Düşlerini öldür sen, hey saklı hüzün!
Sözcüklerin de göğsüne tak acıları
B/öldüğün kadar hayatın da kayıp
manivelası
Elbet uçuşan perçeminde ömrün
Hüzne biat derle topla yazmadığın
öykünü.
Öykündüğünse mademki hiçlik
Mızrabını atıver uçurumun dibine
Ve bir taş bağla boynuna
S/üzül denizin en dibine
Hala mı ölmedin?
Uçuver bu kez uçurumun en dibine
Elbet acıların, neşrinde büyüdüğün
kadar da büyüt
Hüznünse bir sarkıt
Aşk iken en girift ve çaresiz tını
Umarsızlığında evrenin
Yaralarına dök binlerce sözcüğü,
imgeyi
Açılmasını beklediğin o kapıdan da
asla dönme geriye
Sözünden de ve özünden.
Kolluk kuvveti iken peşine düşen
Karınca kararınca sevenlerden olmadın
madem
Kılkuyruğunda dününün
Öykündüğün olsa da bilinmezin tininde
saklı tut nöbetini
Her geçirdiğin nöbette
Şiarın olsun yeni bir bilmece
Çözemediğin kadar da içindeki kör
düğümü
Yeter ki olmasın öykün kör noktası
ömrün.
Öğüttüğün kadar hüznünü
Öğütlerini saklı tut mazinin
Bir öğünse atladığın
Saçlarında uçuşan rüzgâr kadar
İnatla ip atladığın o çocukluk
dünlerine geri dön
Dönemediğinse içindeki ateş
Dövündüğün neyse unut gitsin
Peyda olacak her ümidin de ön sözü
madem yazdığın
Her şiir…
Yalnızlık kadar
Yarenlik eden kalemde saklı
yazmadığın bir ömür.
Varsın şiarın olsun özlemin
Dibe vurmak neymiş gördün madem
Acına dahi sahip çık ve matem
Bürümüş gözlerini ömrün
Sadece avut yüreğinle
Dokunmaksa önünde uzanan yola
Dokumaksa hayatı hala saklı kalan
umudunla…