Bir şiir “Can Güneşim” Gülümsememle Az Tahlil Ve Analiz

 

Bugün hanım kızım Güşta mahlaslı Feride kızımızın muhteşem yazdığı gönülden kelime ve heceleri özenle seçerek, gönüllerin bam teline dokunmak için seçtiği ve meydana çıkardığı bu güzide şiiri için klavyenin başına oturdum. Okudukça mana ve sırlarla dolu düşünce dünyasında yolculuk yaptığım bu şiir için kendimce birkaç kelime söz ekleme ile mana ve sırlarla sizinle beraber olmaya çalışacağım.

Ruh güzelliği, şiirle hecelerle emekle çabayla bir gaye uğruna ahlâkî arınmayla yazıldığında ve duygu ve his melekeleri arasında denge ve ahenk kurulmasıyla gönlün imbiğinden akıtılarak süzülerek yazıldığı anda içine ahlâk güzelliği ekleyince şiir okunmayla tadına varılıyor, gönülden his ve duygularla bambaşka bir dünyaya insanı yolculuğa çıkartıyor. Feride kızım, gönlünde çaba emekle uğraşı ile taşıdığı şaire olmanın bilinci ile ahenk ve dengeyi sağlayarak, şiiri şiir gibi yazarak bizlere ulaştırıyor. Biliriz ki her şeyin kaynağı olan mutlak "bir" olan Âlemlerin Rabbi Allah C.C. Kusursuz yaratışı ile aynı zamanda güzel olan her şeyin tek yaratıcısıdır,bu nedenle güzellik ilâhî bir yaratılışla bizlerin gönlünde iken kapısını açarak onu ortaya çıkararak insanlara sunmamız gerekir, kardeşim hanım kızım bunun gayet bilincinde.

 

 

CAN GÜNEŞİM

 

Zifiri karanlıkların parıldayan mücevheri

Satırların gerdanına hizâlanmış aşk cevheri

Şiirlerin insicâmda en kıymetli olan yeri

Can güneşim, iklimimde renklerimsin ezelimden

Cismindeki kıymet ile misk kokuyor gazelimden

 

GİRİŞ

 Zifiri karanlıkları aydınlatan parıldayan parıldatan aşk ve onun cevheri duygu ve hisler satırların gerdanına hizalanmış, şiirlerde insicam(tutarlılık) aşk onun cevheri olan duygu ve hisler en kıymetli yerini ifade eder, ey aşk diyen hanım kızım, can güneşim ikliminde renklerimsin renksiz dünyama ezelimden, cismindeki(varlığınla) kıymet miskler gibi kokuyor gazelimden yapraklarımdan.

 

Nur Kur'an'da, nizamı ve ahengi temaşa etmek, dikkatle gözlemek, gözden ziyade gönül ile tefekkürle incelemek insan için elbette ki bir hidayet vesilesidir. Birçok ayette insanlar ısrarla âleme tabiata kendine göklere, dünyaya ve bunlardaki varlıklara ibret gözüyle bakmaya çağırırken aşkla bakmadıktan sonra ne anlaşılır ne de tefekkür edile bilinir. Aşk her güzel olanın giriş kapısıdır, aşkın kapısını gönülden açmadıktan sonra bakacağımız göreceğimiz manasızlık anlamsızlıktan başka bir şey olmayacaktır. Hazret-i Mevlânâ, insanı her safhada değerlendiren büyük bir gönül eğitimcisidir. İnsanı anlamadan hiçbir şeyi anlayamazsınız. Üstat; “İnsanın iç dünyasın da sonsuza açılan bir yanı yoksa o gönül haraptır.” der.

GELİŞME

 

 

Evvel bahar demlerinde işlenmiş yâkut dokusu

Leylak dolu iklimlerden yayılan amber kokusu

Sevda şarabından içmiş üftâdeliğimin usu

Can güneşim, heybemdeki kalemimsin koyulaşmış

Şükrüm gök perdeyi aşıp mihraptan Hâkk'a ulaşmış

 

