Kalbi şimdi daha bir sıkıntı ile hızla çarpmaya , endişe ve umut karışığı içinde , görüşme yapacağı işverenin karşısına çıkmak için sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Burada olma nedenini bırakıp yine dalgınlaştı ışık hızı ile düşünmeye başladı : “..hayat işte hep istemediklerimi yapmaya zorluyor beni ..kalmak istiyorum diye didinip duruyorum ancak durdurmuyor ..dinlemiyor..dinlendirmiyor ..her şeyin seninle anlam bulduğu ve sen benim dilimden düşen gümüş sözcüklerim olmalısın dediğim sevdiğim insan...bir mumun yanışı gibi ışık verirken kendi tükenişimi ne zaman fark edeceksin…her şeye karşın ,ben sana tutkun ,her şeye karşın ben sana vurgun… her şeye rağmen ayakta ölmek ,ayakta sevmek seni, evet yalnızca , yalnızca seni…” , bir düşünce girdabından diğerine dalıp çıkıyordu .”Merve hanım..Merve hanım buyurun içeri ..” uff kaç kez ikaz edilmişti acaba diye kısa bir şaşkınlıkla toparlandı sessiz derinliğinde dalıp gitmiş olmalı buraya çıkmak için neticede 54 basamak geçmişti, bunun sonucunu görmeliydi o saniyeler içinde sevdiğinden ayrıldığı günü hatırladı :“..gitmiştim.. saçımdan tırnaklarıma kadar boylu boyunca bir gitmekti... yavaş yavaş biterek gitmiştim ... oysa ne bitmek ne de yitip gitmek istemiştim ..” kendini toparladı ve uzaklaşmalıydı düşündüklerinden bu hislerle giriyordu odaya .Alındığı oda öyle zengin döşenmiş al benisi olan aman aman bir oda değildi karşısına geçtiği orta yaşını geçmiş biraz asabi dikkatsiz giyimli bir adamdı , bildik sıkıcı soru cevap tarzı kurallardan ibaret her yanı uyarı levhaları asılı konuşmasını yapıyor da yapıyordu Mer , adamın sıkıcı konuşmasında yine daldı : “..hatırladıkça ağladığım günlerde seni gözyaşlarımda hissettiğim zaman...nasıl nerde olursa olsun seni unutmadığımı gördüm..hangi yolu seçersem seçeyim seçtiğim tek yön tüm yollar sana çıkartır beni dediğim gün sen ne yaptın..yine de kaybolurum senin yolunda bir sen bulursun beni senin boşluklarında bir de yine sen..“  ,arada bir başını kaldırıyordu Merve iş yeri sahibinin konuşması bitmemişti aradığı bütün özelliklere sahip olduğunu fark etmiş olmalı ki onca konuşma içinde sadece son sözlerini duyabilmişti “..referanslarınız sağlam..peki..yarın gelin hemen başlayın ..” Kapıdan çıktığında 54 basamağı ineceğini düşünmedi bile bir masal gibiydi ne çok zor geçmişti şuraya gelinceye kadar ve ne çok kolay olmuştu her şey 17 basamak inmişti ki :“...oyuncak mıdır ki gönül istediğin zaman avuçlarının içine alıp okşayasın .. annem derdi ki hasretinin kırmızısı niye hep kan kokuyor ..? istemediğinde eskitip yıpratasın diye mi ? zaman zaman aklımı eskitiyor bu söz..”, basamakları inmek neredeyse çıkmaktan daha zor olduğunu hayretle yeni fark ediyordu “..düşünüyorum düşünüyorum ne kadar özleyebilirim diye ? sanırım ben kadar .. bütün bir ömrü etkileyecek bütün bir ömür kadar özlerim seni ,.” basamaklar azalmıyor çoğalıyor sanki bitmek bilmiyordu ,son katın basamaklarını inecekti az sonra içi içine sığmıyordu yarın işe başlayacak yepyeni bir hayat kendini bekliyordu , birbirini tutmaz sözler geçiyordu içinden :  “..bugün varlığımın infazına hükmettim.. durgun bir denizle yanan bir kentin arasında kaldım.. yamacıma yanaşan şu gemi son kavşağım olsun. isimsiz olsun.. eylüle açılıyor dalgalar.. Ah kalbim üzerine çullanacak yine sonbahar.. sulara sok kanlı saçlarını.. el salla tren istasyonuna, kıyıdaki cam kırıklarını damıt.. olsa olsa bir sevgiden düşmüştür bu acı.. peki neden ben oldum bu acının sarnıcı.?” , öylesine gelişigüzel dağınıkça sıralıyordu ki cümleleri keşke not etseydi , caddenin aydınlık akışı içindeydi aklına duygusal cümleler gelmeye başlamıştı “..Bir renk seç dedi hayat…siyah'ı aldım sen de beyaz'ı almışsın.. şimdi aşk nedir diye sorsalar ,akla karayı seçmek derim.. sanma ki bu şikayet dermanım kalmadı yorulmadan bul beni ..ben bir kısrak gibi gelmişim dünyaya ...şahlanıp koşmak içimde var ..hoşça kal .. bendeki bu ruh, kendi bedenini asla  benimseyemedi…durmadan dışarılara taştı…sancılı ve huzursuz voltalar attı cennetten cehenneme... sonunda seçimsizliğinden dünyaya sıkıştı…şimdi kalbim kalbine bir yuva, ruhum bedenine bir vücut buldu diyorken, aşkınla öldüreceksin beni...ölümden korktuğumu sanma…bir kez doğdum ama defalarca öldüm şimdiye dek…korkum ölmekten değil..korkum ölümün senden gelmesi…” , bugün işe alındığını ailesine nasıl müjdelemeliydi cüzdanını yokladı pasta alacak kadar parası yoktu fırın önünden geçiyordu annesinin sevdiği simit ve poğçalardan almayı güzel bir ikindi çayı ile bu haberi vermeliydi , evde herkese yetecek kadar aldı durakta otobüsü beklerken yüzündeki tebessümü mutlu heyecanı kimse bilemezdi belli belirsiz sözcükler dudaklarından çıkıyordu “..bugün elde var 1 gibiyim..bir şeyler fazla geliyor..boğazım düğümleniyor bir kördüğüm gibi..nefes alamıyorum ama yaşıyorum..nasıl mı? bir de bana sor..” , Otobüs kalabalık değildi cam kenarını tercih etti , başını dayamak gözlerini kapamak istiyordu. Ruhunu dinlemek , olanları değerlendirmeye çok ihtiyacı vardı. Onu görenler uyandırmaya kıyılmaz bir masal kızı gibi göreceklerdi…


Mustafa kaya
10.12.2020 / kadıköy
( Mervenin Günlüğü başlıklı yazı cirik tarafından 11.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.