….çok güldüm baba,beni akşam akşam güldürdün
,demek yine gözlüklerini nereye koyduğunu unutarak üzerine mi oturdun , sonra
da evin içinde nasıl kaybolur diye bunalım mı geçirdin,çok komik mustiii…yazık
gözlüğün bir kolunu kırmışsın demek seni tanırım büyük bir ziyan kayıp gibi
kendini harap etmişsindir,dua et gözlük camlarına bir şey olmamış,benim güzel
babam yaşlanmak sana yakışmıyor duymayayım bir daha böyle
dalgınlıklar,beslenmeni her zaman “çabuk çorba” ile geçiştirme gündüz çay akşam
çay şeklinde de çay içmeye de bu kadar kaptırma,su içmek daha faydalı..neyse
geçmiş olsun gözlüğün için canını sıkma,buradan haberlere geçelim mi ,eveett
..giderek tanıdıkça çevreyi bazı doğal besin ürünlerini temin
edebiliyorum,yumurta,peynir,yoğurt gibi,sağ olsunlar öğrencilerim okula
getiriyor hem onlara harçlık oluyor hem ben genetiği ile oynanmamış besin
maddelerini almakla iyi yapıyorum,bu sabah ,kahvaltımı taze köy yumurtası
ve peynirle yaptım aylardan sonra köy toprağının ve dokusunun
ürünlerinden tatmak güzel geldi ,hamdolsun evimle ilgili bir şikayetim yok
babacığım yavaş yavaş ufak tefek eksiklikleri de tamamlayacağım,zeyneb’i çok
özledim”halası sevmiş”onu ,bana ondan biraz yaz olur mu gelecek mektubunda
okumak istiyorum,sadece yeğenimi değil hepinizi herkesi özledim inşallah hasret
giderecek günlere çıkmak nasip olacak, benden sınıfta çekip gönderdiğim
resimlerden daha fazlasını istiyorsun ama her zaman olmaz biraz bekleyeceksin,
ben de isterim resimlerle buraları anlatmayı,bakalım durumlar el verdikçe
yapabilirim,T.V de İstanbul ile ilgili haber ve hava durumlarını takip
ediyorum,İstanbul serin ve soğuk ve yağışlı geçerken buralar yaz havası
,bakalım gerçek sıcaklar bir başlasın nasıl baş edeceğim,ama tam o sırada ben
yaz tatiline çıkacağım di mi ? ver elini Fethiye Marmaris-bodrum-datça-antalya…vb,inşallah
diyelim Allah izin verirse tabi musti,hem çok öncelerden böyle plan program
yapmak doğru değil sağlık ve iyiliklerle günlerimizi geçirelim de mevlam
neylerse güzel eyler ,babacığım dediğin gibi her yerde binalar ,sokaklar
,insanlar hep aynı , al birini vur ötekisine ,işin tuhafı çoğu zaman kendimi
aylardır yıllardır bu şehirde yaşıyor muşum gibi hissetmeye başladım , böyle
bir duyguya kapılmış olmama kızıyorum ,çok saçma böyle hissediyor olmam, evime
ilk misafirlerimi kabul ettim,öğretmen arkadaşım ve onun kız kardeşi geldi
,onlara kendi ellerimle yemek yaptım,bu Pazar da misafirim olacak çocuklu bir
aile gelecek , yaa işte böyle musti,kızınla ne kadar övünsen az gerçi sen
oğullarını tutarsın ya..)))) yok yok şaka yaptım , neyse şimdilik burada
yolunda gidiyor işler çoğu gitti sıkıntılarımın inşallah eksiksiz günlere de
çıkacağım , babacığım bana yazdığın kısa yazıyı okudum ben bir edebiyatçı
değilim ki ne diyeyim gerçi şu son kısımlar biraz kopuk olmuş istersen bir daha
bak,yazıyorum : “…deniz şehrin silüeti,baştan başa benim ruhum gibi duruyordu
,içimde ölümsüz hatıraları varmış gibi derin derin soluyorum ,rüzgarın varlığı