Daha önceden bahar günlerinde içine işlemiş yakut dokusu ile dokunan aşk ("Yakut taşı, kırmızı renk skalasında yer alan değerli taşlar arasında yer alan elmas, zümrüt ve safir ile birlikte anılan değerli ve nadir bulunan taşlar arasında yer alır.)Leylak iklimlerinden yayılır amber kokun, sevda şarabından içmiş üfadeliğimin ( Üfade: düşkün, muhtaç ve zavallı halimle) usu (us: olaylar ya da kavramlar arasında zorunlu bağıntılar kurma, bu bağıntıları algılama ve kavrama, anlama, düşünme yetisi.) Zavallı düşkün muhtaç halimle hayatla insanlarla bağlantı kurmaktan zorlanırken, kavrama algılamalarım sıfır iken ey aşk gelişinle hepsi silindi, zavallı düşkün halim yok oldu, algılarım antenlerim açıldı bağlantı kuruyorum âlemle dünya ile gönüllerle… Haklısın hanım kızım aşk böyledir… Ey aşk can güneşim canımı ruhumu aydınlatan aşk, heybemdeki kalemimsin koyulaşmış, şükrüm aşkı gönderen Rabbime gök perdeyi aşıp gönül mihrabımdan hakka duamla hislerimle duygularımla seninle ulaşmış. İnsan aşkla yol alır aşkla menzile varır, aşksız bir hiçtir içinde taşıdığı boş ve değersizdir. İşte aşkla veren Rabbime şükrüm perdeyi mihrabı aşarak hakka ancak aşkla ulaşır diyen kızımıza gönülden katılıyorum.

 

ANA BABA KONUSU

Aşktır

 

Vâroluşu münevverden nakşedilmiş ferfecirim

Dolunaylı gecelerde alev sızdıran fecirim

Kehribar yangınlarında gâh nimetim gâh ecirim

Can güneşim, mahşerimde yârenimsin evvelimden

Sana aşkı vaad ettim ırak düşme ellerimden

 

Elbetteki ana konusu aşktır. Aşk ki Mevlana gönül dostu nasıl söylemiş: “Bedenle can, iç içedir, birbirinden gizli değildir; ama bedende o canı görecek kabiliyet yoktur.”

“Burada “can”dan maksat; “Allah Teâlâ’nın ikrâm ettiği rûh”tur. Ve gayb âlemindendir. Beden, rûhun kalıbıdır. Ruh, hayâtiyetini beden içerisinde sürdürür. İnsanı hakikî insan yapan, onun mânâ âleminin güzelliğidir. İnsanın mânâ âleminin kemâle ermesi, “ney”den enfüsî nağmeler çıkmasıyla olur. Âlemde var olan canlı-cansız her varlıkta, hakikî aşkın tezâhürleri bulunur. Her varlık, kendi kabiliyeti ölçüsünde, sonsuzluk âleminde “kemâle” doğru mesafe kateder. Son nokta ise, o varlığın mîrâcıdır. Topraktaki bitkiler yükselirler, en güzel yemişleri verirken kemâli yakalayıp mîrâca erişirler. İnsan da kendi varlığını Hakk’ın varlığı içerisinde eriterek mîrâca yükselir, (elbette ki aşkla sevmekle varmakla hakka aşkla teslimiyetle -bu kıta bana aittir).Alıntıdır”

 

Var oluşu münevverden(AYDINLATILMIŞ HALİNLE) nakşedilmiş (çeşitli renklere boyanmış) ferfecirim (sabah ışığı)seninle ey aşk sabah aydınlığı gibi aydınlığım, Dolunaylı gecelerde alev sızdıran fecirim( tan vakti). Kehribar (çağlar öncesinde çam ağaçlarından sızmış reçinelerin taşıllaşmasıyla oluşmuş, süs eşyası yapımında kullanılan, açık sarıdan kızıla değin türlü renklerde olabilen, kolay kırılabilen, bir yere hızlıca sürtülüp hafif cisimlere yaklaştırıldığında onları kendine çeken, yarı saydam bir madde.  ) beni kendine çeken ey aşk ben yangınlarında gâh nimetim gâh ecirim (sevabım). Can güneşim, mahşerimde yârenimsin evvelimden. Sana aşkı vaad ettim ırak düşme ellerimden. İnsan severken tabi ki aşkla aşkı vaad eder yoksa aşksız mutluluk ve neşe hiç olmaz, önce sev sonra sevil…

 

 

SONUCA DOĞRU BİR KAÇ ADIM

 

 

Göğe yıldızları asan manzarada doğan güneş

Aya gelgitleri eken bahçedeki güllere eş

İn kalbime kanatlarla in ki tutkum ile birleş

Can güneşim, yaşantımda ölçeğimsin sürünmeye

Kaç sene var ve kaç yüzyıl kollarında görünmeye?

