Ç/alıntı bir cümle değildim belki
aykırı çünkü hissettiğimdi ağzımdan çıkanlar ve başını bağlamıştım ben bir kere
içimdeki yalnızlığın azıcık soğuduğum hayattan bir o kadar soyutlandığım ve
kefil olduğum kadar dürüstlüğüme, kırıkların arkasını zor topluyordum ve hiç
olmadığım kadar dağıtmışken sırf ortalığı değil üstelik ve sınandığım kadar da
sığınıyordum ne yazık ki sırtımı dayadığım çınar köklerine sadık değildi ben ne
kadar sadık olursam olayım tek sahip çıkandı Yaratan üstelik ben Yaratandan
dolayı yaratılan her canlıyı sevebilirken…
Sahi, çok mu sığ gözüküyorum yoksa
solundan mı kalktı bunca insan hem ben hep sağ elimle açmam mı kapıyı artık
kapanan kaçıncı kapıysa bağışıklık kazanamadım işte sevgisizliğe üstelik sevgiden
dem vuran her sahte sevgiyi sahiplenip kabullenirken.
Kabul görmediğim ise doğanın bir
yasası ben yas olarak nitelendirirken ve artık neye denk düşüyorsam insanların
gözünde ve yufka kalbimdeki sıra dışılıkla sığamadığım da doğru yere göğe.
Çıktığım bu yol ve de.
Edebiyattan girmeyeceğim konuya çünkü
çok öncesinde şekillendi benim duygularım ve ön görülerim ta çocukluğuma
indiğim ve tanıdığım tanımadığım kim varsa kolaylıkla sevebilirken insanları.
Biri sevgi mi dedi yoksa yine
ağzımdan mı kaçtı bu bağlamda özür dilerim çünkü sevginin dokunulmazlığı kalktı
artık günümüzde ve ben sevgi diye paralanırken köprünün altından çok sular aktı
ve bir baktım ki ortada köprü filan da yok.
Bireysel anlamdaki kaygılarımı
gideremiyorum ve sosyalleşme çabalarımla konu yine topluma geliyor hani içine
karıştığım hani insan diye insanım diye sevdiğim üstelik kim olursa olsun ve
kim bilir ne zamandan bu yana.
Edebiyat yani yazma serüvenim sadece
son sekiz seneme eşlik eden ve ben öncesinde de her şeyi kolaylıkla sahiplenip
yüreğime alırken.
Bitpazarından almadım diplomalarımı
ve tüm gençliğimi çocukluğumu harcadım ben bilgi uğruna ve örgün eğitimin
ardından gönül verdiğim öğrenciliğimi hali hazırda da saklı tutuyorum ama
güncemde yazılı olan sadece öğrenci kimliğim de değil ve yakamdan düşmeyen
sıfatlar bana sunulan ve ben ne sunarsam sunayım insanlara anladım ki çabalamak
ve sevmek pek anlam ifade etmiyor her ne kadar ben her ikisine de riayet etsem
anlamı yok işte ne duygularımın ne de yaptıklarımın insanların gözünde.
Her şey yolunda giderken bozulan büyü
ve yine hayatıma hatta sağlığıma mal olan.
Ola ki yanlış bir kelime çıksın
ağzımdan ya da fark etmeden bir hata yapayım ve de hatamın ardından özür
dileyim ve işte geri dönüşü olmayan ne de olsa ben silik ya da sığım kafasına
göre kimse şekillendiren beni ve işte tüm hayatımı ziyan ettiğim.
İklimler değişiyor bense aynıyım.
Gün içinde bile kaç iklim yaşıyoruz
bazen ikileme düşüp iklimler gibi sekiyorum ve inandığım sevdiğim kim varsa
yapışıyorum yakasına elbet dikkat dağınıklığı ve de ardı arkası kesilmeyen
dertlere bir yenisi daha ekleniyor.
Her ne kadar kabullensem de.
Her ne kadar görünürde kabul görsem
de.
Bir noktadan sonra varlığım batıyor
insanlara üstelik bir ömür farklı mecralarda farklı disiplinlerde bunu
defalarca yaşamışken ve birileri çıkıp da gözümün içine baka baka:
‘’Yanlışınız var ne demek fazlalık
arz etmek?’’
Demelerine kalmıyor kısa bir zaman
içerisinde tarih tekerrür ediyor.
Hatalarımı fark etsem bile
mimlenmişken bir kez insanların gözünde işin ilginci hatam sadece doz aşımı
sevgide bir şeyler yapmak adına insanüstü bir güç harcayıp kendimi de arka
plana atıp birilerini hatta nerede ise tüm dünyayı kendimden çok sevip bir de
üstün gördüğüm insanlar.
Keşke hayat sadece yazmaktan ve
edebiyattan ibaret olsaydı.
İşin içine giren faktörler ya da
seyri değişmişken hayatın ya da bir şeylerin değil varlığım nefesim bile
üşütüyor insanları.
