sevdalar kokusunu ayrık otlarının kökünde bırakmış
gökyüzünde görünmez olmuş güneş
artık işi bitmiş ışıklar saçmanın faydası yok
bu gidiş hiç olmadığı kadar yola bağlıyor seni
tam burada ağıtlar yakılmış eskiden bir zamanda
artık sus…
peşin sıra giden boşluklar
sonsuz…


etrafında dönüp durmada her zerre
baş döndürücü bir hızla hislerin
bir ziyanın nuru içinde gözlerin
kendinden geçmiş
ulvi bir yalnızlığın son anlamına mühürleniyorsun


bütün mihnet, bütün gam, derdinle
mest olmuş da gelmişken elest bezminden
senin başına gelen bütün üzüntüler senin
cefalar altında ezilerek benlikten kurtulmak senin



mevsimler bağrına basıyor yokluğu
iklimler bitimsiz özlemler savuruyor bir kez daha
fısıltılar hasretin aksını on ikiden vuracak şekilde
bir düzlüğe düşüyor cümle cümle
zihnin tüm fiillerini unutuyorsun



yürüyüp giden kervanlar sır
baharın muştusu gizli
hicranın sesi binlerce
binlerce çeşit aşk ortaya dökülmüş
alınan her nefes sevdalar diriltmekte
solmaya mahkum can çiçeklerin
eriyip gitmede
tahayyülünde ki şekil
hayalinde ki temsil



geri dönüş ihtimalin yok
azgın bir buhranın pençesindesin
bazen gitmeye
bazen gitmemeye
ruhun yorgun
zihnin yorgun



öyle olaylar
öyle zamanlar sığmış
tozlanmış , küflenmiş kalp odalarına
ocaklar söndüğünde
yürekler yandığında
dermanın biter geri dönemezsin



bir kez daha ufkun matemli ninnisini dinle
içinde ürperen yalnızlıkların tutarsız
böylesi bir aldanmışlık tutkusunu ilk kez
ilk defa titreyen damarlarında hissediyorsun
çığlık yüklü tüm yangınların
yeniden harlanıyor kalbin kılcal damarlarında



yeni bir rönesansı savunuyor ruhun
hissizliğin adını koyuyor her şey
yıllardan sonra uluorta bırakılmış
kaybedilmişsin



ardında bıraktığın kaldırımlar
başka bir mevsimi mırıldanıyor
korkuya benzeyen bulutlar gibi loşsun artık
çıngırak sesleriyle uyanıyorsun uykundan
eski bir verandanın solgun asma yapraklarına takılıyor gözlerin



köhne patikaları aştığında
çarşaf gibi serilmiş tarlalardasın
içli seslenişleri burada bırakmışlar
hepsini avucuna sığdırıyorsun



tek bir ağır aksak nefesin kalmış
aklın fısıldıyor
ne kadar bekleyişle tutuklanmış kıvrım varsa
nedensiz bir arayışın şahikasına demirliyorsun
hasretin aksına vuracak nihai susuş bu
müteşekkir ve mahcupsun…


redfer

( Hicranın Sesi başlıklı yazı redfer tarafından 10.02.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.