 

Aşkla yıldızları asan rabbimin mutlak güç ve kudreti manzarasında doğan güneş, aya gelgitlere gönül bahçesine verdiği aşk güllere eşsin kalbime ey aşk kanatlarınla in ki tutkum sevmek varmak ulaşmak tutkumla birleş, ey can güneşim dünyamı aydınlatan aşk yaşantımda ölçeğimsin, sensizlik sensiz sürünmeye götürür, bazen kaybederim seni o an derim ki kaç yıl var kaç yüzyıl benim kollarında görünememe… Gönül dostu Mevlana ne güzel ifade etmiş:

Mevlânâ bu gizemli algıyla yaratılmışların en şereflisine, en güzel yaratılana aşkın harikulâde başarılarını şöyle açıklamaya başlar:

"Aşktan acılar tatlı olur, aşktan bakırlar altın olur.

Aşktan kirler tertemiz olur, aşktan hastalıklar şifa bulur.

Aşktan hapishane gülistan olur, aşksız olursa bahçe küllük olur.

Aşktan taş, yağ gibi olur, erir, aşksız olursa mum, demir gibi katı olur.

Aşktan ölü, canlı olur, dirilir, aşktan sultan, köle gibi olur."

Mevlânâ, "Mesnevî"sinin bir başka yerinde ise, aşk hastalığından söz eder. Bu hastalık mecâzi bir hastalıktır. Maddi hastalıklara tutulan insanoğlu, bu hastalıklardan kurtulmak için nasıl çaba harcarsa, aşk hastalığına tutulan insan ise bunun zıddı olarak tutulduğu hastalıktan şifa bulmayı, kurtulmayı asla düşünmez. Hatta bu gizemli ve anlamlı aşk hastalığının artmasını daha çok ister ve hastalığının artması için de "En Sevgiliye" niyazda bulunur:

"Bütün hastalar şifa arar, bu aşk hastası ise daha fazla derd arar.

Bu aşk zehirinden daha tatlı bir şerbet görmedim, bu hastalıktan hiç bir sağlık daha iyi değil.

Fakat o öyle bir hastalık ki, ondan sonra başka bir hastalık olmaz.

Hastalık da öyle bir hastalık ki, binlerce sağlık ve sıhhat ona kurban olsun.

Onun verdiği dert ve sıkıntı ki, binlerce rahat ve huzur onun uğruna feda olsun.

Aşk makamı öyle ki; sağlık ve sıhhatin canıdır.

Onun verdiği elem ve sıkıntılar her rahat ve huzurun arzusudur."

Mevlânâ‘ya göre aşk bir iksir, ab-ı hayat iksiridir. Ondan içenler maşuğuna ulaşmak için mesafeler kateder. Aşıkların gönül ülkesi böyle aydınlanır. Yürek ülkelerinde bu aşk kandilini tutuşturan âşıkların, aşktan ciğerleri yanar, yürek ülkeleri aşk sağanağıyla kavrulur.

İman ateşiyle coşan, coştukça inanç huzmeleri yüreğinde hükümran olan bu büyük Veli, insanlara aşk yolunda yürümeyi teklif eder ve der ki; "Sevgili olmak herkesin harcı, yapacağı iş değil. Ne ki âşık olmak mümkündür. Hayata anlam katmak ve hayatı yaşanılır bir hale getirmek için de, insanın bu ilâhî aşk iksirini mutlaka tatması gerekmektedir. Şayet tatmaz ise, insanın sevgililerin en sevgilisinin yanında değeri azalır, kadr ü kıymeti yok olur." Böyle bir duruma düşmemek için, mutlaka aşkın tadılması ve âşıkların yolunda yürünmesi gerekmektedir:”

 

 

· · • • • • • • · · GÜŞTA

 

ÖLÇÜ VEZİN

8+8 16 lı hece vezni ile yazılmıştır.

 

ŞİİR TÜRÜ

Hece ve Lirik coşkulu aşk şiiridir.

 

ŞİİRDE TEMA

Aşktır.

