Ve ben onsuz yaşarken eminim ki, aynı onun gibi candan
sevimli tutkulu sevmek için istekli istem duyan sevgili cana yakın birisini
bulamayacağım, onun acısından avuntu bulur ve ister tecelli bulurum hiç fark
etmez onunla tanışmak mutlu olmak zaten bana ziyadesiyle yetmişti. Bundan sonra
onsuz kendimi üzüntünün içine atarak, bana yaşatmış olduğu güzel günlerin hatırasını
zedeleyemem, onun ecel ile gitmesine
mâni olamamak elimde değildi…
Gitmelerle gelmeler arasında bir onunla bir an onsuz kalmam
bana mutluluk veriyordu, mutluydum, gitmekten ve geri gelmekten! Canıma dost
gülüşü, insan kalbi ne tuhaf hoşluklarla dolduruyor bunu anlatamam, anlatılması
da zaten mümkün değil! Böylesine candan severken sevdiğimden hiç ayrılamazken, beni
bırakıp da gitmen bile bende yüreği hoş olmanın zevki iler her an coşturuyor.
Diğer onsuz geçen anlarımda bütün ilişkilerim sanki eskisi gibi çıkmaz da
duruyor, benimki gibi onsuz dikiş tutturmayan birisinin yüreğinin korkması
için, yazgının cilveleri ile benimle eğleşmesi değil miydi? Zavallı onsuz geçen
hayatım yine onun hayalleriyle zenginleşiyor zavallılığımı yok ediyordu! Yine
de ben suçsuzdum. Yaşarken gönlümü hoşça eğlendirirken, bu zavallı yürekte ona
ait olan tutkulu sevinçlerimin kıvılcımla beni yakarken diri tutarken,
onsuzluğu hayallerimizle doldurmaktan karşısında elimden ne gelirdi!
İnsan ne ki, kendine yetmeyen haliyle, kendine yeteni
bulurken kendinden nasıl yakınabilir ki! Canım sana söz veriyorum, sensizde
gülüşlerinle bakışlarınla daha iyi olmak istiyorum, hayatın bize sunduğu bir
parça karanlığı, aydınlık penceremi kapatması karanlıkta bırakması, beni senden
koparamaz, hep yaptığım gibi seni seveceğim, geçmişi geçmişte bırakmak ve
şimdinin acıların tadını çıkarmak istemiyorum. Elbette, insanlar, düşlerle güçlerini
diri canlı tutarken, umursamaz hayatın getirdikleriyle ancak başa çıkabilir.
Her ne kadar şimdilerde katlanmaktan çok zor olsa da, geçmişi silerek kapısını
kapatarak, kötülükleri acıları umutsuzluğu çağrıştırmak doğru bir davranış
değildi, bende böylesine zorlamalar arasında olmadan, yaşamam inanın ki aralarındaki
acılar daha ufak etmeme olanak ve imkan verdi.
Burada aslında şimdi onsuzda keyfim pekâlâ yerinde idi, ondan
kalan bu cennet köşede yalnızlık kalbime merhem ve bu gençlik mevsimini
aşılıyordu, onsuzluğu sıkça ürperen yüreğimi bütün gürlüğüyle gülüşüyle şen
kahkahasıyla ısıtıyordu. Şimdi ondan geriye kalan bir çiçek demeti, ondan
yüreğimde kalan bu güzel kokusu beni engin denizinde süzülmek ve bütün sevincimi
toplamak için, yanım da duran bir uğur böceğimdi, hep bana uğur şans getiren. Hayallerimin
her zaman yolları onunla kesişerek, şirin vadiler oluşturan tepelerden onunla
buluşturtuyordu. Onunla olan düşlerimin tasarımı, burada kendini dinlemek
isteyen duyarlı yüreğimin onun güzel bakışlarıyla olduğunu biliyordum.
O teren de ki güne dönelim. Benden bir önceki durakta inince,
koltuğuma döndüm, sevdiğim yoktu koltukta, endişelendim, korkuya kapıldım. Hemen
trenin el kol frenine basarak trenin sallantı içinde insanların bağrışmaları
arasında durdurdum ve kapısını açarak kendimi dışarıya attım. Herkes bu ani
hareketimin nedenini anlayamaz iken, ben az ileride kalan istasyonda
ilerleyerek giden Gülşen gözden kaybolmadan ona yetişmeliydim. Tüm gücümle
koşarken onu kaybetmek istemiyordum son nefesle yanına vardım, kolundan tutarak
kendime çektim. İlk önce şaşırdı.
