Saatlerin Ancak Kendini Ölçtüğü  Vakitlerde
*

geceyi kaybetmekten korkuyorum 
günü uzatıyor olmak 
kendini unutmak adına

dört elle sarıldığım her şey
kayıp gidiyor ellerimden 
kayıp şehirler 
kayıp limanlar
kayıp insanlar
yaşamak kayıplarla dolu bir şey sanırım 

her giden şey
o zapt edemediğim 
istese de zihnimden bir türlü çıkaramadığım...
küçük hatıralar
evet işte tüm bunlar
hayatın parçacığı olup 
ömrümün bir kısmının adı oluyorlar

bunlar içerisinde bana heyecan veren şeyler
kilit altında tutmaya çalıştığım dikenli sandıktan 
bir yol bulup dışarıya sızmayı başaranlar…
gülümsememe sebep o tuhaf ifade de
buradan doğuyor belki de

*
canım sıkılınca 
sinemaya ve tiyatroya giden
kafede oturan
vakit geçiren
boş zamanlarını okumakla iştigal eden biriyim 

canı sıkılınca 
yeni tatlar, zevkler ve arayışlar peşine düşen
sonra yine 
ve yeniden makus bir döngünün girdabında kendini bulan
kendi cehaletinden zerre kadar rahatsız olmayan 
bir monşer de değilim tabi ki

bazen yazma saati icat ediyor 
hemen ardından harika bir filme ayırdığım keyifli bir zamanla 
mutlu olmaya çalışıyorum
ardından elbette okuma saatleri 

nasıl uyuduğumu bilmeden 
öylece uyanıyor 
zaman denilen o paslı kılıç
rutinini bozmadan bu ömür parçacıklarını 
alıp götürmeye devam ediyor 
onunla yaptığım meydan savaşlarında 
hep mağlup benim
hep kaybeden

ağarmaya yüz tutmuş saçlarımı
ne yapsam da kırışmaya karşı koyamayan alnımı görünce
bu imkansız savaşın galibinin 
şahsımın olmayacağını tahmin etmek zor değil
insanlarla verdiğim savaşların hiç mağlubu olmamıştım oysa 
kaybettiğim her savaştan 
bir zafer payı çıkarmayı bilmiştim kendimce

*
ah şu martılar 
bindiğim feribotun ardından kovaladılar beni bir müddet
çığlıklar armağan ettiler yine bana 
bir şölen gibi…
ellerimi uzatıyorum onlara  
açıyorum avuçlarımı
ne kadar özgür olduklarını düşünüyorum
atkım rüzgarda savrulurken

yolculukta rastgele çalan müzik parçaları
bedenimle ruhumu o an birbirinden ayırıyor
bedenim yorgun
ruhum o müziklerin etkisinde 
o çok özendiği martılar gibi 
yukarıdan bakıyor bana
ne kadar mesut

kimseye görünmemeye çalışarak 
boğaz kenarına ait mekanları ziyaret ederim 
her akşam iş çıkışlarında 
kalabalığın içinde bir başına
ama içinde onlarca adamın sakladığını 
kimse bilmeden bir başına 
o an …
kalabalıklara ait konuşma sağanağının altında ıslanırken
onlarca hikaye sarıp sarmalıyor zihnimi

hikayelere istemeden şahit 
içimdeki o adamdan 
bir süreliğine kurtuluyor olmaktan 
büyük saadet duyuyorum
kalabalıklar içerisinde

garson çocukla ayaküstü ettiğim muhabbet bile 
iş yerindeki büyük adamlarla yaptığım ciddi sohbetlerden 
çok daha kıymetli geliyor
üzümlü ve kıymalı börek 
yanında çay 
ve sigara
değmeyin keyfime

erken saatlerde başlayan 
zaman zaman şiddetlenen yağmur sonrası 
maziden çıkıp gelen mistik bir çehreye bürünüyor istanbul
yeniden yaşıyor olmak ne güzel
bunu yağmurun sesiyle uyandığında iliklerine kadar hissetmek 
ne hoş

öncesi ve sonrasını düşünmeden öylece yaşıyor olmak
var olduğunu hissetmenin bu büyük hazzı 
her sabah yeni bir başlangıç hissi doğuruyor insana 
yeniden ilk nefesini alıyor
yeniden ilk çığlığını atıyor 
yeniden yollara düşüyor insan

*
eve dönerken
elde kalan tek şey 
yeni bir günden başkası değil benim için
saatlerin ancak kendini ölçtüğü  vakitlerde 
ne kadar çok istesem de  
aynalarda …
bir türlü maziyi seyredemediğim bir dünyada 
yalnızlık diye bir şey yok sanırım

öyle yağmur yağıyor ki 
gözükmüyor gökyüzü
ve yürek kovamıyor bu havalarda kapıyı çalan hüznü
ne kadar kaçsa da gözlerim
gene yakalanıyor balkondaki çiçeklere
boyunları bükük
böyle oluyor  her akşamüstü

akşamın tadı ne garip 
bütün renkler siyah
mevsimler karakışlarda zemheri ayazı
ben her gece
bakıyorum gökyüzüne
nasıl da parlıyor ay
karanlığın içinden seçip ayırıyorum ıssızlığı
yıldızların peşine takılıp gidiyorum
ben her gece

redfer

( Saatlerin Ancak Kendini Ölçtüğü Vakitlerde başlıklı yazı redfer tarafından 17.04.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.