RAMAZAN VE KUR’ÂN

Mukaddime: 

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…

Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…

Bundan sonra:

Bizlere kitabını bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet olarak gönderen Rabbimize sığınarak…

İnsanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gelen vahyi gönderenin izniyle…

Müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjde olan apaçık olan kitabın ayetlerinin çok merhametli olan sahibine güvenerek… 

Kur’an’ın sahibinin yüce ismiyle…

Ramazan ayların sultanı… Eğer Ramazanı sultan eden nedir? Diye soracak olursak, bu ayın Kur’an ayı olduğu dökülecektir dillerimizden. Evet, Ramazan, Kur’an’ın ayıdır. O Kur’an ki ilahi kitap… Bizim nakıs kelimelerimiz o tamamlanmış kitabı tanıtmaya yetmez ancak yine de haddimiz olmayarak onu anlatmaya çalışacak olursak: 

Kur’an; Âlemlerin Rabbi tarafından seçilmiş son elçisi Hazreti Muhammed aleyhisselam’a peyderpey indirilen, nesilden nesile, tevatüren gelen muciz kelam…

Kur’an; aciz olan insanların sözü değil, insanları yaratan Halik ve Kadir olanın sözü…

Kur’an; kelimelerin seçilişi, cümlelerinin kuruluşu, ayetlerinin tertibi, lafızları ve manası ile insanları aciz bırakıp, sözün en doğrusunu söyleyenin insanlığa hitabı…

Kur’an; bazı zındıkların söylemeye yeltendiği gibi, sadece bir dönemi ilgilendiren bir kitap değil, dünya durdukça kendi de duracak, hükümleri kıyamete dek sürecek olan ilahi hükümler kitabı… 

Kur’an; zamanın geçmesiyle eskiyip eskiye götüren bir kitap değil, nice bilinmezleri çok önceden insanlığa bildiren, o zamandan bu zamana bilgiler sunarak insanları aşan, Âlim olanın eskimez ve eskitilemez kitabı…

Kur’an; evrensel hitap… Arapça indirilmiş olsa da sadece Arapları ilgilendirmeyen, aksine her zamanda, her yerde ve her ırktan insana doğruya yönelmeleri için Rablerinden gönderilen ilahi mesaj…

Kur’an; insanları kula kulluktan, kulların sahibine, kulların zulümlerinden, kulların sahibinin adaletli hükümlerine çıkaran hidayet kaynağı…

Kur’an; bedeni yani maddesi, ruhu yani manasıyla iki şeyden oluşan insanın, bedenine ve ruhuna, maddesine ve manasına şifa kaynağı…

Kur’an; kendinden önceki kitapları ve peygamberleri tasdik eden, kıssalarında akıl sahipleri için ibretler olan, insanları hakka ve doğruya götürüp, onları karanlıklardan aydınlığa çıkartan apaçık kitap…

Kur’an; öğüt alanlar, bilenler, anlayanlar, düşünenler ve aklını kullanalar için ayetleri açıklanmış olup, kendisinde hiçbir eğrilik ve tezat bulunmayan, önünden ve arkasından batılın ona bulaşamadığı, korunmuş kitap…

Kur’an; uydukları takdirde insanları dünya ve ahiret saadetine ulaştıran, dareyn mutluluğu için rehberlik eden kitap… 

Kur’an; yeryüzünde cehalet, sefalet, zülüm, inkâr ve daha ne kadar kötü olarak anılan kavram varsa hepsinin kaldırılıp, yerlerine iyi olan kavramların konulması için teşvik eden kitap…

Kur’an; kopmayan sağlam kulp… İnsanların sımsıkı tutunup kurtulacakları Allah subhânehu ve teâlâ’nın ipi…

Kur’an; işlerimizi dini ve dünyevi olarak ayırt etmeden, dünyadaki her işimizin hep dini olduğunu ve her işimizden hesaba çekileceğimizi bizlere öğreten kitap…

Kur’an; dünyanın ahiretin önünde bir imtihan yurdu ve bizlerinde imtihan olunanlar olduğunu biz insanlara apaçık sunan kitap…

Kur’an; insanların neye nasıl inanacaklarını ve neye nasıl inanmayacaklarını açıklayan ve yine insanlara neyi nasıl yapacaklarını ve neyi nasıl yapmayacaklarını bildiren inanç ve amel esaslarını kendisinde barındıran ilahi kitap…

Kur’an; hükmün Allah subhânehu ve teâlâ’nın olduğunu bildiren kitap…

Kur’an; Allah subhânehu ve teâlâ’nın mülkünde O’nun kullarının O’na teslim olup, itaat etmeleri gerektiğini bildirerek, kurtuluşun itaat ile mümkün olduğunu bildiren itaat edilecek kitap… 

