…burada günler o kadar hızlı geçiyor ki babacığım, geç bile kalıyorum ,yetişemiyorum yapmak istediklerime ,gün nasıl bitiyor nasıl gün doğuyor ne zaman uyuya kalıyorum ve ne zaman kendime geliyorum ,her şey baş döndürücü ,zannedersem buranın hava ve coğrafya özelliklerine bünyem henüz hazır değil yani iklim değişimi sancılarını çekiyorum, iyi ki sabah namazlarım var, erkenden kalkmak yeni güne ibadet ve dua ile başlamak bana iyi geliyor ,yaşadığım ev cadde üzerinde güneş alıyor evet iki balkonu var ama şimdilik kullanmıyorum belki ileride gelirsin senin için balkon masası bile alır demlediğim çaydan sayısız içersin hem çok sevdiğin ince belli bardaklardan aldım, ne güzel anlatırdın ,ne söylerdin hatırlıyor musun mustiii…dinle bak :”..çay ,evet çay cam bardakta olmalı ,onun rengi görünmeli ,insan baktığında onun dem renginin gülümsemesi ile mutlu olmalı ,adeta sırdaş içten samimi bir dost gibi insanın ruhuna akmalı ,çay deyip geçmemeli , çay bir gelincik çiçeği gibi rengiyle insanı hemen etkiler ve cam bardağın içinde daha içimize akmadan dayanılmazdır ve böyle bir çayın içimi de doyumsuz olur …” derdin de abarttığını sanırdım , şimdi ben de kupa yerine cam bardakta içiyorum ve yukarıda söylediklerinle kulaklarını çınlatıyorum ,ah musti buradaki çaylar kaçak çay ve tadına alışmaya çalışıyorum biliyorsun ben rize çayından başkasına çay demeyenlerdenim ,içeceksen halis muhlis rize çayı olmalı orijinal ve yerli , çakma değil, neyse bu kadar çay muhabbeti yeter mektubun yarısından fazlasını işgal etti ,burada beni yalnız bırakmayan arkadaşlarıma müteşekkirim ,hem tel.ile konuşarak hem yazışarak yalnızlığımı unutturan candan akrabalarım ,arkadaşlarım bana o kadar yardımcı oldular ki anlatamam ,sağ olsunlar kendimi istanbul’da evimde odamda gibi hissediyorum, yakın bir gelecekte gelsem mi diye düşünmüyor değilim, arabamı özledim ,arkadaşlarımla şöyle çıkıp radyoyu şöyle açıp camları yarıya indirip şöyle boğaz sefası böyle bir kavuşma yeniden İstanbul olsam diyorum, bana kızmayacağını biliyorum bağdat caddesi yapsam , arkadaşlarla bir rüzgar gibi eserek arabayla ,cadde beni ben caddeyi özlemedim mi ? ne dersin , alışveriş yaparak yine gözlerini kırılgan ve ne gereksiz der gibi bana baksan ama hiç üzerinde durmasan babam ,bunca uzak mesafelerden gelmiş kızına çok görmeyeceksin değil mi ? , sanırım iyice hak ettim di mi…ah musti yok yok korkma ,dediklerimin alış veriş kısmını öyle böyle pahalıcasını yapmayacağım ama arkadaşlarımla İstanbul olup gezmek ,boğazı içime çekmek sevdiklerimle buluşmak istiyorum hatta senin şu şiirin var ya 2012 tarihli oldum olası beni etkilemiştir hem onu okuruz arabada veya sahilde otururken :
sessizliğini seviyorum
ay ışığı ellerini
buğulu gözlerini
ve dayanamıyorum
yas tutan yüzüne
ayrılığın soğuk hançerleri,
saplandıkça yüreğine
parçalanmış sevinçlerin
dağlıyor beni .
bu yüzden şiirler yazacağım
ağlamış gözlerine
karşı çıksalar bile
seninle olacağım ben yine ../ gördün mü bak arada bir eli ayağı düzgün şiir yazabiliyorsun işte aferin ..! seninle tabi ki gurur duyuyorum , tek kusurun iyi çay yapamıyorsun onu da iyi yaptığında beş yıldız on numarasın tamam mı ?….dün akşam senin bana istanbul’da yaptığın gibi kasaptan kıyma hazırlattım köfte yaptım yanına da makarna , birde çorba , ha bire yemek yapacağım demektir bu , sen misin iki gün okul yok diye sevinen , sabah yemek akşam yemek sonra tüm gece şafak sökünceye kadar uyku….işte bu ! kızını gördüğünde söylenmeyeceksin kilo filan , bakalım kaptırdım gidiyorum , ha unutmadan , zannetme ki burada AVM yok , istanbul’da yaptığım alışverişlere ve kutu kutu taşıdıklarıma kızıyordun değil mi ? buralara geldim diye sevinme uzak kaldım alış veriş merkezlerinden diye , bugün şehrin dışında 20 km kadar uzakta Mova Park diye bir mekan varmış ,duyarım da gitmem mi ..!burda da buldum görüyor musun bi AVM , ya musti huylu huyundan vazgeçer mi ? buranın tek ve küçük avm si ama iyi ki varr ,kendimi bir an istanbul’da hissettim English home, madame coco da var hem , merak etme çok bi şi almadım…))) sadece 200 küsur harcadım(biliyorum baş ağrısı yapmaya başlamıştır bu alışveriş haberlerim ) ama yine söylüyorum gerekli şeyler aldım baba,hesaplı geldikleri için görünce durduramadım kendimi,…sen şu saatler çoktan uyumuşsundur,ben de çay demledim öylece sessiz sessiz içiyorum,çay tek içilir mi bilmem ki ,aklıma geldin babacığım seni uyarırdım di mi , demi tadı çok güzel olunca çayın içerken ses yapardın ,oysa şimdi çayı hüpletmeni bile özledimmm ya muştiii ,hey gidi hayat..her insanın hep bi dönüm noktası var , benim de hayatla olan savaşımın veya yeniden hayata tutunmamın dönüm noktası , buradaki yaşadıklarım yolun virajı belki kim bilir, ne diyeyim Rabb’im yolumu açsın muhtaç bırakmasın beni ,yardım etsin beni korusun gözetsin ,sizlerin de dualarıyle zaman zaman ağlamaklı oluşlarımı çabuk atlatıyorum artık,şimdilik bu kadar babacığım,benim iyi güzel düşünceli babam ellerinden öpüyorum anneme çok selam Allah’a emanet olun…hasta olma bakiimm dünyanın en yakışıklı babası…



06.03.2015
Mustafa kaya





( Mektup-6 başlıklı yazı cirik tarafından 30.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.