İteleme Sürükleme Getirme Servis Etme (Yani Kötülük)

1596550950884.png

1596550995655.png
1596551081899.png


  İteleme sürükleme getirme servis etme dediğimiz birde güç dediğimiz iteleme gücü ile insanlar ortaya sağa sola bir şeyler itiyor bırakıyor. Bıraktığının ittiğinin servis ettiğinin bir ederi değeri var mı yok mu demeden gözlemeden incelemeden ortaya atıyor bırakıyor ve kaçıyor! Yolda bozulmuş arabayı itersin bir kenara almak kimseye zarar vermesin kaza olmasın diye, birliktelik uyum ölçüsünde iyilik için iteleyenlere yardım edersin, yardımcı olmak kolaylık sağlamak için güzel bakış varış sarış anlayış tarzımızın sonucu olup, insan var olan güzel duygularıyla,  özellikle de yardımcı olmak duygusuyla hareketinin sonucunda itelersin.


İnsan gönlüyle duygu ve hisleriyle güzeli hangi koşullar altında olursa olsun anlayabileceği yakalayabileceğini ya da bunların yardımıyla gören ve bilen kişidir.

Peki, şiddet ve kötülüğü dünya üzerinde yaşayan biz tüm canlıların yaşayanların bir şekilde maruz kaldığı bir sorundur. Kötülük ve şiddet ilk çağlardan bağlardan dağlardan günümüze kadar insanlığın düşüncesinden ve yaşam alanlarında eksik olmamıştır.  Yeryüzünü saran fırtınalar koparan aşağılayan ve insan düşüncesinin ürünü olan kötülük ve şiddet her zaman yanında yerini almış ve bu kötülüğü servis ederek kazanç sağlayacağını sanırken, içinde boğulmuştur boğduklarıyla koyduklarıyla kaybeden olmuştur sonuçta. İnsan düşüncesinin ortaya çıktığını anlarda, çıkar yıkar tıkar ve egolarının hazımsızlığında anlamsızlığında karşısındaki insanı küçümseyerek değer vermeyerek, kötülüğü iteleyerek yürümede kazanç sağladığını sandığı anda zamanda akabinde, en sonunda itelediği kendini uçurumlara iteleyecektir, ama erken ama geç lakin en sonunda bu gerçekten kaçamayacaktır.

Aklının düşüncesinin fikrinin ahlak yasasına uymasına izin vermeyen, başka güdü güdücülerin öcülerin yani bilinçsiz davranışları doğuran, davranışların sürekliliğini sağlayan ve onlara yön veren herhangi bir güç kişilerin etkisi altında kalarak yapılan davranıştan kaçmak uymamak gerekir. Aslında diyebilirim ki diyebiliriz ki diyebilirsiniz ki kötülük iyinin olmadığı durumlarda ortaya çıkan sapmalar kaymalar anlamsızlıklardır doğrudur, insan kiminle olursa ondan olan ona yansır.

Farabi’nin bu yöndeki düşüncelerini aktarayım sizlerde hayran kalacaksınız.

Farabi, iyilik ve kötülük konusuna eserlerinde dolaylı veya dolaysız değinmiş ve konuyu kendi felsefî sisteminde temellendirmeye çalışmış olsa da hem Aristotelyen hem de Neoplatonyen eksen-de bu konuya yönelik hususi bir eser ortaya koy-mamıştır. Bu durum, Farabi’nin ilk etapta konuya kayıtsız kaldığı izlenimi uyandırsa da eserleri de-rinlikli bir şekilde incelendiğinde onun iyi ve kötülük konusuna büyük hassasiyet gösterdiği, kısa cümlelerle büyük sözler sarf ettiği görülecektir.  Zira taşma nazariyesini savunan ve bu nazariye-nin İslam felsefesi zemininde temellerini oturtan bir fi lozofun konuya bigâne kalması mümkün de-ğildir. Taşma nazariyesi açısından değerlendirildiğin-


1     ‘Duyulur kozmos’     ifadesi,     Farabi felsefesinde Kamer feleğinin altındaki varlık katmanına karşılık gelmektedir. 2 ‘İlk’,  Farabi felsefesinde Allah Teâlâ’nın isimlerinden  ‘el Evvel ’in karşılığıdır. 3   Macit   Fakhry,   al   Farabi,   Oneworld   Puplications,   England 2002, s. 85.