Kur’an; Allah subhânehu ve teâlâ’nın hükmüne büyüklenerek karşı gelen şeytanın kâfirliğini, firavunun ve firavunlaşanların akıbetini bildirerek tuğyanın neticesinin hüsran olduğunu bizlere sunan ibretlik kitap… 

Ve daha anlatmaktan aciz kaldığım nice hakikatlerin kaynağıdır, Kur’an…

Evet, değerli kardeşlerim! Peki, bizler bu mübarek Kur’an ayında Kur’an’a yönelik olarak neler yapmalıyız? Diye soracak olursak… Cevaben; ‘bu ayda Kur’an’ı okumaya, anlamaya ve yaşamaya daha bir dikkat etmemiz gerekir’ deriz.

‘Okumak, anlamak ve yaşamak’ bir bütünün parçaları gibidir ki, bunları birbirinden ayırmamız bütünü bozmamız demektir. Sonuçta bu kitap, okunmadan anlaşılmayacak, anlaşılmadan yaşanmayacak bir kitaptır. Öyleyse Kur’an’a yaklaşımız sadece okumak için olamaz. 

Ayrıca yine bu ayda Kur’an’ı okumak ve diğer aylarda eline almamak da Kur’an’a yanlış bir yaklaşımdır. Evet, bu ay Kur’an ayıdır ancak diğer aylar Kur’an’la bağımız koparacağımız aylar değildir ve de olmamalıdır. Bu konuda yanlış uygulamaları düzeltmeliyiz. Öyleyse her ay ve içindeki her gün Kur’an’la buluşmalıyız. Bizlerin buna çok ihtiyacı vardır.

Ayrıca yapabiliyorsak bu ayda veya diğerlerinde Efendimiz aleyhisselâm’ın müjdelediği hayırlı insanlar arasına girmek için çalışmalıyız. Bilindiği üzere Kur’an kalbine inen nebimiz Muhammed aleyhisselâm, hayırlı ve faziletli kişiyi; “en hayırlınız –veya en faziletliniz- Kur’an’ı öğreten ve öğrenenizdir” (Buhari)  diye tanıtmıştır. 

Yalnız dikkat ediniz kardeşler! Burada Kur’an’ı öğrenmekten kasıt sadece okumasını öğrenmek değildir. Ve Kur’an’ı öğretmekte sadece okunmasını öğretmek olamaz. Kur’an’ı öğretmek elbet öncelikle okunmasının öğrenilmesiyle birlikte sonrasında manasının öğrenilmesi ve öğretilmesidir. 

Efendimiz aleyhisselâm, Kur’an’ın okunması ve ezberlenmesi hususunda teşviklerde bulunmuştur. Elbette Kur’an’ın faziletleri çoktur. Örneğin bir rivayette Kuran okuyanların sevaba kavuşacağını bildirerek şöyle buyurmuşlardır:

“Kim Kur’an’dan bir harf okursa kendisine bir sevap yazılacaktır ve her sevap on katıyla karşılık bulacaktır. ‘Elif, lam, mîm’ bir harftir demiyorum. Fakat ‘elif’ bir harf, ‘lam’ bir harf, ‘mim’ de bir harftir.”(Tirmizi) 

Yalnız kardeşler! Bizler bu ve benzeri rivayetleri insanlara söylerken şunu da üzerine basa basa insanlara hatırlatmalıyız ki; ‘Kur’an, sadece okunmak için gelmiş bir kitap değildir. Okunmanın amacı öğrenmek, öğrenmenin amacı ise yaşamaktır. Öyleyse Kur’an yaşanmak içindir.’ 

Peki ya Kur’an’ı bilmeyenler neyi, nasıl yaşayacaktırlar? Kur’an Müslüman’ı olamayanlar neyin Müslüman’ı olacaklardır? İnanacakları veya inanmayacakları hususları Kur’an’dan öğrenmeyenler neyi, nereden öğreneceklerdir? 

Özetle;  Kur’an bir Müslüman için tahsil edilmesi zaruri bir kitaptır. Onu bilmeyenler, tahsilini önemsemeyenler hayatlarında birçok Kur’an’la çelişen şeye inanıp, birçok Kur’an’ın yasakladığı şeyi yapacaklardır. Sonuçta ise, bu insanların dünya ve ahiret hayatları hüsran olacaktır. 

