Filistinli Bir Anneden Mektup Var
Bugün Ramazan Bayramı Rabbim cümlemize
hayırlısını versin derken, hala Filistin de kardeşleriniz bizler hunharca ölüyor
ve hala kınıyorsunuz hala bir adım atılmış değilsiniz, sanki Siyonist canavarları
hiç asla tanımamış olan sizler kınamayla olayı geçiştirmeye çalışıyorsunuz! Oysa
benim gibi binlerce anne sizlere sesleniyor…
Çocuğum dün öldü korku içinde bana
sarılmaya çalışırken değil, yolda oyun oynarken öldü, elimden alındı, biliyorum
kaderim olsa da sizlerden gelen adımlarla bu savaşın önüne geçile bilinir
yavrum parçalanarak can vermezdi! Oysa üç gün ve üç gece boyunca o küçücük,
pamuk ipliğine bağlı hayat uğruna ölümle eşimle beraber savaştım, çocuğumun ne
suçu vardı da buna seyirci kaldınız? Uzun süren geceler de hasta ya da grip
olduğunda zavallı çocuğum yatarken, sıcak vücudunu ateş nöbetleriyle sarsılırken,
yatağının yanında otururken onun için uykusuz kaldım. Yanan alnına serinletici
bir şeyler koymak için aradım bulamadım, onun o anki çocuksu tedirgin, küçücük
ellerini gece gündüz tuttum ve şimdi bu ellerimi oğlumun küçük ellerinden kopartarak
aldılar, sizler hala bir yardım için adımlar atmadınız neden? Şimdi hayatım bir
akşam kâbusu gibi üzerime çöktü...
Gözlerim artık sizler için yollara bakmaktan tükenmişti, ben farkına varmadan üç gün sonra kendiliğinden kapandı. Daldığım uykuda, minik çocuğum cennette Alemlere Rahmetin kucağındaydı, bana gel anne diyerek el sallıyordu. Bilmem kaç saat boyunca sert olan kuru sandalyede uyuyakalmışım, gülümseyerek uyandım sizler geldiniz sandım bu bayram sabahında, etrafıma bakındım sizler yoktunuz, atılan bombaların eşliğinde sarsılan yeryüzü ve çığlıklar vardı etrafımda… Anladım ki sizden fayda yok bize, ancak ölüm kurtarır bizi bunu gözlerimden akan yaşlarla anladım! O tatlı, zavallı minik oğlum şimdi orada, daracık çocuk yatağında, öldüğünde nasıl gülümseyerek yatıyorsa şimdi ahirette de Alemlere Rahmetin kucağında sizleri şikâyet ediyor bilesiniz!!! Şimdi ötelerde sadece gözleriyle, o çocuksu masumluğuyla bakan, koyu renk gözlerini ellerinle kapamamı istedi zalimler, bende kapattım, sizlere halimizi anlatamadık zaten anlayacağınızda yok uzun bir süre…
O Masum gülüşüyle yatarken
cansız, olanlara anlamaya cesaret edemiyorum, kımıldamaya cesaret edemiyorum,
çünkü etraf karanlıkken yaktığım mumlar titrek
aleviyle titrediğinde, oğlumun yüzünün ve kapalı ağzının üzerinden hızla atılan
bombaların yakan alevinin şiddetinin harı gölgeler olmuş odanın içinde üzerinde
geçip gidiyor, yüz hatları sanki kıpırdıyordu! Ölmediğini düşünmem için vakit
zaman yoktu bundan da mahrum kaldım ölmediğini düşünebilirim ona sarılabilirdim
sarılamadım, son defa koklayamadım, düşüncelerimde dahi yeniden uyanacağını,
aydınlık sesiyle bana tatlı ve çocukça bir şeyler söyleyebileceğini düşünmek
isterdim, lakin atılan bombaların tesiri altında binanın altında kaldım…
Biliyorum o öldü, artık dönüp ona bakmayacak, bende bu enkazın altında kurtulmayarak o masum evladıma, Alemlere rahmetin kucağında oturan çocuğuma kavuşacağım yani kısacası gelmeseniz de sizi anlarım, bir defa daha umuda kapılmamak için çok direndim, bir defa daha hayal kırıklığına uğramamak için gelirsiniz sandım yanıldım, yollar uzaktır pek çokta tuzakla doludur. Biliyorum, biliyorum, çocuğum dün öldü toprağa verilmeden enkazın altında kaldı, şimdi artık benim için yalnız sen varsın dünyada ey ölüm, yalnızca sen, benimle ilgili her şeyi bilen Rabbim bilen sen varsın, bu arada hiçbir şeyden insanlıktan haberi olmayan bizlerle alay ederek oynayan veya her şeyi ve herkesi alaya zalimler var, hala bizimle alay eden.
Evet, yalnızca sen,
beni asla tanımamış olan ve hep sevdiğim sizler varsınız uzakta olsa da,
gelmeyen sizlere son defa sesleniyorum, kınamayın savaşmak için gelmek için bir
adım atın, ben gidiyorum sizleri de bekleyeceğim Alemlere rahmet peygamberin yanında, belki bu dünya da
anlaşılmak diye anlayacak insanlar kalmadı, sizlere de anlamayı anlatmadılar
anlayamadınız, sizleri cennet kokulu Peygamberin yanında bekliyor olacağım, Alemlerin
Rabbine emanetsiniz…
Mehmet Aluç