saçlarımı tutuşturuyordu , infazını bekleyen mahkum gibi hareketsizdim ta ki
batıp çıkan sandal gözlerime ilişinceye kadar ,deniz dalgalıydı martılar suyun
üzerinde dönüyor dalgalarla boğuşuyor iskeleye yanaşan vapurun hınca hınç
doluluğu ve iskelenin sükuneti aynı kare fotoğrafı içindeydi ,esen lodos ve
oluşan dalgaların şaşırtıcı öfkesi balıkçı sandalına hiçbir sığınak şansı
bırakmıyordu ,sanki son denizi bu son görüşü son bir resim bırakır gibi birden
kayboldu sandal dalgalar arasında, uzun müddet onu göremedim içim acıdı merak
duygusu giderek beni hırpalıyordu dakikalar sonra belki denizin farklı bir
tarafında sağ salim ortaya çıkmıştır diye iyi niyetimi sürdürdüm, gün suya
inerken tuhaf bir sessizlik çöküyordu şehre,kendiliğinden gelişen bir sessizlik
tuhaf fakat kamçılayıcı,bütün meraklarımı bırakıyorum , saatlerdir oturduğum yerden
kalkıyorum,yorgun başımı dinlendirmek için odama çekilirken , pencereden seyre
koyulduğum şehir ve deniz hangi hikayeleri devam ettiriyordu bilinmez ama bir
gerçek var ki gece devam ediyor ve şehir kendi karanlığına çekiliyordu,kendimi
geçen ömrümü bir elek tahtasından geçirir gibi sorgulamaya başlıyorum zaman
zaman , bu arada ay ‘ın cömert ışığı odaya nüfuz etmiş odamı göğü farklı güzelliklere
emanet ediyordu, ışığın etkisiyle kendimi toparladım , günlerdir o durgun o boş
bomboş ruh halimden çıkıp hayata yeniden bağlanmayı ,coşkuyla iyi güzel doğru
olanlara sarılmayı karara aldım , daha iyi olmama sebep olan beni saran ay
ışığına borçluyum sonraki günlerimin moral yüksekliğini de , bin maskesi olsa
da şu yalan dünyanın hiç birine iltifat etmeden kutlu müjdelerle dolu olan
şehrin manevi mistik ruhani yüzüne yönelmeyi bana düşündüren ay ışıklarına
teşekkür ediyorum ..” , yazdıklarına bakıyorum da babacık aslında senin güçlü
ve derin ve zengin bir yazı potansiyelin var sen bile farkında değilsin ,şu
yazdığından daha iyisini yazabilirsin,cümleleri kısa tut konudan kopma
işlediğini tamamla yarım bırakma…daha ne diyeyim,ileride roman çıkaracağım
diyorsun ama kırk fırın ekmek yemelisin…))))) yok bu şaka değil musti,sen şiir
yaz ya..!!! bırak şu roman yazma sevdanı,bak yazdığın şu şiirin tadına bir bak
: ‘’ ne martıların sessizliği /ne de kuşların akşam
dönüşleri / yalnızlığımı değiştirmeyecek/ve
ben öylece kalacağım /yosun bağlayan taşlar gibi /ya da/ uykulu bir
sokakta /bir duvara yaslanacağım/gecenin siyah deltasında ../m.KAYA/24.02.2009 Üsküdar…………………gördün
mü ne kısacık bir şiir ne uzun bir roman olmuş ,yosun bağlayan taşın hikayesini
düşün kim bilir kaç yüz yıl..)))ve akşam kuşları nasıl kuşlar bunlar nereden
dönüyorlar ki..martılar hangi saatte sessizdirler tok olduklarında mı ? yorgunluk
yaşadıklarından mı ? değişmeyen yalnızlıkların arka plan hikayeleri var
mıdır…daha uzatılabilir musti,demek ki o kadar çok anlatmışsın ki neler
düşünmez ki insan….hadi bugün de bu kadarlık olsun benim güzel annem-babam ,sağ
olun beni hiç yalnız bırakmayan dualarınız ve özellikle mektupların için babacığım
Allah’a emanet olun ,hasretle ellerinden öpüyorum..
12.03.2015
Mustafa kaya