“Ölümü unutmak demek, kalbin paslanması demektir.” (Hz Ali)
Ölüm yüreğimizdeki hüznün yüzümüze yansımasıdır. İlkbaharın sonbahara dönüşümüdür beden iklimimizde. Nefretlerin, kızgınlıkların soluşudur. Gerçek olmayan ağıtların dillerde feryada dönüşüdür.
Bir ölünün yüzünü gördünüz mü hiç son temizliği yapılırken? Öylesine masumdur ki, kalkacak sanırsınız, boynunuza sarılacak sanırsınız. Ama bedenine dökülen suların sıcaklığı hiç mi hiç etki etmez, ruhun hicret ettiği bedeninde.
Sonra namazı kılınır ölümün. Ama saf bağlamış insanlar öldürmedikçe yüreklerindeki, öfkeyi, nefreti, kıskançlığı, dünyaya olan hırsı namaz ifa edilmiş olmaz. Ölümün yüzü yüreğimizi hüzünlendirmiyorsa ölüye ağlamak anlamsızdır.
Sonra dar dediğimiz evlerimizin çok dar bir bölümünün kapı aralığı kadarına yatırılır bedenimiz. İtiraz edemeyiz. Dar diyemeyiz. Sıkıldım diyemeyiz. Daha geniş yer yok mu diyemeyiz. Kırk santim genişliğindeki yere dar diyemeyiz. Üzerimize konulan taşlara ve topraklara rahatsız ediyor diyemeyiz. Sessizce boyun bükeriz. Ne büyüklüğümüz kalır ne varlığımız ne statümüz ne de şan ve şöhretimiz. Ne ateistliğimiz, ne natüralistliğimiz ne de dünyayı ebedi bilişimiz. Hepsi geride kalmıştır. Yanımızda ise sadece ve sadece ruhumuza yüklediğimiz inanç notlarından devşirdiğimiz ibadetlerimiz ve insanlığımız. Sanki ölümün yeniden dirilişe kapı aralandığını kabul etmeyenlerin alaycı dudak büküşlerini görüyor gibiyim. Ya kapı aralanırsa, ya gerçekten İsrafil sura ikince kere üfürür de mezarlarımızdan kalkarsak o zaman şaşkınlıktan dumura uğramış akıllarımız bir fayda vermeyecek, pişmanlığımız ise hiç anlam ifade etmeyecektir.
Ya sevdiklerimizin bizleri mezara toprağın altına kendi elleriyle koyuşuna ve gözyaşlarıyla sulamalarına ne dersiniz. Bizi en çok seven iki kişi daracık çukura iner ve cansız ve soğuk bedenimizi, sıcacık elleriyle tutarak topraktan yatağımıza yatırırlar. Hani sert diye yatmadığımız o kadar yataktan daha serttir de itiraz edemeyiz bir türlü yatırıldığımız yere.
Sonra yalnız bırakılırız. Yaptıklarımızla baş başa kalırız. Bir biz varızdır bir de melekler. Yaşamın bir film şeridi gibi geçer ruhumuzun gözlerinin önünden. Pişmanlıklar ve sevinçler yaşamın iki kıyısı gibidir. Birinde hüzünler yaşanır diğerinde umutlar.
Ne sevgililer kalmıştır, ne balık eşliğinde içilen rakılar ne de ölümsüzmüşçesine yığdığımız servetler. Uğruna ne dalkavukluklar yaptığımız statüler, mevkiler, makamlar, başkalarının kollarına sarılmıştır. Gözyaşı bile dökmeden. Hiçbirisi bizi ebedileştirmemiştir.
Ölümün yüzündeki hüznü okuyamayan cahiller! Unutmayın hayat birbirimizi kıracak kadar uzun değil. Birbirimizden nefret edecek kadar ciddi değil. Nice insanlar tanırım sevgisizliklerini, ölümle sonlandırmıştır. Gözyaşı dökmüştür ağlamıştır arkasından. Yaşasaydın diye başlayan bir dizi ağıtlar yakılmıştır. Yalan yalan hepsi yalan. Yaşarken gösterilmeyen sevgilere ölümün bedelsizliğiyle yönelenler. Döktüğünüz gözyaşları timsahın gözyaşlarıdır. Anlamsızdır. Bedeli olmayan ve ödenmeyen sevgilerin hiçbir değeri yoktur.
Ölümün yüzündeki hüznü okuyanlar!
Yeniden yorumlayın yaşamı, sevdaları, öfkeleri, kızgınlıkları ve nefretleri. Ölümün üzerine dökülen gözyaşları unutmayın ki silmeyecektir sevgisizliğinizi. Nefretinizi temizlemeyecektir. Kırgınlıklarınızı gidermeyecektir. Helallik dileyemeyeceksiniz. Son bir defa öpmeyi, seni seviyorum demeyi başaramayacaksınız. Gözyaşlarınızı ölümden önce akıtın ki, yüreğinizdeki katılıkları yumuşatsın ve yaşamınızdaki sevgileri anlamlı kılsın.
Ölüm yüreğimizdeki kinleri yıkayan en güzel temizleyicidir. Ama unutmayın ki ölümden sonra yıkamanın anlamı kalmayacaktır. O zaman haydi yaşamı ölümün hüznüyle değerlendirmeye ne dersiniz?


( Ölümün Yüzü başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 8.04.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.