Bir Şiir” DİL AŞKINA” Gülümsememle Tahlil Ve Analiz.
DİL AŞKINA
Bendine sığmayan dil, yüzde doksan konuşur
Âlim yutar sözünü cahil noksan konuşur
Hiç kimse ayarında yapmıyorsa yoklama
Maksadını aşan hâl yerle yeksan konuşur
Kargaşa içimizde vuruşmak nefs’le ama
Hamlesi çabuk olan önce şeytan konuşur
Derinden bakmadıkça gözler kendine âmâ
Fıtratına aykırı çıkar ferman konuşur
Bağrımızda kılavuz ordan burdan toplama
Huba düştükçe yürek, hüzün-hüsran konuşur
Gönül bin bir dert ile geçiriyor kanama
Dokuz köyden kovsan da yâre hayran konuşur
Başta, kayıpsa şuur talihinde bunama
Kesret mahallesinde yalnız nisyan konuşur
Bozuk insanda haset heybesinde kınama
Dostunun arkasından ancak düşman konuşur
Buluttan aldıkça yük derelerde çağlama
Sızı taşın altında sükût yaman konuşur
Sabret göğsüne duvar zindanları dağlama
Şüphesiz hak yolunda en son zaman konuşur.
Nezahat YILDIZ KAYA
Herkese şiir tadında bir gün geçirmenizi dileyerek bugün
sitemizin yazarlarında Hanımefendi kardeşim Nezahat Yıldız Kaya’nın “Dil
Aşkına” şiirini gülümsememle tahlil ve analiz için klavyenin başına geçtim. Uzun
zamandır sitemizde ve diğer platformlarda şiirlerini beğenerek okuduğum
kardeşimin yine beğenerek okuduğum şiiri ile karşınızdayım.
GİRİŞ
Bendine sığmayan dil, yüzde doksan konuşur
Âlim yutar sözünü cahil noksan konuşur
Hiç kimse ayarında yapmıyorsa yoklama
Maksadını aşan hâl yerle yeksan konuşur
İnsanın hali yaşantısı dünya halinin mısralara dökülerek
anlatılmasıyla başlıyor. İmge Doğal dil dediğimiz günlük konuşma dili bazen insanın
duygu, düşünce, hayal, coşku ve heyecanlarını anlatmaya yetmediği bir durumlarda
şiir dili devreye girer. Şair dildeki kelimelere yeni anlamlar yükler. Böylece duygu
ve düşüncelerine bir derinli kazandırmış olur. Kardeşimiz bu şiirinde bunu ustaca
yapmış. Bendine(eğmek bükülmek, razı getirmek, kavis) sığmayan dil, yani güzel konuşmayla
güzelliği anlatmayla bulunduğu yere gönülle coşmayla sığmayan bu dil çoğu zaman
eksik konuşur, gerçeği anlatmaz yalanda konuşur, ikna etmesi sarması için güzel
söz yerine kırıcı sözleri taşır söyler. İnsan cahildir cahille baş edilmez
hizaya getirilmez Âlim susar bu nedenle bilir yola gelmeyeceğini, lakin cahil
kendini hakkı insanı bilmez cahil hala noksan konuşur. Bu nedenle dil olsun
gönülde olsun sevmek varmak insana değer vermek noktasında insan bu merkezlere
ayarlama yapamıyorsa, maksadını yani amacı gayesini aşan, güzel söz söylemek
yerine kırıcı olan sözle yaklaşan nefretle yaklaşan bir tutumla haddini aşan bu
hallerle olunca yaşantıda yerlere düşer aynı düzeyde eşit bir hakla yaşantı ile
yaşanılmaz insanlar dağılır parça parça olur.
Kardeşimiz bu şiirinde insan hallerine dikkat çekerek; Bazen biz
insanın içi boşalır gibi olur, sanki bir elektrik süpürgesiyle çekerler aldığı nefesini
duygularını ve hislerini. Bazen büyük bir ciddiyetle yaşadığı hayatta kendi
acizliğini bilerek yaşar ne kadar ufak bir noktacık olduğunu hatırlar insan,
bacaklarını karnına çekip korumak ister kendini. Bazen de acizliğini bilmez
elinde birkaç günlüğüne verilmiş birazcık güçle gururlanır kibirlenir önüne
geleni ezer geçer…
Kardeşimiz bize bazen dur geriye bak neler bıraktın peşinde der gibi, tüm
yaşananların, tüm yapılanların, tüm sevilenlerin, tüm söylenenlerin nereye
gittiğini düşün der. Bazen yürüdüğümüz yollar anlamsızlaşır gönlümüzde
iyilikleri insanları taşıyamadığımızdan dolayı, nereden geldiğini, nereye
gittiğini şaşırır, oysa Allahtan gelmiştir Allah’a dönecektir unutur insan. Tüm
yolları o an sanki bir boşluğa düşermiş gibi olur, koskoca bir boşluğa düşer
sanki. Düşün ey insan sorgula hesapla, hesap günün var, sayfalar açtın da içine
güzel olan neyi yazdın, sayfalar kapattın da işte gideceksin, sayfaları insanla
sevmekle gülümsetmekle mi kapattın bir düşün bak, sorumluluklarını yerine
getirmeyen insan, bu haliyle sorumsuzluğuyla susarsa, söylemezse doğru olanı,
eşit adil bir yaşantı olmaz parçalanır dağılır. Silerken kendisi de silinir
fark etmez, unutur unutulur, hatırlarsa hatırlanır, kardeşim bu yönde bize
güzellikleri mısralarıyla anlatmış.
