Omuzumuza zaman, yüklenir tüm hıncıyla !
Geçiyor işte bahar, bakıp bir gözucuyla ...

Sadakatine sadık, kalırken siyah güller ,
Dilini çıkarıyor, menekşeler, laleler !...

Bir özlem denizinde,kururken dil ve damak,
Nasıl da geç aymışım, bu mu halden anlamak ?

İçim de yıkılırken, hergün ışıklı bir kent !
Gelir mi, geçmişime, şöyle atsam bir kement ?

Lezzeti ne dünyanın, ağlamak mı, gülmek mi ,
Ne dersin, söyle gönlüm, bu bir kuru emek mi ?

Sarhoşta olamadım, ıhlamur kokusuyla ,
Geçiyor işte güneş, kalınca sakosuyla !...

Buğulanırken başım, keskince bir ayazda ,
Buz kesiyor bak işte, elim,ayağım yaz'da !

Son sınıra dayanmak, yorulmak gide gide ,
Geçince gençlik çağı, karetmezmiş gölgede ...

Çırılçıplak düşerken, ortasına bir kışın ,
Baktığın yerde kalır, düşük yapar bakışın !

Güzellik el değişir, değişirmiş gibi yer ,
Kim binecek kısrağa, vursan da gümüş eyer ?

Hani kişner derdiler, sahibine göre at ;
Ne günün hükmü kaldı, ne anlam taşır saat !

Sandım, bir an geçmişim, altında kaldı çığın !
Birtek uzuyor şimdi, saçları karanlığın ...

Hayat ağacımıza, düşerken bir gölgelik ,
Fazla seçemiyorum, gördüğüm iki belik .

Karanlığını ıslığı, baskın gelirken sur'a !
Geçti vuslat zamanı, bakmam artık kusura...












( Geçti Vuslat Zamanı başlıklı yazı HayrettinYazcı tarafından 3/19/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.