İşte bütün gönlümle tadını çıkardığım tatlı bahar sabahları
gibi şahane gülüşüyle bana baktı, o bakışıyla bir şenlik bütün ruhumu sardı. Benimki
gibi aşkla sevenler için yaratılmış yaşamımdan olması sevinç duymamama vesile
olan Gülşen’e yetişmiştim. Öylesine mutluydum ki, böyle sevinç içinde varlık
duygusu ile bir anda yok olmuş, büsbütün yokluğa dalmış olmaktan rahatsız olan
benliğim ruhum hoşlukla dolmuştu. Az ileride tepede duran güneş ormanın geçit
vermez karanlığına doğru giderken, gönlüme doğarak aydınlatması ormanı ve
dünyayı karanlıkta bırakmıştı sanki! Gönlümde ben de aşağıya doğru akan derenin
nehrin kıyısında uzun otlara onunla beraber uzanıp, toprakta bin bir çeşit çiçeklerin
onun kokusuyla kokmasını istedim. Ona bu sevinçli halimle.
-Sen indikten sonra sanki dünyam karardı, sana koşup gelmeyi
seninle beraber gezinmeyi istedim, umarım bir sakıncası yoktur senin için.
Bana gülümseyerek.
-Bana da gelişin bir sürpriz oldu, tek başıma değil seninle
Seyahat etmekten sevinç duyacağımdan emin olabilirsin.
Derin bir “oh” diyerek nefes aldım.
Zaman zaman ondan ayrı kalmanın üzüntüsü sarsa da bu üzüntülü
tırmanışın sonu gelmiyor, duygularla, coşkularla, umut ve düş kırıklıklarına
doğru yürüsem de istemeyerek, öfke ve kızgınlıklara aynı hızla ayak uyduruyor
onları bir anda ruhumda hafızam da siliyordum; bazen duygularım tıkanıyor,
kopuyor, onunla kendi sezgi ve duygularımın gücüyle, algılamasıyla kesildiğim
yerden onunla düşlerde olan varlığım anlamı olarak varlığı beni ötelere
götürüyordu. İnsan bu bazen çelişkisiz çelişkiler içinde, pürüzsüz istese de
olamıyor, elden geldiğince çelişkiden uzak pürüzsüz olmasa da yaşamayla hayata
tutunuyordu benim gibi.
İşte onunla ilk seyahatimize başlıyoruz. O gülünce gözlerinin
etrafındaki aydınlık gözlerinin etrafı gölgelendirerek çepçevre sarınca, dünya
ve gökyüzü ile buluşunca oradan da bana yansıyınca, bir sevgilinin duyacağı hoşluğu
sevinci onun alıcı endamı ile yaşıyorum, işte onunla beraberken bütün ruhumda
sükûta varınca, şimdi o anın heyecanıyla elbette o zamanları sıkça özlem
duyarak düşünüyorum. Kim diyebilirdi ki içinde dolu dolu sımsıcak yaşayanı
böylesine ifade edebileceksin, yazarken aynı duygu ve hislerle ona kâğıt
üzerinde nefes verebileceksin deselerdi inanmazdım! O ki bu ruhunun aynası sonsuz
Rabbimin ruhunun aynası olduğu gibi karşıma çıkartmış olan sevgili nasıl kâğıt
kalemde anlatabilirim diye çıkışabilirdim! Şimdi onu yazmak beni mutlu mesut
ediyor, bu ona ait olan düşteki görünümünün ihtişamı güzelliğinin çekiciliği
altında, kanat takarak uçuyorum.
Şimdi odamda, yöremde gülüşüyle uçuyor, yoksa kalbimdeki
acının sancının dayanılmazlığı mı sıcak hayal gücü mü, bana çepçevre her şeyi
cennet gibi gösteriyor onun yanına götürüyor, bilemiyorum. Her gönlün içinde bir
kaynak var, bizi büyüleyen bir kaynak, şöyle ufak bir tepeden aşağıya inince,
bir ırmakla karşılaşıyorsun, yukarıdan aşağı o ırmağa ulaştıran yirmi kadar
merdiven, aşağıda mermer kayadan yapılmış oradan akan o en berrak suyun aktığı
yere iniyorsun karşında o seni bekliyor! Bu hayal gücüyle, aşkın buluşması olsa
gerek. Böylesine çılgınca sevmem bazılarınıza abartı gibi gelecekte, aşk bu
akılla değil gönülle düşündürtüyor sevdirtiyor ve gezdirtiyor.