GELİŞME
Kargaşa içimizde vuruşmak nefs’le ama
Hamlesi çabuk olan önce şeytan konuşur
Derin den bakmadıkça gözler kendine âmâ
Fıtratına aykırı çıkar ferman konuşur
Kargaşa kavga içinde vuruşmak nefisle olur gururuna yediremez
ama şeytan daha çabuk davranır ortamın sakin olması yerine kızgınlaştırarak
gerek kavganın büyümesine neden olur, o anlarda sakin olmak aklıselim davranmak
gerek, yani nefsimize hâkim olmak frenlemek gerek. Olaylara gönülle his ve
duygularla karşımızdaki insanında bizim gibi olduğunu düşünerek bakmak gerekir,
yoksa bakmazsak kör gözle bakan lakin görmeyen gözle bakıca Gönül’ü devreden
çıkarınca insan kör bakar, özüne yaratılışına aykırıdır bu haller, bu haller
olunca emirler yani ferman dediğimiz emir buyruklar bu nedir Dinimiz İslam’ın
prensiplerini söyleyen Kur’an’ı kerim konuşur, doğrusu da bu emirlerdir bundan
gayrısı yokluktur kargaşadır.
ANA KONUSU
İnsan ve insanın halleri durumu ve özü.
Bağrımızda kılavuz ordan burdan toplama
Huba düştükçe yürek, hüzün-hüsran konuşur
Gönül bin bir dert ile geçiriyor kanama
Dokuz köyden kovsan da yâre hayran konuşur
İşte insan ve insanın halleri ve özü, bağrımızda sinemizde
veyahut ta kalbimizdekiler oradan buradan duyulan yanlışlıklar, huba en önemli
yer gönül kalp bu yanlışlıkların içine düştükçe hüzünle hüsranı yaşarken
kendince konuşur haline, gönül bu dertler içinde iken der kardeşim sakın kanma,
ben doğru olduğum halde isem o yâre hatta insana doğru konuştuğumdan dolayı
dokuz köyden kovsalar da hayranlığıyla konuşurum, hayranlıkla konuşmak gerekir
insan sevdiğine derken kardeşim çok güzel ve yerinde söylemiş. İmgeler simgeler
bizler gönülle raks ediyor dönüyor gönüllerin etrafında.
ÖLÇÜ VEZİN
7+7:14 Hece ölçüsüyle yazılmış
Bendine sığmayan dil, yüzde doksan konuşur
1 2 3
4 5 6
7/ 8 9
10 11 12 13 14
KAFİYE UYAK
A C
A D
B C
A A
A- A-
B- A 1 . KITA
C -D -C –A 2. Kıta
YARIM KAFİYE (YARIM UYAK)
Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki tek ses
benzerliğine yarım uyak denir.
Örnek
Konu şur
ÇÖZÜMLEME
Başta, kayıpsa şuur talihinde bunama
Kesret mahallesinde yalnız nisyan konuşur
Bozuk insanda haset heybesinde kınama
Dostunun arkasından ancak düşman konuşur
Şuur önemlidir, şuur yoksa kaybetmişse insan talihine bunamak
düşer. Kesret(çokluk) mahallesinde yalnızca şuur eksik olunca unutmak konuşur, unutmak
insanı unutmak verdiği değeri unutmak, insanlığından soyunmak anlamında, Bozuk
olan insan haset kin heybesinde taşır kınama. Bil ki dostunun arkasında düşman
konuşur iyi bil ve tanı insanları.
Erdemlidir insan insanlığını bilirse... Tevazu gösterir insan
insanı sevmesini değerini bilirse... Kendini bilir Rabbini bilir haddini bilir.
Böylelikle insan kendini çok da fazla büyütmemesi gerektiğinin farkına varır.
Bu dünyanın fani olduğunu hiç kimseye kalmadığını bilir ve buna göre yaşar. Her
şeyin gelir geçer olduğunun farkına varır.
NETİCE VE ALGI
Buluttan aldıkça yük derelerde çağlama
Sızı taşın altında sükût yaman konuşur
Sabret göğsüne duvar zindanları dağlama
Şüphesiz hak yolunda en son zaman konuşur.