 Giriș

 FÂRÂBÎ FELSEFESİNDE KÖTÜLÜK

213- de, aklî kozmosa4 ait mevcudat kadar duyulur kozmosta bulunan mevcudatın da varlıksal değerleri veya değersel nitelikleri son derece önemlidir. Bu minvalde bir değerlendirme yapıldığında, öncelikle Farabi felsefesinde karmaşık bir yapıyla karşı karşıya olduğumuzu söylememiz gerekir.  Zira Farabi’de kötülüğün yokluğuna dair izlere rastlamak mümkün olduğu gibi, varlığına rastlamak da mümkündür.  Bu nedenle Farabi felsefesinde üç farklı kötülük yaklaşımından bahsedilebilir.  Farabi felsefesinde kötülük yoktur. ii. Farabi felsefesinde kötülük vardır. iii. Farabi felsefesinde insan iradesi dışında kötülük yoktur. Şimdi bunları incelemeye çalışalım. 


Fârâbî Felsefesinde Kötülük Yoktur.

 

Başta söylemek gerekirse, Fârâbî felsefesinde duyulur kozmosu da kap-sayacak şekilde söylendiğinde, varlıkta asl olan iyiliktir, kötülük değildir.5Zira  Fârâbî’ye  göre,  varlıkların  hiçbirinde  düzensizlik,  intizamsızlık  ve  uyuşmazlık  yoktur.  Varsa  şayet,  bunlar,  Tanrı'nın fi  illeri  ve  yarattığı  var-lıklar hakkında olumsuz zanlardır ki, felsefenin daha doğrusu metafiziğin gayesi  de  bu  olumsuz  yargıları  ortadan  kaldırmaktır.6  Buna  göre,  Fârâbî  felsefesinde mevcudata kötülük penceresinden bakmak mümkün değildir. Bunu  taşma  nazariyesi  ekseninde  temellendirmeye  çalışırsak  Fârâbî’nin  maksadı daha iyi anlaşılacaktır.   Fârâbî felsefesinde –Neoplatonyen kurguda- taşmayı/sudȗru ele aldığı-mızda iki türlü ‘taşma’dan bahsedilebilir. Buna göre, Fârâbî’de bütün mev-cudatın İlk’ten taştığını söylemek mümkün olduğu gibi varlıkların İlk’ten başlamak suretiyle aşamalı şekilde birbirlerine sudȗr ettiğini söylemek de mümkündür. Bu durumu ‘tekli-taşma’ ve ‘aşamalı taşma’ şeklinde isimlen-dirirsek, Fârâbî’de her iki taşma türünde de kötülükle ilgili benzer yakla-şımlara ulaşmamız mümkündür. Örneğin, tekli taşma ekseninde düşünül-düğünde, bütün mevcudatın İlk’ten taştığı ve her bir varlığın, mertebesine göre  varlıktan  alması  gereken  payını  aldığı  görülmektedir.7 


Bu  durumda,  şayet  her  bir  varlık,  varlık  mertebesine  göre  İlk’ten  taşmış  ve  konumuna  göre varlıktan payını almış ise -İlk Adil ve Cömert olduğuna göre8- varlık-ları  mertebelerinden  dolayı  olumsuzlamak  mümkün  değildir.  Zira  her  bir  varlık elde ettiği mertebeyi kendi iradesiyle değil, İlk’in kendisine yükledi-ği anlam çerçevesinde elde etmiştir. Aşamalı taşma da da aynı şey geçerli-dir. Buna göre, varlıklar aşamalı taşma da birbirlerine silsile hâlinde taşmış olsalar da, taşmanın kaynağı ilk olduğu için taşan varlıkları İlk’ten bağım-sız düşünmek mümkün olmadığı gibi, varlıkları kendi aralarında birbirle-rinden kopuk ve bağımsız düşünmek de mümkün değildir. Her bir varlık,

