Yazarlar yaşadıklarını mı yoksa hayal ettiklerini mi yazıyorlar? Zor bir soru. Niçin yazıyoruz, diye de sorabiliriz.
Düşünceler olgunlaşınca, artık yazı ile kayıt altına alınması kaçınılmaz. Nasıl kaynak suyun kendi bendini aşıp dağları, ovaları dolaşıp bir denize döküldüğü gibi.

Birikim ve hayal gücü çok gelişmiş yazarlar içinde yazmak artık bir tutku olur. Bigi ve birikin çok ise bu uzun yıllara meydan okuyan yazılar olabilir.
Belki bu tür yazarlar hiçbir zaman böyle bir durumla karşılacağını düşünmezler. Ama onların eserleri yüz yıllardır okunmakta. Bu türün yazarlarına örnek olarak , Yunus Emre, Mevlana, Shakespeare'' i verebiliriz. Onları günümüze taşıyan sır ne diyede sorabiliriz; kendi yaşadıkları dönemi en iyi bilen ve içinde güzel öğretilerinde bulunması onları ölümsüzleştirmiştir. Niçin ölümsüz olmuşlardır? İnsanlar öldükten sonra hatırlanmazlarsa, esas ölüm o zaman olur.
Bir de şöyle bir durum vardır, önemli eserler tarihin en buhranlı dönemlerinde yazılmıştır.
Dünya klasiklerine baktığımız zaman en önemli eserlerin toplumsal olayların en yoğun yaşandığı zamanlara rastladığını görüyoruz. Bizim edebiyat tarihimiznde en zengin olduğu dönem 19. yüzyılın dönemleri olduğunu görüyoruz.
Bir imparatorluğun sonu ve genç cumhuriyet bu döneme raslar. Dolayısıyla bu dönemin edebiyat tarihi çok zengindir.
Bir romanda Ahmet Hamdi Tanpınar; bir şiirde Necip Fazıl, Nazım Hikmet gelmiyorsa aklınıza bunun nedenlerini yaşadıkları zamana bağlamak gerek.
Düşünce adamı Cemil Meriç, yine kendi bunalımlarını sonlandırdğında çok değerli , olgun fikirleri hala ilgi ile okunmakta.

Aydınlanma Değil, Merhamet! – Alev Alatlı

Yazarımız bu kitabını yazmak için binlerce sayfa Rusya kaynaklı kitap okuduğunu ifade ediyor. Bilgi ve tecrübenin eseri.
Onun bu kitap hakkındaki kısa görüşünü okuyalım:

“Aydınlanmanın kibri” dediğim olguyu tek bir kelimeyle ifade
etmek durumunda kalsam, seçeceğim sözcük hükümsüzleştirmek
olurdu. İnsanları, yaşananları, ülküleri, bilgi birikimini, inançları
hükümsüzleştirmek; hiç olmamışlar gibi yapmak; teknolojik
üstünlüğün revaç verdiği çokbilmişlik, kabalık, yüzeysellik, hafifmeşreplik.

Her yazar önce kendini yazsa , ancak bir eser verebilir. Hatıra defteri de edebi eser olmadığına göre yazarlar kendi yaşadıklarını ve yaşayamadıklarını kendi hayal dünyasıyla bütünleştirerek yazmayı yeğler. Ve zamanla olgunlaşır.
Tarihin derinliklerine kadar gider , tarihi belgeler hayal dünyası ile kugu tarihi romanlar yazılır.

BÜTÜN NEHİRLER AKAR AKAR...
( Yazarlar Hayal Ettiklerini Mi Yaşadıklarını Mı Yazar ? başlıklı yazı M.Filizman tarafından 3/17/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.