Hangi düş’ün sağanağıdır söyle,
hafız?
Hep mi içindeki düş küresine gizlenir
insan?
Renklerden mahcubiyet ise esefle
giyindiğim iç sesim…
Nasıl bir cürettir bu, söyle?
Elbet yalnızlığın esvabı
Bazen sökülen eteklerinde mevsimin
Coşkun tezahürüdür sevginin
Aşka meyleden gün ve gece
Hurafelerin esintisinde gerçek
olmanın
Ve de sevgiyi gerçek kılmanın
Tek adresi.
Direndiğimden öte dillenen yüreğim
Közünde günün, gecelerden
Kanaviçeler ördüğüm.
Sözcükler hem bekam
Hem de bakaya kaldığım ömrün devamı
iken kelam
Selamın sırdaş sesinde saklıdır
ebabil kuşları.
Öğütleri atimin
Gözümü sakındığım sevdiklerim
En çok da hayallerle ve sevgiyle
muhabbetim
Elbet sarkıtları yüreğimin
Bazense içime serili kilimin
püskülleri
Ah, o püsküllü belası renklerin
Beyazı giyinsem de karanlıkta
gezindiğim
Lakin ne körüm ne de kör düğüm
Sevecen bir bulutun müdavimi
Kurşundan kanatlarım
Kurşunladığım acılarım
Kurduğum hayaller ki geceyi küreyen
Devasa bir aşkın neferi
Elbet sille tokat giriştiğim iblisin
lanetli sesi.
Özümden çığıran gerçekler
Gönül gözümde saklı bir bakiye elbet
sırıtan düşler.
Meali mi ömrün ve kaderin?
Sabrımla katık ettiğim şükür kadar
Rahmete doyamadığım
İmkânsızlığın neferi olsa da içimden
geçenler
Aşka âşık ve seferi bir tanık
Rengimle iz düştüğüm mabedin
Sırça köşk bildiğim sevginin
Her renginde coşkuma tanık ve sadık
melekler
Bir kör nokta da olsa yarınların
meali
Elbet kaderime bağlı ve sevdalıyım
Hiç olmadığım kadar
İçine düşülesi aşkın sessiz yansıması
Sökün eden her yeni günde saklıdır
Kendime ve aşka duyduğum özlem.