 

 4   Burada, aklî kozmostan duyulur kozmos dışındaki varlık katmanları kastedilmektedir. 5   Fârâbî,   Fusûsü’l- medenî, çev. Hanifi  Özcan, İFAV Yayınları, İstanbul 2005, s. 104.6   Fârâbî,   İhsâu’l-ulûm, çev. Ahmet Ateş, MEB Yay., İstanbul 1990,  s. 124.7   Fârâbî,   Kitâbu  ârâ’i  ehli’l-medîneti’l-fâzıla,  thk.  Elbir  Nasri  Nadir,  2002,  Daru’l-Maşrık,  s. 57.8   Fârâbî,   Medînetü’l-fâdıla, s. 57.DİYANET İLMî DERGİ·CİLT: 52·SAYI: 1·OCAK-ȘUBAT-MART 2016214

 

bir öncesiyle ilintilidir. Bu nedenle, varlıkları hem yukarıdan aşağıya hem de aşağıdan yukarıya kendi aralarında ilişkilendirmek mümkündür. Bu du-rumu  Siyâsetü’l-medeniyye  bağlamında  yukarıdan  aşağıya; İlk,  ikinciler  (akıllar), faal akıl, nefs, semavî cisimler ve duyulur kozmos şeklinde tertip etmek mümkün olduğu gibi,9 alttan yukarıya; duyulur kozmos, semavî ci-simler, nefs, faal akıl, ikinciler (akıllar) ve İlk şeklinde sıralamak da müm-kündür.  Buna  göre,  varlıklar  birbirlerinden  müstakil  değillerse İlk’te  var  olan ‘iyi’ diğer varlıklara silsile hâlinde ‘iyi’ olarak yansıyacaktır.10İlk’te kötülük olmadığına göre, diğer varlıklarda da aslî bir kötülük olmayacaktır. Zira ortada taşan bir kötülük yoktur.  Konuya  başka  zaviyelerden  bakıldığında  da  benzer  sonuçlara  ulaşıla-bilir:  Örneğin,  Fârâbî’ye  göre  âlemlerdeki  ‘iyilik’,  İlk  Sebeb’in  varlığına bağlıdır; başka bir şeye değil.11İyilik, İlk Sebeb’in varlığına bağlı ise bu, bütün varlıkların birbirleriyle ilişkisellik ve bağlılık içerisinde olduklarına işaret etmektedir. Buna göre, âlemlerde birbirinden kopuk bir varlık alanı yoktur. İlk’ten sonra, en mükemmel varlık olan ikinci akıl’dan son varlığa kadar bütün varlıklar arasında ‘liyakat’ ve ‘adalet’e göre bir düzenleme ya-pılmış; varlıklar, birbirlerine zincirleme bağlılıklar çerçevesinde bir ahenk ve uyum içerisinde kendi konumlarını elde etmişlerdir.12 


Bu nedenle var-lıklar içerisinde halkanın dışında kalan bir varlık katmanı yoktur. O zaman, bütün varlıklar, varlıktan almaları gereken payı kendi istidatlarına göre al-mışlarsa  ve  varlıktan  pay  alma,  İlk  sayesinde  olmuşsa13  o  zaman  liyakat,  düzen ve adaletin gereği olarak bütün varlıkları ‘iyi’ kapsamı içinde değer-lendirmek en tutarlı yoldur. Zira Fârâbî’ye göre, “Varlık, ancak liyakatiyle birlikte olduğunda iyidir ve yokluk, liyakatten yoksun olduğunda kötüdür. Liyakati bulunmaksızın var olan ve var olmayan şey kötüdür.”14O hâlde, kötü veya kötülük liyakatin hak edilmediği durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bir başka deyişle, Fârâbî’ye göre, varlıklar liyakat yönünden en  yüksek,  en  aşağı  veya  orta  derecede  konumlara  sahiptir.  Dolayısıyla, varlıklar  arasında  bir  liyakate  göre  derecelendirme  olduğuna  göre,  onla-rın  liyakatlerinin  dışında  başka  bir  özelliği  veya  keyfi  yeti  elde  etmeleri  mümkün değildir. Buna göre, varlıklar; yüksek, aşağı ve orta derecede ol-mak  üzere  farklı  konumlara  sahipse  ve  varlıklar  arasında  bu  yönden  bir  derecelendirme  varsa  ve  yine  varlıkların,  liyakatlerinin  dışındakilerini elde etmeleri mümkün değilse, bu durumda bütün varlıklar iyi konumunda bulunacaktır ve iyinin zıddı bir kötülük de olmayacaktır. Zira –belirtildiği gibi- varlıklar âleminde bütün her şey, bir nizam ve adalete göre düzenlen-miştir.15 


