1 Tanpınar
Çağımız medya ve reklam çağı. Artık bir ününün pazarlanmasında reklam ve görsellik her şey.

Tv ve gazetelerde reklamı yapılan, günlerce konuşulan, yazılan çizilen kitapları alıp okumayı pek tercih etmem. Birkaç tecrübeden sonra reklamı yapılan ve göklere çıkarılan kitapların aslında söylendiği kadar olmadığını gördüm.

Kitap tercihinde üslubunu bildiğim yazarın eserini tercih ederim. Bir de kitapçıya gittiğimde kitaplar arasında dolaşır, bir kitabı elime alıp inceler, okurum birkaç sayfa. Konu ve üslup hoşuma gitmişse tamamdır. Kitapçıda, satış görevlilerinin ne aramıştınız diye sormalarına kızarım. Ben aradığımı bulurum, siz rahat bırakın yeter derim. Tanıyanlar yaklaşmazlar, tanımayanlar yaklaşacak olduğu zaman diğerleri müdahale eder.

Her okuyucunun mizacı farklıdır. Kimi, yazarın uzun betimlemelerinden zevk alırken kimi de sıkılır uzun tasvirlerden. Doğrudan olaya girmesini ister yazarın. Kimi yöresel konuşma dilinin bir romanda kullanılmasından zevk alırken kimi de İstanbul Türkçesiyle okumak ister romanı. Kimi siyasi kitapları sever, kimi tarihi, kimi bilimsel…

Uzatmayalım konuyu, gelelim Tanpınar’a. Deniz Baykal, Obama’ya iki kitap hediye etmiş. Sait Faik ve Ahmet Hamdi Tanpınar. Obama’yla gündeme geldi Tanpınar. Aslında biz daha önce hatırlamıştık onu. 2001 yılı doğumunun 100. yılı olduğu için Tanpınar yılı olarak belirlenmişti Kültür Bakanlığı’nca ve Tanpınar yaşadığı dönemden sonra yeniden keşfedilmişti.

Baykal’ın Obama’ya kitabını hediye etmesiyle basın bir kez daha keşfetti Tanpınar’ı. Onu yakından tanıyoruz aslında. “Bursa’da Zaman” şiirini okumayan var mı lise kitaplarında. Gerçi lise ve edebiyat deyince benim gibi orta yaşlıların hemen aklına failatünlü aruz kalıpları geliyor ya…

Hatırlayalım mı şiiri:

Bursa'da bir eski cami avlusu ,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su ;
Orhan zamanından kalma bir duvar ...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü .
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden .
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilâhisi ..

Bursa’yı, Ulu Cami’yi gezenler varsa caminin ortasındaki şadırvandan şakır şakır kan suya bakıp bu şiiri hatırlamaması imkansızdır. Şiirdeki su sesine, aliterasyona, iç ahenge ve müzikaliteye hayran olmamak elde değildir.

Şiirde hayranı olduğum Tanpınar, nesirde korkulu rüyam olmuştu üniversitede. Yeni Türk edebiyatı dersinde bir dönem Tanpınar’ın “19’uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi” adlı kitabını okumuş, bir dönem de “Huzur” romanını incelemiştik roman tahlili dersinde.

Uzun cümleleri ve betimlemeleriyle bunaltmıştı beni Tanpınar. Öyle ki Huzur romanını birkaç kez okumuş, yine de zevk almamıştım. 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi kitabını ikinci sınıfta okumamıza rağmen ben o dersi dördüncü sınıfta zor verebilmiştim.

İşin ilginç yanı iki yıl tez çalıştığım ve Yeni Türk Edebiyatı dersimize gelen, bize Tanpınar’ı ısrarla okutan hocam Bekir Oğuzbaşaran Tanpınar’ın iyi bir hayranıydı ve anlata anlata bitiremezdi onu. Bir gün odasında tez çalışmamızı bitirmiş, çayımızı içip sohbet ederken her zamanki gibi söz Tanpınar’a gelmiş, hocam anlatmış, anlatmış ve şu cümleyi kullanmıştı. “Mustafacığım, hayranım Tanpınar’a. Çok sürükleyici bir üslubu var.”. Gülümseyerek “Haklısınız hocam, demiştim. Çok sürükleyici bir üslubu var. O kadar sürükleyici ki 19’uncu Asır Türk Edebiyatı kitabı iki buçuk yıl sürükledi beni peşinde. Dersi zor verdim.”

Tanpınar’ın Obama’yla yeniden keşfedilmesi güzel. Sanıyorum Obama’nın gelişine sevindiğim tek yönü bu.

( Tanpınar başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 8.04.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.