1 Kuran Diriler İçindir
KUR'AN DİRİLER İÇİNDİR :

(Yasin-70)

لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ

'' (Kur'an,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kâfirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir)...''

NOT : Daha çok cenazelerde ve cenaze evlerinde ölülere faydası olur ümidiyle okunan Yasin suresindeki bu ayet; Kur’an mesajının hayatta olanları uyarmak için gönderildiğini vurgulayan en etkili ayetlerdendir. Yasin sûresinde ölüleri ilgilendiren ve onlara fayda sağlayan herhangi bir mesaj bulunmamasına rağmen bu sûre asırlardan beri ölülere okunmaktadır. Bu ve bunun gibi ayetlerle tanıştıktan sonra anlıyoruz ki; İslâm toplumu bu tür yanlış gelenekler yüzünden Kur’an’ın gerçek yüzüyle tanışamamıştır. Yani Müslümanlar öğretileriyle istikamet bulması gereken ve ahlakıyla ahlaklanması icabeden ama kendi ellerinde âdeta esir hayatı yaşatılan bir kitabın sadece Arapça metinlerini okuyarak aldanmış ve oyalanmıştır. Böylece Müslümanlar hayat kitabı olan Kur’an’ın hayat hakkını elinden alarak onu ölülere teslim etmiştir. Kuran'ın dirileri uyarmak için indirilmiş olduğunu bildiren biricik ayetin yer aldığı Ya Sin suresinin, özellikle ölülere okunan bir sure olarak tanınması gariptir. Uydurma hadisleri izleyen "diriler", Allah'ın inadına, bu ayetleri işitmeyen ölülere okumaktadırlar. Anlamadıkları ve inanmadıkları bir kitabı işitmeyen ölülere okuyanlar dünyanın en anlamsız işini yaptıkları gibi bundan para bile kazanabilmektedirler! Bu, Guinness rekorlar kitabına "dünyanın en garip işleri" arasında listeye girmeli. Kur'an'ın diriler için olduğunu bildiren Yasin Suresi'nin bu ayetine rağmen, bu surenin ölülere okunması apaçık hurafeden başka bir şey değildir. Bu, Kur'an'ın deyimi ile Allah'ın ayetlerinin az bir değer karşılığında satılmasıdır.

(Kaf 50/37)

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ اَوْ اَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَه۪يدٌ

''..hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir=aklından çıkmayacak bilgiler ) vardır...''

NOT : Bu AYET gösteriyor ki, Kur’an kalb derken fizikî bir organı değil, akletme ve inanma yeteneğini kastetmektedir. Kalb’in iki aslî mânası vardır: 1) Bir şeyin en şerefli ve en saf kısmı. 2) Sürekli dönen, yerinde durmayan. Kur’an’da genellikle “akıl” anlamında kullanılır. Kur’an’da bağırsak dahi geçerken hassaten “beynin” geçmemiş olmasının gerekçesi budur. Akleden kalp beyin, fıkheden kalp yürektir, denilebilir. Yani, selim bir akla veya sağlıklı bir gözlem ve bilgiye sahip olanlar için. İkili bilgi kaynağına benzer . Şahit ile ğaib birbirlerinin karşıtıdır. Vahye kulak verip onu anlayanlar, onun naklettiği ğaybi hakikatleri görür gibi olurlar. Bu da onları şahit kılar. Akleden bir kalbe sahip olmayanlar şahit olamazlar. “Akleden kalbin ‘tanık olması’ onu anlamasıdır; bunu yapmayana Kur’an’ın söyleyeceği hiçbir şey yoktur” denir .Konu ile ilgili ayet :

(Mülk 67/10)

وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ

“Keşke söz dinleseydik ya da aklımızı kullansaydık, şimdi bu alevli ateşin ahalisi içinde olmazdık” derler.

NOT : “Kendimizi yakacak ateşe en yüksek bedeli ödeyenler arasında bulunmazdık”. Burada iki değil üç unsur var: Vahiy, akıl ve çevre , şöyle bir söz vardır: Peygamber insanın dışındaki akıl, akıl insanın içindeki peygamberdir. Duyularımızın ötesini akıl ile, aklımızın ötesini vahiy ile kavrayabiliriz. Burada duyuları “çevre” temsil etse gerektir. Cenneti hak edenlerin arasında olmak, duyuların doğru kullanımı açısından doğru kullanılan akıl ve doğru anlaşılan vahiy kadar önemlidir. Allah’tan ödünç değerler alma (ilm) ve onlarla Allah-insan-kâinatın hakikatine dair doğru hükümlere ulaşma (hikmet) konusunda her fert (âdem) aynı hakka sahiptir. Bu âyet Kelâm ilminin ortaya attığı hüsün-kubuh meselesine dair son sözü söyleyen bir âyettir.Cehennem : Derin kuyu, ahirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap çekecekleri ceza yeridir. Kur’an-ı Kerîm’de inanan ve güzel amel işleyen kimselere “Cennet” vaadedildiği gibi (Kehf: 107); kâfir ve günahkâr kimselere de “Cehennem” vâdedilmiştir. Kâfir, münâfık ve müşrikler Cehennemde “ebedî kalırlar, orada ölmezler ve azapları hafifletilmez.” Tövbe etmeden günahkâr olarak ölen ve Allah’ın kendilerini affetmediği mü’minler ise Cehennemde ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azap edilir. Sonra oradan kurtulup Cennet’e girerler ve orada ebedî kalırlar. Ateş, insan cismine çok büyük acı ve ıstırap verdiği için ahirette kâfir ve münâfıkların cezası ateşle verilecektir. Cehennem’in en açık vasfı ateş olduğu için bazen, Cehennem yerine ateş manasına “nâr” kullanılır. Kur’an-ı Kerîm’de Cehennem’in yedi tabakası olduğu belirtilmektedir. “O (cehennem)in yedi tabakası ve her bir tabakasında da o (şeytana uyanlardan) yerleştirilmiş gruplar vardır.” (Hicr: 44) Cehennemde görülecek azabın miktar, şiddet ve şekillerini ancak Allah ve Rasûlü’nün bizlere bildirmesiyle ve bildirdikleri kadarıyla bilebiliriz. Cehennem’in yakacağı hakkında da Kur’an’da bilgi verilmekte ve: “Ey îman edenler! Kendinizi ve yakınlarınızı yakıtı insanlar ve taşlar olan ve başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini derhal yapan meleklerin bulunduğu cehennemin ateşinden koruyun” buyurulmaktadır. (Tahrîm: 6) Dinimiz kutsalı Kur'an'ı Kerim'i anlamak üzerinde düşünmek ve hayatımızda ahlakımızda davranışlarımızda göstermek sağlığımız huzurumuz dünya ve ahıret hayatımız için kaçınılmazdır.


16.03.2021
Mustafa Kaya
( Kuran Diriler İçindir başlıklı yazı cirik tarafından 16.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.