O hâlde, semavî cisimler, faal akıl ve ikincilerde yani aklî kozmos-ta kötülük olmadığına göre, bir bütün olarak aklî kozmosun yansıması olan veya semavî cisimlerden taşan duyulur kozmosta da aslî keyfi yet açısından kötülük olmayacaktır. Yine Fârâbî, İlk’le ilgili bütün nitelemelerinde -doğal olarak- O’na övgü ve  sena  ittihaz  eden  isimler  ve  nitelemeler  kullanmıştır.  O  hâlde  İlk,  gü-zelse, zarafet ve ziynet sahibiyse16 ve bütün olumlu nitelemeleri üzerinde barındırıyorsa, İlk’ten  taşan  varlıklar  da  -her  ne  kadar  eksiklik  ile  malul  olmuş olsalar da- bu nitelikleri ittihaz etmiş olacaklardır. Bu yönüyle bütün mevcudat, varlık olması bakımından iyi’dir.17 O hâlde kötülük (şer), haki-kat  anlamında  asla  mevcut  değildir  ve  duyulur  kozmosta  varlık  keyfi yeti açısından bir kötülük yoktur. O zaman, kötülük ârızîdir, aslî değildir. Zaten ontik  olarak  da  İlk’in  (Allah’ın)  bizâtihi  kötülüğü  veya  çoğunlukla  kötü  olan şeyleri yaratması, O’nun Hayru’l-Mahzlığına (Mutlak Hayr olmasına) ve hikmet sahibi olmasına aykırıdır.18 

Özetle, Farabi’nin hiyerarşik varlık katmanları üzerinden bir değerlendirme yapıldığında, iyiliğin hakikat, kötülüğün ise, hakikatte bir karşılığının olmadığı açık ve barizdir. ii. Fârâbî Felsefesinde Kötülük Vardır ‘Fârâbî’de kötülük vardır.’ Ekseninde düşünüldüğünde ise, yavaş yavaş Farabi felsefesinde kötülüğün alanına girmiş oluyoruz ki, bu alanda i. Liyakatsizlik ii. Zıtlık iii. Eksiklik ve iv. Semavî cisimlerin katkısının etkili olduğu söylenebilir. Fârâbî, Fusûsü’l-medenide iyinin iki tür olduğundan bahsetmekte,  birincide,  iyinin  kötülük  olarak  hiçbir  zıddı  bulunmadığı-nı,  diğerinde  ise  kötülüğün  iyinin  zıddı  olabileceğini  söylemektedir.19 

Bu  durumda biz, birinciden hareket eder ve bu kural muvacehesinde “Hiçbir kötülük iyinin zıddı olamaz.” dersek esasında kötülüğün hakiki bir keyfi -yete sahip olmadığını, liyakat ve adalet üzerine olan her şeyin iyi olduğunu söylemiş oluruz. Buna göre, örneğin aklî kozmosta liyakate zıt hiçbir şey olmadığına göre, bu kozmosta iyiliğe aykırı hiçbir durum söz konusu de-ğildir.20  Buna  karşın,  Fârâbî’nin  “Liyakati  bulunmaksızın  var  olan  ve  var  olmayan şey  kötüdür.”21  sözü  ise,  kötülüğün  potansiyel  olarak  var  olabi-leceğine kapı aralamakta, artık duyulur kozmos varlık alanına girildiğine işaret etmektedir. Liyakati bulunmaksızın var olan ve var olmayan şey kötü ise liyakatsizlik, kötülükle eş değerdir ve buna göre, liyakat var olanın var olmayı  hak  etmesi  durumudur.  O  hâlde  liyakatsizlik  duyulur  kozmostaki  varlıklarda, özellikle insanın liyakate uygun tutum ve davranışlar sergile-mediğin de  ortaya  çıktığına  göre,  liyakatsizliğin  olduğu  yerde  kötülüğün olması kaçınılmazdır.

