Düşe düşkün düşlere tayin oldu hayat
Duvarlara asılı kalan yaftalara inat
Aşka hükmedendi bunca bitimsiz niyaz
Her dikiliş her diriliş
Yalnızlığın meftun hücresinde
Soldan sağa sayılmış acıların
güftesinde
Körelen sesler
En çok sessizlikten mustarip
Ölü şarkıların bestesinde.
Nifak sokulan her rüzgâr
Bahtın karası ya da yası
Yasaların hası elbet
Karaya çalan kimse
Varsa yoksa varlığın tutuklu kaldığı
tasası.
Hicranın köklerinde biten yeminler
Bir araz ki unutulmanın güftesi
Başlı başına bir kaçak
Yalnızlığın taşa tutulası her
katresi.
Göğü dahi delen bir taş
Her gölgenin nakşında
Unutulan na’şı sefil rüzgârın
Hem taşınan hem taşan
Aşk bu elbet:
Dalgaların dahi boyunu aşan.
Bir hüzün fırtınası
İçinde saklı fıtratın
Bir kor ateş
Meftun yıldızların raksı.
Her hece bir alfabe
Her gece ömrün faturası
Kesilen bir bir
Varsa yoksa hele ki
Pay etmek derinleri
Görünenden çok ama çok öte.
Hüzün sarkacı devinen
Ne gam ne gam!
İşte yürek illa ki aşka rükû eden.
Ne derdi ne tasası varlığın
Beyitler aşan
Bentlerden kaçan
En çok da kendine tutsak bir kelam
Elbet yalnızlığın yasası
Hecelenen her duygu
Sağır Sultanın bile duyduğu
Duymaz kim ise yok da zarar
Kös kös yaşamaksa
En çok da varlıktır olan yerle
yeksan.
Küflü bir zemin
Olsa da şair kendinden emin
Bir de saklı tutulası tutuklu nutku
Gözünü sakındığı kimse
Elbet şahidi sadece Rabbi
Körelen zaman hali hazırda
Sözcüklerle mezar kazan
Tutuşan bir alevin seyri
Yana yakıla bir ömür sevmedi mi?