.
Küçük oğlumla birlikte, Fatih
Camii’nin avlusuna açılan Börekçi Kapısı’ndan geçerek birkaç adım atmıştık ki, Terrier
cinsi bir köpeğin ürkek ve şaşkın bir hâlde kalabalık içinde dört döndüğünü fark
ettim. Hemen aklıma kaybolmuş olabileceği geldi.
Boynundaki tasmasını
sürükleyerek iki gencin arkasından gitmeye başladı ama gençler köpeğe ilgi
göstermiyordu. Oğluma, “Bu köpekte bir terslik var. İlgilenmemiz lazım.” dedim
ama oğlum, “Yok anne, baksana sahibinin peşinden gidiyor.” deyince rahatladım.
Eve geldiğimizde içime kuşku
düştü: Ya kaybolmuşsa?
Sokak kedilerini
sahiplendirdiğim sitelere girdim. O köpeğe çok benzeyen bir fotoğrafla kayıp ilanı
verdim.
“Fotoğrafta gördüğünüze
benzer bir köpeği kaybolan varsa…”
Aradan bir saat geçmemişti ki bir kadın ilanıma
cevap verdi. “Evet, benim buna benzeyen köpeğim birkaç gün önce kayboldu.
Yeriniz nerede?”
Bir de fotoğraf eklemişti.
Yazışmaya devam ettik.
“Sizin gönderdiğiniz
fotoğraftaki tasma kırmızı. Benim gördüğüm köpeğin tasması yeşildi.”
“Kaybolduğunda boynunda yeşil
tasması vardı. Kesinlikle benim köpeğim!”
Bu onay üzerine ikimiz de
heyecanlanmıştık. Hemen adresimi verdim; karşılıklı telefon numaralarımızı
rehbere kaydettik.
Adı Birsen olarak aklımda
kalan kadıncağız, çok geçmeden kapımın ziline bastı. İki oğlumla birlikte
aşağıya indik. İki saatten fazla hep beraber çevreyi kolaçan etmemize, karşımıza
çıkan herkese sormamıza rağmen köpeğin izine rastlayamadık.
Birsen Hanım iki gözü iki
çeşme ağlıyordu. “Şeker hastasıydı, ilaçlarını almazsa, özel gıdalar yemezse yaşayamaz,
ölür. Ben şimdi ne yapacağım?”
Nasıl teselli edeceğimi
bilemiyordum. “Sen evine dön canım. Biz ara ara çıkıp çevreyi kolaçan eder,
gördüğümüzde alır, sana telefon açarız. Bulunur inşallah.” diyebildim sadece.
Köpek hasta; kadın perişan.
Üzülmemek elde değil. Pet sitelerine tekrar ilan vereyim diye düşünürken aklıma
Yedikule Hayvan Barınağı’nı aramak geldi. Orada olacağını tahmin etmiyordum ama
en azından haberdar olmaları iyi olacaktı. Telefona bakan hanıma durumu
özetledim.
“Toplama ekibimiz buraya Terrier
cinsi bir köpek getirdiler. Sizde bir fotoğrafı varsa atabilir misiniz? O
mu, bakar, anlarız.” deyince, Birsen Hanımın siteye eklediği fotoğrafı
yolladım. Kaybolduğunda boynunda yeşil tasmasının olduğu bilgisini de not
düştüm.
Dönüş telefonu bütün
üzüntümü almıştı. “Evet, o köpek şu an burada. Hâli pek iyi gözükmüyor. Sahibine
haber verin; hemen gelip alsınlar lütfen.”
Vakit kaybetmeden Birsen Hanımı
arayarak müjdeyi verdim.
Birsen Hanım barınağa
gitmiş, köpeğinin kendisine ilgi göstermemesi üzerine şüpheye kapılmış. Telefonda,
“Benim mi, değil mi, karar veremiyorum.” diye ağlıyordu.
Bildiğiniz gibi, Terrier
cinsi köpekler birbirine çok benzer. Üstelik ekipler yeşil tasmasını da çıkarıp
çöpe atmış. Ben umudumu kaybetmek istemiyordum.
“Bak canım, köpeğim şeker
hastası, demiştin. Aşırı hâlsizlikten kaynaklı, ilgi gösterememiştir sana.
Şöyle yapalım: Sen köpeğini tanıyan başka birini de yanına çağır. Bir de o
teşhis etsin. Hazır bulmuşken kaybetmeyelim hayvancağızı.”
Birsen Hanım tereddüt
geçiriyordu. “Eşim tanıyor ama bir ay önce bir münakaşa neticesinde evimizi
terk etti. Onu aramaya çekiniyorum. Barışmak için bahane ettiğimi zannedecek.”
Kendince haklıydı lakin pes
edemezdim.
“Ortada bir can söz
konusu. Kaybolduğu da açıkça belli. Gurur yapacak vakit mi? Lütfen ara.
Arayamam diyorsan, ver telefonu, ben arayayım eşini.”
Bu teklifim makul gelmiş olacak
ki eşinin telefonunu yazdırdı bana.
Kibar bir bey çıktı
karşıma. Baştan sona bütün hikâyeyi ona da anlattım.
Adamcağız, “Tamam, hemen
barınağa gidiyorum.” diyerek telefonu kapadı.
Akşamın son saatlerinde Birsen
Hanım aradı. Sesinin tonundan mutluluk saçılıyordu. “Sana nasıl teşekkür
edeceğimi bilemiyorum. Bir değil, iki mutluluk yaşattın bana.”
“Yaaa, demek köpek
sizinmiş. Çok sevindim. Gözünüz aydın.”
“Evet, eşim, ‘Kesinlikle
bizim köpeğimiz.’ dedi. Kavuştuk çok şükür.”
“İkinci mutluluk neydi?”
“Eşim bizi arabasıyla geri
götürmeyi teklif etti. Kabul ettim. Ben yolda ağlamaya başlayınca çok ilgilendi.
‘Ağlamana kıyamıyorum. Bak; bulduk işte! Hadi, sil gözyaşlarını, üzülme artık!’
gibi sözler edince ben de, ‘Ne kadar iyiydik! Ne oldu bize de aramıza ayrılık
girdi?’ dedim. Meğer eşim de beni çok özlemiş. Barıştık, şu an evimizde beraberiz.
Boşanma davamızı da geri çekmeye karar verdik. Bütün bunları senin dikkatine ve ilgine
borçluyuz. Hakkını helal et, ne olur!”
Mücella Pakdemir