 

15  Fârâbî,  Fusûsü’l-medenî, s. 106. 16  Fârâbî,  Medînetü’l-fâzıla, s. 53.17  Fârâbî,  Fusûsü’l-medenî, s. 105. “Âlemlerdeki iyiliğe gelince o, İlk Sebeb’tir ve her şey O’na bağlıdır...” cümlesi bunu desteklemektedir. 18  Gürbüz  Deniz,  “Kur’an’a  Göre  Hz.  Adem  (a.s.)’in  Serüveni”,  Journal  of  Islamic  Research, 2011;22 (2), s. 104; Fehrullah Terkan, İblis’in Kötülük Problemi’ne Dair Felsefi  Argümanları ve Şehristâni’nin “Bilinemezcilik” Teodisesi, Milel ve Nihal, c. V, sy. 1, Ocak-Nisan 2008; s. 83; Gürbüz Deniz, “Fârâbî’ye Göre İnsan Hürriyeti”, Uluslararası Fârâbî Sempozyumu, Ankara 2004,  s. 150.19  Fârâbî,  Fusûsü’l-medenî, s. 106.20  Fârâbî,  Fusûsü’l-medenî, s. 105. 21  Fârâbî,  Fusûsü’l-medenî, 9   Fârâbî,   Kitâbu’s-siyâsetü’l-medeniyye, thk. Fevzi Mitri Neccar, Daru’l-Maşrık, 1993, s. 31.10İbrahim  Maraş,  “Fârâbî’de  Hudus  Kavramı”, Dinî  Araştırmalar,  Mayıs-Ağustos 2008, c. XI, s. 31, s. 136.11  Fârâbî,  Fusûsü’l-medenî, s. 105.12  Fârâbî,  Fusûsü’l-medenî, s. 105.13  Fârâbî,  Medînetü’l-fâzıla, s. 57.14  Fârâbî,  Fusûsü’l-medenî, s. 105.

 

 

s.  105; Bu  pasajlarda  ‘varlık’  liyakatiyle  birlikte  iyilik;  ‘yokluk’ liyakatten yoksunluk anlamında kötülük olarak değerlendirilmiştir. 22  Ancak    burada    zıtlık-kötülük   ilişkisi   üzerine   bir   sonuca   varmak   için   bazı değerlendirmelerde bulunmamız gerekecektir.

 

23  Fârâbî,  Medînetü’l-fâzıla, s.  39.24  Fârâbî,  Siyâsetü’l-medeniyye, s. 43, 44.25İfsat ve iptal etme zıtlığın en önemli özelliklerinden bir tanesidir. Bkz. Medînetü’l-fâzıla, s. 39, 40.26  Buna  ‘tamlık-zıtlık ilişkisi’ de diyebiliriz. 27  ‘Rütbe’, ‘makam’ anlamları da verilebilir.28  Fârâbî,  Siyâsetü’l-medeniyye, s. 44.29  Fârâbî,  Medînetü’l-fâzıla, s. 40.(1)

 

Ben bu yazıyı yazarken kaynaktan bayağı faydalandım devam linkini verdim okumakta fayda vardır diyorum sözü sizlere bırakıyorum kenara çekiliyorum, selamlarımla.

Mehmet Aluç

 

Kaynak(1) https://atif.sobiad.com/index.jsp?modul=makale-goruntule&id=AWG4aZc-oDuH9Br_eNgL

FARÂBÎ FELSEFESİNDE KÖTÜLÜK- EVIL IN PHILOSOPHY OF FÂRÂBÎ - MEHMET MURAT KARAKAYA MEB 

 


( İteleme Sürükleme Getirme Servis Etme Yani Kötülük başlıklı yazı kul mehmet tarafından 4.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.