Bir sığınaksa aradığım elbet ilk koşut iken arınmaya dair bir bekleyiş ve üzengisi sessizliğin: kalburüstü satırlar hizaya gelmesi an meselesi ve başımdaki sersemlik de geçmek bilmezken.

Bilmekle mükellef olduğum sıradanlık karşıtı o muhalif ruh halim ve içimin döküntülerini koyduğum posta arabası az sonra kendimi de duygu kırıntılarını da postalayacağım.

Uğurlu sayımın ondalık kesre duyduğu özlem belki de rakamlara daha bir özenle yaklaştığım ve sisli düşler bulvarında rakamların da sözcüklerin de kanat takıp uçuşması an meselesi.

Mesul olduğum hangi duygu durunum bozukluğu ise elbet şahikanın kanatları elbet şehla gözleri gecenin en çok da mutluluğun rakımını el yordamı aradığım ve işte hizaya getireceğim tüm kırıklar ve raf düzeni olmayan bir kitaplığın da sağında iken kitaplarım ve mizacı o kırık kitaplığın adeta kırık raflar aynı anda tempo tutarken…

Ve işte kitapları tek tek dizmeye başlıyorum.

Şiir kitapları alt rafa ve içinden görünen şairin kır saçı adeta haykırıyor bana ve tutanaklara geçmeye hazır ve nazır iken ölü şairin Araf’ta kalan kaleminden dökülenler.

Bildiğiniz gerçeğin de ta kendisi hani.

Bir sözlükten kaçtı kaçacak yasaklı ya da argo kelimeler ve işte şair hala sızlanmaya devam ediyor ve elindeki kalemi kapıyorum sonra da şairin ağzını bantlayıp yazmadığı en güzel şiiri ‘’ben yazacağım’’ edalarıyla tünüyorum masanın başına ve görüyorum ki elimdeki kalem değil kaşağı.

Öykündüğüm tüm yazar ve şairler.

Bir melankoli ise ortaçağdan arda kalan.

Ya da maskeli balo kitapların derlediği elbet aforizmalar da aynı role bürünüyorlar nihayetinde çekip gidiyorum odadan ve kapıyı da kilitliyorum ardımdan.

Yazmaya başladığım ilk günden beri rüyama dadanan saçaklı rüzgâr ve kabristanı ziyaret ettiğim gördüğüm her düş ikliminde ya mezar taşlarında kazınmış şiirler ya da yastığımın altı sözcük ve imge dolu iken uyanıp not almak istiyorum rüyamda gördüğüm her ne ise.

Esmer tenli şafak.

Hulasası gecenin.

İfrit sözcükler ambargo koyan ve RTÜK tarafından yasaklanmış bir film karesinde alt yazı geçen adeta ömrün özeti.

Yaka paça kaçıyorum bu sefer rüyamdan firar etmenin verdiği öz güvenle gerçek hayata gözlerimi açıyorum ve yemin ediyorum bir daha uyumamaya.

Rahatsız eden sadece bunlar olsa keşke elbet öncesi de var. Misal mi?

Liseyi de üniversiteyi de derece ile bitirmiş olsam da rüyamda ahkâm kesiyor sınavlar ve finaller ve ben sadece bir amfiden diğerine seğirtmekle kalmayıp yüzlerce sayfa ders notunun fotokopisini çektiriyorum.

Ilıman bir iklim olsa ne yazar ki?

Yazın ortasında buz kesen ellerim ve koşmayı unutmuş bacaklarım ben yine de düşe kalka ediniyorum tüm ders notlarını lakin o kadar az sürem kalmış ki sınav gününe kadar biliyorum de asla başaramayacağımı ve mezun olmadan da bitmesin rüyam istiyorum istemesine asla sınavlarımı veremiyorum ve işte hengâme son hızıyla devam ediyor.

Rüştümü ispatlayamadığımın da göstergesi elbet.

Gelmişim bin yaşıma hala okul koridorlarında hocaların peşine takılıyorum anlayacağınız uyanık da kalsam uykuya da dalsam hızı kesilmiyor gözümün önünden ve alt belleğimden geçenlerin.

Sonunda ortayı buluyorum işte: ne gün ışığı gözümü alıyor ne de gecenin karanlığı çökmüş şehre ve uyurgezer olmadığıma yemin edip uyumayacağıma da hükmedip yazmak için geçiyorum masanın başına üstelik kitaplar ve yazarların ruhlarını da arka odaya kilitlemişken yeni baştan hikâyeler yazma hevesiyle arınıyorum hem kendimden hem düşlerden hem de anda olması muhtemel neyse kalemin benle alıp veremediği ne varsa söz hakkı tanıyorum elimdeki kaleme.

Sakın ola ki kolay olduğunu sanmayın ve yazdıklarımı da çok rahat bir atmosferde kâğıda kolaylıkla döktüğüme hükmetmeyin.

Artı parantezi hayatın elbet eksilen neyse ömrün benden çaldığı bu yüzden ben de hayattan çalıyorum en azından dünümdeki birikimle bir bir kâğıda döküyorum ruhumun koridorlarında volta atan o cebbar çocukla da uyum sağladığımı düşünmeyin hani ne de olsa içimdeki çığırtkan gezgindir ruhumu kapış kapış yapan elbet içimi üşüten de o esinti mevsimlerden bahar olsa da hala içimde saklı kış güneşidir yazmama vesile. Şairin dediği gibi:

‘’Beni bu güzel havalar mahvetti.’’

Ek olarak demem o ki: beni de kalem ve yazma aşkı yoldan çıkardı yoksa hala halis munis takılıp yaşadığıma hükmedecektim.

Bunca doğurgan duyguyla hemhal asla kolay değil hani yazmadan geçen günü içime sindirmek ne de olsa açlığımı sadece yazarak gideriyorum üstüne daha da bir acıkıyorum ki elbet bir gün sonrasını tahayyül ediyorum gözüm açık gördüğüm düşlerden bahsetmiyorum bile yoksa nasıl çıkardı hayatın tadı?

 


( Beni Bu Güzel Havalar Mahvetti... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 19.05.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.