğim
Kabrin dolaylarında bir zümre:
Artık açığa alındığım kaç ömürse
Sevgiyle doğradım ben satırlarımı
Afili bir ışığa da meylettiğim
Rabbime hürmeten
Azla yetinmeyi hep bildim.
Bir çocukluk şarkısı kulağımda esen
Annemin nefesi her duada içime değen
Ne hikmetse ar bildim sevgiyi
Şer bildim nefreti
İzim hep iyiden yana
Gizimle veda etmeliyim belki de
cihana
Hani arkamdan da alkış tutmasınlar
Neydi bunun derdi, tasası?
Ölümcül bir çırpınış
Rabbime teslimiyetim
İnsanlığa da şerh düştüğüm insan
sevgim
Bayat ekmek tadında içimdeki yenilgi
Sehven yaşadığıma binaen
Şeceresi elbet yenilgimin
Nokta kadar vasıfsız
Sefası ömrün hem de hüzün ikliminde
Acılar böğründe göğün
Benim de kedere meylettiğim.
Kareköküm ve hüviyetim.
Kardığım ölüm ve düğün
Gönül gözümle gezindiğim yürekler
Kimi zaman mahcubiyet
Kimi zaman kendime yenik düştüğüm
Bir sayfa ki;
Kullanmadım da arkasını ön sözümün
Başı yoktu ki hikayemin, sonlanayım:
Sondan gayri çekilesi azap
İlahi Aşkın tadında olsaydı keşke her
duygu
Vazgeçilmezliğin de doğası:
Güzel Rabbim mademki verdi hükmü.