Suçluyum, kabul çünkü sevdiğim ne
olursa olsun ve de bağlandığım aşırı önem veriyor ve en tepeye yerleştiriyorum
artık aklınıza ne gelirse gelsin.
Sevgiye itibar eden bendeniz ve sözüm
ona sevgiyi savunanlar ve de beni sevenler bir anda direksiyonu öyle bir
kırıyorlar ki ve işte tüm kazalardan yara bere alıp çıktığım yetmezmiş gibi
yaptıklarım ve de yapacaklarım artık bir anlam ifade etmiyor.
Suçluyum.
Suçumsa kendimi verdiğim zarar
üstelik en büyük zararı bizzat kendi ellerimle yine kendime verirken.
Bir şeyler değişiyor işte zaman
içerisinde hatta sabit olanlar bile ve grafik zikzak çiziyor ve ben neye denk
düştüğümü bilemezken bir şekilde yanlış anlaşılmalara yol açıyorum çünkü
insanlara duyduğum dipsiz bir sevgim ve güvenim söz konusu nihayetinde kendime
olan inancımı yitirip kendimden nefret etmeme vesile olanlar ki.
Kendimi yeni yeni sevmeye başlamışken
bir şeyler yine değişiverdi ve ben konunun değil ne olduğunu bilmek merak dahi
etmiyorum çünkü çok baskın bir iç sesim var ve an geliyor dış ses öylesine
güçleniyor ki iç sesim cılız varlığıyla ne söylerse söylesin asla ve asla
duyulmuyor oysaki öylesine yüksek sesle bağırıyorum ki ve yine sadece ben
oluyorum duyan.
Suçluyum.
İnandığım ve sevdiğim ve umut ettiğim
için suçluyum.
Suçluydum da öncesinde.
Çünkü dağınık hayatımda bir şeyleri
asla yoluna koyamadığım için kötümser ve de karamsarken mutsuz olduğum için
suçlu kategorisine de dâhil edildim hani çoğu kez üstelik mutsuz olmamın bir
hata olduğunu yüzüme haykıranlar sahte mutluluklarına rağmen benden de mutsuz
oldukları halde bir şekilde damgalanmışken.
Mührü basan kimse ama ben suçluyum
çünkü kendimi mutsuz hissederken bir yanda günahkâr gibi algılıyorum kendimi ki
Allah ile aram iyi iken ve ben kul olmanın bilincine ta çocukken vakıf olmuşken
kolaylıkla inançsız olduğumu vurguluyor birileri.
İyi de maneviyat ve Allah sevgisi
kimsenin tekelinde değil ki üstelik her şey Allah ile insan arasında iken nasıl
oluyor da inancımı aşağılayabilir insanlar?
Suçluyum.
Çünkü hassasım.
Suçluyum çünkü empati gücümü yoğun
yaşıyorum ve en çok mazlumları ve yalnız insanlar ve masumları sevip kollamak
geliyor içimden.
Suçluyum çünkü çocuk gibiyim ve
yaşıtlarıma ve de hemcinslerime oranla farklı bir tablo sergiliyorum ne de olsa
bağdaş kurduğum iskemle beni hep masumiyete ve çocukluğa sürüklüyor.
Suçluyum.
Çünkü ne herkesim ne de hiç kimse.
Ben olduğum için ve beni sunduğum
için üstelik karşılıksız sevip inandığım için herkese ve kendime inanırken
kendimsiz bir dünyayı merak edebilirken nasıl da suçluyum.
Suçluyum çünkü hep kendim oldum ve
asla birilerine öykünmediğim ve öldürmediğim için masumiyeti ve hala bir
yerlerde takılı kaldığım için suçluyum.
Mademki gelişim ömür boyu devam eden
bir süreç suçlu olduğum kadar da öğreniyorum her gün her an ve öğrendiğim
hiçbir şey yeterli gelmiyor bana çünkü yanlış öğretilen her şey her duygu
canımı yakıyor üstelik Rabbimin de hoşuna gitmiyor ve dengeler bozulduğu için
bense dengemi korumak adına kendimi zorlar ve suçlarken yaşamanın verdiği
sıkıntı ve azaba rağmen hala birilerine inanıp sevdiğim ve güvendiğim için
suçluyum.
Kendime olan saygımı korumakla
yükümlü ve sevgiyi de baş tacı yaparken dökülen her yaş adına cennetteki yerime
kavuşma özlemi ile hayatın bir gün sonlanacağını bildiğim için de şükür doluyum
çünkü içimdeki cennetin varlığına rağmen yaşadığım cehennem hayatında hala bir
çıkış noktası ararken ve her nasılsa kendime rast gelip kendimi sevebilirken
artık birilerinin beni sevdiğini, seveceğini da tahayyül edemezken içimdeki
sevginin beni ulaştırdığı İlahi Ateşte yanmanın verdiği huzurla yaşarken ve de
yazarken…