Kardeşlerim! Sizlerin de bildiği gibi günümüzde laik sisteme bağlı camilerde –özellikle yaz dönemlerinde- Kur’an’ı yüzünden okuma dersleri verilmektedir. Ancak ‘Kur’an ne diyor?’ diyerek içeriği hakkında bir öğretim yoktur. Böylece dini tedrisatı sadece yaz tatillerine bağlayan nesillerin Kur’an’ın ne dediğinden habersiz olarak yetiştikleri de ortadadır. Bu yetişen insanlarda belirli geceler veya günlerde ellerine alıp okudukları Kur’an’la kulluklarını yerine getirdiklerini sanmaktadırlar. Cahiliye sistemlerinin onlara sunduğu Kur’an’a bakış açısı budur. 

Cahiliye sistemleri Kur’an’ın hakikatlerinin anlaşılmasını değil, anlaşılmamasını isteyen sistemlerdir. Ne zaman ki Kur’an’ın hakikatlerini bütünüyle anlayan ve o hakikatleri yaşayan nesiller yetişirse, o zaman cahiliyenin saltanatı sallanacağından, bu sistemler insanlarla Kur’an’ın hakikatlerinin önüne geçmeye çalışırlar.

Ondan dolayıdır ki, laik sistemin mekteblerinde her türlü dine aykırı şeyleri bulabilirsiniz. İnsanların dinden çıkıp, imandan soyutlayacak şeylere inanmalarının veya yapmalarının onlar için bir önemi yoktur. İnsanların her türlü ahlaksızlığa batmasının onlar için öneminin olmadığı gibi. Hatta bunlar onlar eliyle yaptırılmaktadır. 

Kur’an’ı anlamayanların Kuranın hükümlerine karşı geldiği bir toplumda, tekrar Kur’an’ın hakikatlerine dönmek ancak onun tahsiliyle olacaktır.

Evet, kardeşlerim! Rabbimizin kitabı olan Kur’an insanlar için değişmez ilahi müfredattır. Beşer kendilerine çeşitli değişken müfredatlar koymaktayken, Müslüman için değişmeyen müfredat kitabımızın içerisindedir. Dünkü nesilleri yetiştirdiği gibi, bu günkü ve yarın ki, nesilleri de yetiştirecek olan yine aynı müfredattır. 

Yoksa cahili düzenlerin insanlığa sunduğu ifsad müfredatlarının insanımızı ve insanlığı getirdiği yer önümüzdedir. İnsanlık insanların müfredatlarıyla ancak batışını hızlandırmaktadır, çıkış ve kurtuluş ise ancak ilahi müfredata yönelmekle mümkündür. 

Öyleyse Kur’an’ın hakikatlerini iman edenler olarak bizler, Kur’an’ın dışına iman eden insanları Kur’an’ın hakikatlerine imana çalışmalıyız. Ne zaman ki bu çağrı netice verir ve insanlar gerçekten Kur’an’a yönelirlerse, işte o zaman tevhid ehli Müslümanlar dünyaya Kur’an nizamını hâkim kılacaklardır. 

Evet kardeşlerim! Sonuç olarak Ramazan, ilahi eğitim ve merhamet ayıdır. Rabbimiz bu ayla kullarına merhametiyle bu ayı bir terbiye, bir arınma, bir kazanç, bir bereket, bir rızaya kavuşma ayı kılmıştır. Bu ayda bizlerde Kur’an’ı doğru anlamalı ve çevremizdekilere onun mesajını doğru bir şekilde aktarmaya çalışmalıyız. İnsanlar anlamıyorlarsa sabırlı olmalı. Efendimiz aleyhisselâm’ın ve diğer seçilmiş örnek insanların hayatlarını aklımıza getirmeliyiz. Sabır ve takvayı kuşanarak, Kur’an’la Kur’an adına bir mücadeleye girişmeliyiz. 

Rabbim bizleri Kur’an’ı anlayanlardan, onun içindekileri bütünüyle yaşayanlardan, onun hakikatlerinin hâkimiyeti uğrunda ölenlerden eylesin.  

Ve yine Rabbim, bu mübarek ayla, merhamete kavuşanlar, terbiye olanlar, günahlarından arınanlar, bereketi bulanlar ve Rabbimizin rızasını kazananlar arasına bizleri de dâhil eylesin. İnşAllâh. Allâhümme Amin.

HÂTİME 

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır.

O, her şeyin en iyisini bilendir.

Muvahhid Kullara Selâm Olsun.

KAYNAK :

Esedullâh Saîd el-Muallim
( Ramazan Ve Kur’ân başlıklı yazı Polat Akyol tarafından 4.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.