Düşlerimi çaldılar anne ve
sözcüklerim yargılandı…
Ah, içimde saklı değildi henüz isyan
Ve nasıl da masum
Bir zambak gibi aşka aşina
Yalanlarından düşen payıma
İnsanlarınsa hatırına her sözüne
inandığım…
Bir mevsim her mevsim
Bir gün her gün
Eş güdümlü mermer gibi
İçimde seken bir acı ve duygu
Ah, canlandıran o ölü ruhu
Aşiyan yollarına gitmişliğim de yoktu
Yokların çocuğu değildim bilakis
Gözüm doymuştu babamın evinde
Yadigâr kalansa anılar ve resimler
Paranın pul olmadığı günleri bildim
ben
Ve seyyah yüreklerde sürdürdüğüm
saltanat
Sefasıyla büyüdüm evimin.
Cefasına henüz yenilerde vakıf bir
düş gibiyim
Bazen içim ezik
Dışımda ise hala saklı rahmet
Aşkın doruğunda
Sevginin obruğunda
Yalnızlık çok göreceli
Bir sultansam dünün eseri
Bir köleysem kefilim kadere
Bir redifsem
Ah, şiirlerin dilemması
Sözcüklerin yüz ölçümü
Bin parça düşmez de yüzümden
Tek yüzümle yaşadığım yaşattığım
Nasıl da elzem.
Ruhumda prangalar
Üstümde esvabım
Eteklerim uçuşur kimi zaman
Tutuşur da bazı bazı
Rabıtası yüreğin
Rakımı devasa rahmetin
Nakşı ölümün
Raksı umudun
Sözcükler kadar sevdalı ve yanık
Yarenlik eden kalemin neferi
Bir içimlik addedilse de şiirlerim
Hayatın akışında ben imgeyim
Dünümde saklı bir tekerleme
Nakaratı ise yüreğin
Bir sevip bir daha sevdiğim.
Sevilmekse meddücezri evrenin
Şakayıklar gibi hüzünlü
Şen şakrak olduğum günlerse yükümlü
Şiarıyım umudun
Kimi zaman gebe kaldığım hüznü
Sırtlanırım da sırtımdaki küfeye
Kül renginde bazen
Kulu kölesi sevginin
Külliyesi sözcüklerin
Dermanımdır yazdıklarım
En çok da yazmadıklarım.
Yandığım kadar yakardığım yüce Rabbim
Rengimle ve iksirli ruhumla
Randıman aldığımsa en çok üzüldüğüm
İki dudağımın arasında bir hüviyet
Kapalı gözlerle kefilim taşıdığım
yüreğe.