ŞİİRDE ARUZ VEZNİ

1. Mısra Heceler

1. zi (ac-kp: . )
2. fi (ac-kp: . )
3. ri (ac-kp: . )
4. ka (ac-kp: . )
5. ran (ac-kp: — )
6. lık (ac-kp: — )
7. la (ac-kp: . )
8. rın (ac-kp: — )
9. pa (ac-kp: . )
10. rıl (ac-kp: — )
11. da (ac-kp: . )
12. yan (ac-kp: — )
13. mü (ac-kp: . )
14. cev (ac-kp: — )
15. he (ac-kp: . )
16. ri (ac-kp: . )

2. Mısra Heceler

1. sa (ac-kp: . )
2. tır (ac-kp: — )
3. la (ac-kp: . )
4. rın (ac-kp: — )
5. ger (ac-kp: — )
6. da (ac-kp: . )
7. nı (ac-kp: . )
8. na (ac-kp: . )
9. hi (ac-kp: . )
10. zâ (ac-kp: — )
11. lan (ac-kp: — )
12. mış (ac-kp: — )
13. aşk (ac-kp: — )
14. cev (ac-kp: — )
15. he (ac-kp: . )
16. rir (ac-kp: — )
17. ay (ac-kp: — )
18. rı (ac-kp: . )
19. lık (ac-kp: — )
20. lar (ac-kp: — )
21. dan (ac-kp: — )
22. şi (ac-kp: . )
23. kâ (ac-kp: — )
24. yet (ac-kp: — )
25. et (ac-kp: — )
26. me (ac-kp: . )
27. de (ac-kp: . )

İmâleler

2. mısranın 3. ve 4. kelimeleri olan "hizâlanmış" ve "aşk" arasında imâle bulundu.

2. mısranın 7. ve 8. kelimeleri olan "şikâyet" ve "etmede" arasında imâle bulundu.

Açık-Kapalılık Durumu

zifiri karanlıkların parıldayan mücevheri.

..._ _._._._._._

satırların gerdanına hizâlanmış aşk cevheri


._.__. . . ._ _ _ _ _._._ _ _._ __._

Bu ölçüde açık heceler “·, v” şeklinde, kapalı heceler ise “ _ “ şeklinde gösterilir. Bunlar ölçü kalıplarını oluşturur.

Uzun (kapalı) hece, son sesin ünsüz (sen,git, sar vb.) ya da uzun ünlü (cüdâ,sâbâ vb.) olmasıdır.Kapalı heceler (-) işareti ile gösterilir.

Kısa (açık) hece, son sesin ünlü (anda, seherde vb. ) olmasıdır. Açık heceler (.) işaretiyle gösterilir.

İMÂLE (UZATMA)
* Aruz ölçüsünde imale ise, kısa olan bir hecenin uzatılmasıdır. Çekme, uzatma anlamına gelir. Kısa bir heceyi, ölçü gereği, uzun yapmaya (uzatarak okumaya) imale denir.

YARIM UYAK

Yarım Uyak: Tek ses benzerliğine dayanan uyak türüdür.

 

UYAK

Farklı görevdeki ekler birbiriyle uyak oluşturur: 

Zifiri karanlıkların parıldayan             mücevheri

Satırların gerdanına hizâlanmış aşk   cevheri

Şiirlerin insicâmda en kıymetli olan yeri

Can güneşim, iklimimde renklerimsin   ezelimden

Cismindeki kıymet ile misk kokuyor     gazelimden

 

Tam Uyak: İki ses benzerliğine dayanan uyak türüdür. Uzun ünlü iki ses değerinde kabul edildiği için uzun ünlü benzerliği de tam uyaktır.

Mü cevher

   Cevher

Zengin Uyak: En az üç ses benzerliğine dayanan uyaktır.

 

Ezelim

Gazelim

Sürünme

Görünme

 

Tunç Uyak: Dize sonlarında birbiriyle uyaklı iki sözcükten birinin diğerinin içinde yer almasıyla oluşan uyaktır.

Mücevher i

Cevher i

 

Cinaslı Uyak: Sesleri aynı, anlamları ayrı sözcük ya da sözcük grupları ile yapılan uyaktır.

Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç

Gayet çoktur değil benim  yaram- az
Bana yardan gayrı cerrah   yaramaz

 

Uyak sadece farklı görevlerdeki ekler arasında olmaz:

 

Cev    heri

Mücev heri

 

İç Kafiye 

Dize ortasında yapılan kafiyeye denir.

Divan şiirinde bu yolla yazılmış gazellere musammat gazel denir.

 

Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan·

Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı?

 

Feride kardeşime teşekkürler ediyorum aşk diyarında gezerek gönlümüzü aşk diyarlarında gezmeye sevk ettiği için her zaman her şiirini hayranlıkla okurken gözlerinden öpüyorum, selamlarımla.

Mehmet Aluç


( Bir Şiir Can Güneşim Gülümsememle Az Tahlil Ve Analiz başlıklı yazı kul mehmet tarafından 28.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.