Neticenin yine Hatice ile alakası yoktur. Netice kısmında
netice ve algı açıklanmış anten insana gönlüne çevrilerek görüntü almasına
başlanılmıştır.
Buluttan yağmur yükünü alarak ağlama gözlerinde yaşları
akıtarak dereler gibi çağlama sel olupta yıkma kendini gönlünü çevrendeki
insanları… Sızınla yaran saklanmışsa taşın altına ağır olan taşta ezer, o an anlarsın
sızını yanlışlıklarını sukuta geçersin konuşamazsın o an sukut konuşur, sessizlik
kendi diliyle konuşur sana anlatır… İşte bu sıkıntılı halinde yanlışından dön
sabır et zindan duvarlarında kalmış gibi olsan da yüreğini dağlama ateşle
sızıyla isyanla. Şüphesiz ki hakkın yolunda zaman neyi gösterir hal ne olur
ancak Rabbimin verdiği zaman içinde onun yardımıyla bilmesiyle zaman her şeyi
gösterir bir müddet sonra, yaraların iyileşir sen hak yolda insanların yanında
olursan. Kardeşimiz burada derin ve manalar taşıyan Batın ve Zahire işaret ederek; “Batın; içsel, giz, sır anlamına
geliyor. Zahir ise görünen, apaçık ortada olan anlamına. Her şeyin bir önyüzü olduğu gibi
birde arka yüzü vardır, bir görünen tarafı olduğu gibi birde görünmeyen tarafı
vardır. Görünen taraf Zahir, görünmeyen tarafta Batındır.
Bu açılımdan sonra kavramların inançsal boyutuna da değinelim: eğer
kişi tanrısal hakikate ulaşmak istiyorsa kendisini görünen(zahir) ile
sınırlamamalıdır. Görünenlerin yanında birde görünmeyen(batin) olanı da
anlamaya çalışmalıdır. Sadece görünen, dışsal(zahir) ile kendisini
sınırlayanlar hakikat sırrına eremezler. Zahir ve Batin bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Tasavvufun birçok boyutun da olduğu gibi, Zahir-Batin meselesinde de kafalar
çoğu zaman karışıyor. Bu tür, her akıma göre farklı manalar taşıyan kavramları
iyi irdelemek gerekiyor. Böylece doğru anlamlar verilmiş olur. Alıntıdır”
DÜŞÜNCE YAPISI
Hayatımıza çekidüzen vermenin hakla insanı sevmekle huzur
bulacağımız yönündedir.
SONUÇ
Gönül dostu Mevlana ne güzel demiş;” .Sen su değilsin, sen
toprak değilsin. Sen bambaşka bir varlıksın. Balçıktan yaratıldın ama balçık
değilsin. Sen toprak dünyasından dışarıdasın ve aslına doğru yolculuktasın. Kalp,
şu fani beden bir arktır. Can o arkada akan ab-ı hayattır. Sen bulunduğun
yerde, senliğin de kaldıkça, bu ikisinden de habersizsin.
Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki, sen cansın. Eğer bir lokma ekmek
peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin. Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl
erdirirsen, anlarsın ki, aradığın ancak sensin sen.
Ab-ı hayat, bizdeki ilahi emanet, su ve topraktan yaratılmış olan şu balçık ten
içinde gizlenmiştir. Bu yüzden görünmemektedir. Nefis de, gönlün kapısına mühür
vurmuştur, sevgiyi hapsetmiştir. Sen o mührü kopar ve sevgiyi kurtar. Kimden
korkuyorsun? Kimden utanıyorsun? Sen, böylece gönlünü kurtar, onun görünmeyen
yoluna düş, gerçek sevgiyi bul.
Herhangi bir kimsede, gizli bir aşk derdi yoksa o yaşıyormuş
gibi görünse de, onun gönlü ve canı yoktur. O adeta, gezen, dolasan bir ölüdür.
Eğer
aklin varsa, git de Hak’tan dert iste, çünkü dertsiz olmaz, aşk derdine
düşmemek imkânsız bir hastalıktır.
İstiyorum ki, gönlüm onun derdi ile anlaşsın, arkadaş olsun.
Gönlüm, onun derdini elde ederse ne iyi olur. Ey âşık gönül, aklını başına al
da, onun verdiği derdin değerini bil, onun gamını yakala, bağrına bas. Onun
derdinin dert değil, bizzat kendisi olduğunu anla.”
Hayatın bir biline birde bilinmeyen yönü var biz görüne
yönüyle hayatımıza devam ederken görünmeyen yüzü meydana çıkmadan yargılamaktan
vazgeçmeli gördüğümüzün birde görünmeyen yönü olduğunu bilerek insanı severek
onun mutluluğunu seçerek yaşamalıyız. Kardeşime teşekkürler ediyorum bu güzel
hislere doğrularla bizi bir arada tuttuğu için, başka bir şiirde görüşmek üzere
Allah C.C. Emanet olun, selamlarımla.
Mehmet Aluç