Monolog Röportaj-Edebiyat Fırınında Pişmek-

 Röportaj okumak mı yoksa röportaj izlemek mi?

-Bugün yine şiir ile gönül penceremizde bir pencere açmak için karşınızdayız. Şair ve yazarımız sayın Gülveren bizlerle, hoş geldiniz sayın Gülveren. Bizler yazarken edebiyatın fırınında pişerken, kendimizi bir kağıt parçası gibi içine atarak, hemen yanmayı tutuşmayı seçiyoruz. Bazen ön görmediğimiz hemen anlayamadığımız edebiyat dünyasında, sanki bir yarışın ve döğüşün içine girmiş gibi dalmış gibi, etrafımıza bakmadan bizden başka şairin yazarın eserini okumadan devam ederken bu mümkün müdür acaba? Bu gidişatı ile önüne çıkan her engeli tek başına aşmaya kendini yeterli görürken, hala bizlerin bir adım öteye adımlar atarak ilerlemeyişini açıklar mısınız? Birde bakış açısı olarak “Rousseau “Yeşillikler ve ormanlıklar bir aşık için mutluluk kaynağı sayılırken, bir avcı için avcılık yapılacak yer olarak görülür.” der. İşte bunun gibi filozoflar da aynı gerçeği kendi bakış açılarına göre yorumlanır” bu konuda hem fikir misiniz?


-Teşekkürler ederim herkese selamlar vererek başlayayım. Edebiyat bence bilgili olmaya varmak için sevgiye yol alınan yorulunca sırtımızı ona dayadığımız bir çınardır, çabadır süreçtir. Edebiyatı yani şiiri romanı denemeleri ve diğerlerini okumak bilgiyi sevmek, hakikati bulmak istemek demektir kısacası. Bizimle birlikte var olan her şey hakkında tam, kesin ve evrensel bir bilgiye sahip olmaktır okumak edebiyatla yaşamak ve yazmak…Şiir insan yaşantısına giren her şeyi ele alır ve bu konuda nazik hafif bazen de sert kelimelerle hecelerle ele alarak ortaya koyandır. Bu çaba kolay değildir, iki beş on şiir yazmakla şair olunmuyor, ben on iki yıldır yazıyor okuyor araştırıyorum daha kapısını açarak ya da pişerek olgunluğa gelemedim, daha tutuşmadım hala fırında yanmakta ve pişerek olgunlaşmayı beklemekteyim. Sürekli hakikati arama yolunda yazar ve okuyucu olan, alçakgönüllü haliyle okudukça şair olarak yazdıkça kendi bilgisizliğiyle yüzleşebilen bir kişi olma yolunda ilerleyerek kendini olgunlaştırarak eksikliklerini görerek tamam etme yolunda ilerleyen olması sebebiyle, bunu herkes kabullenemez. Ben iyi bilirim, benim şiirim en güzelidir, ben yazar okumam es geçerim, ya da ben bu şairden başkasını okumam psikolojisi ile kendini en zirvede diğerlerini en aşağıda görerek şair olduğunu sanır ne yazık ki! Edebiyat bize bin bilsen de önce bir bilene sor sonra bil der, edebiyat bize fikir aşılamaz fikir düşünce dünyamızda bize yeni pencereler açarak daha geniş bir bakış fikir açısıyla görmemizi düşünmemizi sağlar. Yazarken ve okurken bizler anlamlandırma çabası içinde farklı olanı her insanın göreceği şekilde bir çaba etkinlik olarak görmek yerine, sancılara talip olma, gecesini gündüzünü bu sancıların çözümü için yazan uyumayan sıkıntısı içinde yaşayan olarak bilirsek karşımızdakini anlayarak selamlayarak, benimkisi seninkisi telaşını bırakarak, bizim derdimize nasıl dermanlar arayabiliriz çalışması olarak bilmek gerek. Evet bir aşığa göre yeşillikler ve ormanlıklar yâri ile gezdiği mekanlar olarak aşkla bilir, avcı ise arzu ve hevesinin peşinde canlıları öldürmek avlamak için bir mekân sanarak yorumlar,  lakin doğru olan aşığın baktığı yorumudur. Mutlu olmanın yolu sevmekten okumaktan ve yazmaktan geçer, öldürmekten geçmez bunu da iyi bilmek gerekir, zaten bunu bilmediğimizden dolayı şu an evlerimizde korona’yla bu mikropla tıkalı esir kalarak yaşıyoruz.

Birde yazarken insanlardan kendini soyutlayarak, kendini şair tav­rı­na sok­mak is­te­yen ki­şi­ler, ka­sıt­lı ola­rak bohem (günü tasasız, telaşsız, rahat ve panik yapmadan geçirmeyi düşünerek) ya­şa­ma­ya baş­lar­lar ve in­zi­va­ya çe­ki­lir­ler ki böyle şair olmaz, içine girmeden aktif olmadan toplumun içinde gözlemlemeden sancılarını çekmeden olunmaz şair. İçle­rin­den gel­me­yen duy­gu­la­rı ya­şa­mak için adeta ça­ba­lar­lar bu çaba yaşanmadan bilinmez duygularıyla hissedilmeden anlaşılmaz. Sadece zorlayarak iki satır yazıp bir kenara çekilerek duy­gu­sal trav­ma­lar yaşayarak en iyisi benimkisi diyerek havaya zıplar ve yere kafa üstü düşerler.

-Sayın Gülveren bizi ihya ettiniz, iftar vakti yaklaşıyor isterseniz bir ara verelim okuyucularımız okusun az dinlensin sonrasında devam ederiz.

Mehmet Aluç-Gülveren

 

 

 

 

 

 

 


( Monolog Röportaj-edebiyat Fırınında Pişmek- başlıklı yazı kul mehmet tarafından 28.04.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.